• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
ATEŞNET
SİTE HARİTASI

Erkek İsimleri ve Anlamları F - N

65 ADET F HARFİ

1FADALE: (AR) Faziletli. 
2FADIL: (AR) Faziletli, fazilet sahibi.
3FADL: (AR) İyilik. Fazilet. Erdemlilik. 
4FAHİM: (AR) Akıllı, anlayışlı, kavrayışlı. Ulu, büyük, sayan.
5FAHİR: (AR) Övünülecek, iftihar edilecek. Şerefli, kıymetli. Parlak, güzel, mükemmel. 
6FAHREDDİN / FAHRETTİN: (AR) Dinin övdüğü, diniyle övünen. Dinin seçkini. 
7FAHRİ: (AR) Bir karşılık beklemeden yalnızca şeref ve iftihar vesilesi olarak kabul edilen iş. (İş, sıfat, unvan). Fahri üye; maaşsız, ücretsiz veya kurum için gurur kaynağı olan kişi.
8FAİK: (AR) Üstün, seçkin, yüksek, ileri. Mümtaz, manevi olarak üstün olan. 
9FAKI: (TR) Fakih'ten bozma kelime. Anadolu'da okuryazar ve bilgili imam, hoca gibi kimselere eskiden verilen unvan.
10FAKİH: (AR) Bir şey bilen yahut anlayan kimse. Fıkıh ilminde üstad. İslam hukuk bilgini. 
11FALİH: (AR) Felaha eren, başarı kazanan, muradına eren. Toprağı süren, eken. 
12FARİS: (AR) Atlı (süvari). Binici, ata binmekte maharetli. Ferasetli, anlayışlı. 
13FARUK: (AR) Haklıyı haksızı ayırmakta güçlü olan. Doğruyu yanlıştan ayıran. 
14FATİH: (AR) Fetheden, açan. Bir ülkeyi, şehri veya kaleyi zapteden kimse. 
15FATİN: (AR) Zeki, anlayışlı. Zihni açık, kavrayışlı. Uyanık.
16FAYİH: (AR) Kendiliğinden dağılan güzel koku. 
17FAYSAL: (AR) Keskin hüküm, karar. Halletme, neticelendirme. Keskin kılıç. Hakim.
18FAZIL: (AR) Faziletli, fazilet sahibi. Erdemli, faik, üstün. 
19FAZLI: (AR) Değer, üstünlük, iyilik, fazilet, lütuf. Fazla, ziyade, artık, baki. İki sayının birbirinden olan farkları. İlim ve irfan sahibi. 
20FAZLULLAH: (AR) Allah'ın fazlı, erdemi, lütfü. 
21FECRİ: (AR) Sabaha karşı güneş doğmadan önce ufkun gündoğusu tarafından görülen aydınlığı, tanyerinin ağarması.
22FEDAİ: (Ar.) Canını esirgemeyen, önemli bir amaç uğrunda canını vermeye hazır bulunan. 
23FEDAKÂR: (FAR) Kendini veya şahsi menfaatlerini esirgemeyen. 
24FEHİM: (AR) Zeki, anlayışlı, pek çok anlayan.
25FEHMİ: (AR) Fehme mensup, fehim ile ilgili (bkz. Fehim). 
26FELAH: (AR) Kurtuluş, selamet, mutluluk, bahtiyarlık. 
27FELAK: (AR) Gün ağarması. 
28FELİN: (AR) Mantar. 
29FENER: (YUN) İçinde ışık kaynağı bulunan şeffaf mahfaza. 
30FERAĞ: (FAR) Serin rüzgar.
31FERAHET: (FAR) Şan ve şeref. 
32FERAMUŞ: (Fars.) Unutma, hatırdan çıkma. 
33FERDİ: (AR) Fertle ilgili, ferde has, tek başına yapılan.
34FEREC: (AR) Gam, tasa ve sıkıntıdan kurtulma. Zafer. 
35FERHAD: (FAR) Anadolu Anonimi'nde Ferhad ve Şirin adıyla meşhur olan eski bir hikayenin erkek kahramanı olup Şirin'in aşıkıdır. 
36FERHAN: (AR) Sevinçli, mesut. Şen, memnun. 
37FERHAT: (AR) Sevinç, neşe. (bkz. Ferhad). 
38FERİD / FERİT: (AR) Tek, eşsiz, eşi olmayan, kıyas kabul etmez, ölçüsüz, üstün. 
39FERİDUN: (FAR) Sekizinci gök. 
40FERİT: (FAR) Avcı kuş. Donmuş, katılaşmış şey. 
41FERMA: (FAR) Emreden, buyuran. Amir. 
42FERMAN: (FAR) Emir, buyruk. Padişah tarafından verilen yazılı emir, berat, buyrultu. 
43FERRUH: (FAR) Uğurlu, kutlu. Mübarek. Aydınlık insan. 
44FERRUHİ: (FAR) Ferruha ait. Uğurluluk, meymenet. İranlı ünlü şair. 
45FETHİ: (AR) Fethe mensup. Fetih hakkında yazılan kaside.
46FETHULLAH: (AR) Dinin açılması. Yaşamaya başlamak. 
47FETİH: (AR) Açma, açış, açılma. Bir ülkeyi, şehri veya kaleyi ele geçirme. Zafer. 
48FETTAH: (AR) Açan, açıcı, zafer kazanmış, üstün gelmiş. 
49FEVZİ: (AR) Kurtuluşla ilgili. Zafere ait. Galip gelen, üstün olan. 
50FEYHA: (AR) Büyük, geniş, engin. 
51FEYYAZ: (AR) Çok faydalı, çok verimli. Feyiz, bereket ve bolluk veren. 
52FEYZİ: (AR) İlim, irfan. Akma, suyun akıp taşması. Bolluk çokluk, verimlilik. 
53FEYZULLAH: (AR) Allah'ın feyzi, bolluğu, bereketi.
54FEZA: (AR) Ucu bucağı bulunmayan boşluk. Dünyanın sonsuz olan genişliği, sema. 
55FEZZAN: (AR) Büyük Sahra'da, Trablus ülkesinin güneyinde bir ülke. 
56FIRAT: (AR) Tatlı su. Türkiye'nin en uzun nehri.
57FİKRET: (AR) Fikir, düşünce. İdrak. Zihin, akıl. Murat, maksat, niyet. 
58FİKRİ: (AR) Fikre ait, fikirle ilgili, düşünerek meydana getirilen şey. 
59FİRAS: (AR) Yiğit, mert. Binici, at yetiştirici.
60FİRAZENDE: (FAR) Yükselten. 
61FUAD: (AR) Kalb, yürük, gönül. 
62FURKAN: (AR) Hakkı, batıldan, doğruyu yanlıştan ayırma, tefrik. 
63FUZULİ: (AR) Boşuna, yersiz, lüzumsuz, haksız. Boşboğaz lüzumsuz işlerle uğraşan. Yetkisi olmadığı halde başkası namına tasarrufta bulunan. 
64FÜRUZAN: (FAR) Parlayıcı, parlayan, parlak. 
65FÜSUN: (AR) Büyü sihir. Şaşırtıcı güzelliğe sahip, hayret verici derecede güzel.

68 ADET G HARFİ

1GAFFAR: (AR) Kullarının günahlarını affeden, Allah. Çok merhamet eden. Allah'ın isimlerinden. (bkz. Abdülgaffar). 
2GAFUR: (AR) Mağfiret eden, yargılayan, affeden, bağışlayan, merhamet eden Allah. Allah'ın isimlerinden. (bkz. Gaffar). 
3GAGAUZ: (TR) Gökoğuzlar. Hristiyanların Ortodoks mezhebine bağlı Türk kavmi. Balkanlar ve Rusya'da yaşamaktadırlar. Deliorman, Dobruca, Beşerabya ve Ukrayna'da oturan Hristiyan Türklere verilen ad. 
4GALİB/ GALİP: (AR) Galebe çalan, muzaffer, yenen. Güçlü kuvvetli, kudretli, hükmeden. Üstün baskın. 
5GANİ: (AR) Zengin varlıklı, bol doygun. Sahip olduğunda fazlasını istemeyen. 
6GANİM: (AR) Ganimet alan. 
7GAYRET: (AR) Çalışma, çabalama. Kıskanma, çekememe. 
8GAZA: (AR) Din uğruna savaş. 
9GAZANFER: (AR) İri arslan. Cesur, yürekli, yiğit adam.
10GAZEL: (AR) Latif. Kuruyarak dökülmüş ağaç yaprağı. Divan, Fars ve Arap edebiyatlarında en yaygın nazım şekli. 
11GAZİ: (AR) Allah yolunda savaşan kişi. Gaza sırasında yaralanan kimse. Gaza sırasında yararlıklar gösteren kumandanlara verilen unvan. 2. Mahmut zamanında çıkarılan altın sikke. 
12GAZİR: (AR) Yumuşak, mülayim. Tatlı, nazik, uysal. 
13GAZZAL: (AR) İplikçi. 
14GAZZALİ: (AR) İslam aleminin büyük mütefekkirlerinden. Babası "Gazzal-iplikçi" olduğu için kendisine Gazali adı verilmiştir. 
15GENÇ: (FAR) Hazine define. (AR)Naz, eda, cilve. 
16GENCAL: (TR) Genç kal. 
17GENCAY: (TR) Ayın bir haftalık oluncaya kadar ki şekli, hilal. 
18GENCE: (FAR) Kuzey Azerbaycan'ın Baku'dan sonra en büyük şehri. 
19GENCER: (TR) Yeni taze, körpe kimse, yiğit. 
20GENÇYAZ: (TR) İlkbahar. 
21GIYAS: (AR) Yardım.
22GIYASEDDİN/ GIYASETTİN: (AR) Dinin yayılması için yardımı dokunan zat. 
23GİLMAN: (AR) Tüyü, bıyığı çıkmamış delikanlılar gençler. Köleler, esirler. Cennette hizmet gören erkekler. 
24GİLŞAH: (FAR) Balçık şah. Balçıktan yapıldığı için Hz. Adem'in lakabı. 
25GİRAY: (TR) Kuvvetli, kudretli. Kırım hanları tarafından unvan olarak kullanılmıştır. 
26GİRGİN: (AR) Herkesle çabucak yakınlık kurarak işini yürütebilen. 
27GİRYAR: (FAR) Ağlayıcı, ağlayan, (bkz. Nalan). 
28GÖKALP: (TR) Göklerin yiğidi bahadır. 
29GÖKÇEK: (TR) Güzel çok güzel. Hoş, sevimli, cana yakın alımlı. İnce narin zarif. 
30GÖKDOĞAN: (TR) Kuzey yarımkürede yaşayan bir doğan türü. 
31GÖKEKİN: (TR) Yeni başak meydana getirmiş ekin. 
32GÖKKIR: (TR) At renklerinden maviye çalan kır. 
33GÖKKUŞAĞI: (TR) Düşmekte olan yağmur damlacıklarında güneş ışınlarının kırılıp yansımasıyla gökyüzünde oluşan yedi renkli kemer biçimindeki görüntü alkı. 
34GÖKMEN: (TR) Mavi gözlü ve sarışın kimse. 
35GÖKSEL: (TR) Semavi, gökçül karşılığı olarak kullanılan sözcük. 
36GÖKSU: (TR) Türklerin çevrelerindeki birçok akarsuya verdikleri isim. Adana'dan gelerek Akdeniz'e dökülen Seyhan nehrinin önemli kollarından. 
37GÖKSÜN: (TR) Binboğa dağlarından Elbistan'ın güney batısında Seyhan nehrine karışan çay. 
38GÖKTEPE: (TR) Mavi tepe. 
39GÖKTÜRK: (TR) Orta Asya'da yaşamış eski bir Türk ulusu ve bu ulustan olan kimse. 
40GÖKYÜZÜ: (TR) Göğün görünen yüzeyi (sema). 
41GÖRKEM: (TR) İhtişam, gösteriş karşılığı olarak kullanılan bir kelimedir. Gösterişli, heybetli. 
42GÖRSEL: (TR) Görmekle ilgili. 
43GÖZLEM: (TR) İzlenim, müşahade, gözlemek. 
44GURBET: (AR) Doğup yaşanılmış olan yerden uzakta yer. 
45GÜÇLÜ: (TR) Gücü olan kuvvetli zorlu. 
46GÜFTAR: (FAR) Söz, kelam. 
47GÜHER: (FAR) Gevher, cevher, (bkz. Gevher). 
48GÜLABİ: (FAR) Gülsuyu.
49GÜNER: (TR) Güneşin doğma zamanı.
50GÜNEY: (TR) Dört ana yönden biri. 
51GÜNGÖR: (TR) İyi günler yaşa.
52GÜNHAN: (TR) Oğuz'un altı oğulundan Güneşi simgeleyenin adı 
53GÜNSEL: (TR) Hızlı akan sel. 
54GÜRAY: (TR) Yeni doğan ay. 
55GÜRBÜZ: (TR) İyi, yetişmiş, sağlam ve kuvvetli. Cesur, kuvvetli. Sağlıklı, sıhhatli. 
56GÜRÇINAR: (TR) Çok büyümüş, gelişmiş, serpilmiş. 
57GÜRAL: (TR) Çok al, bol al 
58gürcan Herkesi seven, özveride bulunan 
59GÜRDAL: (TR) Güçlü, gelişmiş dal. 
60GÜREL: (TR) Maiyeti geniş, çevresi güçlü kuvvetli. 
61GÜRGAN: (FAR) İran'ın kuzeydoğusunnda bir yer. Aksak Timur'un lakabı.
62GÜRHAN: (TR) Hanlar hanı. 
63GÜRKAN: (TR) Bol kan. Genç, taze, gelişmiş, serpilmiş.
64GÜROL: (TR) Büyü, serpil, geliş. 
65GÜRSU: (TR) Temiz, pak, hızlı su. 
66GÜVEN: (TR) Korku ve kuşku duygusundan uzak. İnanma ve bağlanma duygusu. Yüreklilik, cesaret. 
67GÜVENÇ: (TR) Güvenme, dayanma, itimat. Övünme, gurur. 
68GÜZİR: (FAR) Çare, derman.

135 ADET H HARFİ

1HABİB: (AR) Sevgili. Seven, dost. 
2HABİBULLAH: (AR) Allah'ın sevgilisi. 
3HABİL: (AR) Adem'in oğullarından, Kabil'in kardeşi, Kabil tarafından öldürülmüştür. Yeryüzünde ilk öldürülen kişidir. 
4HACI: (AR) Hacca giden, Kabe'yi ziyaret eden, hacı. Dini bir mahalli ziyaret eden kimse. 
5HACİB / HACİP: (AR) Birinin bir yere gitmesine engel olan. Kapıcı. 
6HACİR: (AR) Hicret eden, bir başka yere geçen. Sayıklayan. 
7HADİ: (AR) Yenilene yardım eden, yardımcı. Hidayet eden, doğru yolu gösteren. Kılavuz, rehber. Önde giden kimse. Mızrak ucu. 
8HADİM: (AR) Hizmetkar, yardım eden. 
9HAFİ: (AR) Çok ikram eden, insanı güler yüzle karşılayan. Yalınayak yürüyen, koşan adam. 
10HAFİD: (AR) Erkek torun.
11HAFİZ: (AR) Allah'ın adlarındandır. Muhafaza eden, saklayan, esirgeyen, koruyan. Kur'an'ı ezbere bilen ve usulüne uygun okuyan kimse. 
12HAKAN: (TR) Eski Türk ve Moğol hükümdarlarının kullandığı unvanlardan biri, hanlar hanı. Kağan. 
13HAKEM: (AR) Bir uzlaşmazlığın halli için tarafların üzerinde anlaştıkları kimse. Çeşitli yarışmaları, müsabakaları idare eden kimse. 
14HAKİ: (FAR) Yeşile çalan koyu sarı renk, toprak rengi. Topraktan, toprağa mensup. Mütevazi kişi.
15HAKİM: (AR) Hükmeden, dava yargılama işine memur olan, yargıç. Üstte bulunan. Hekim, akıllı, becerikli. Kadı, vali, amir, hükümdar, emir. 
16HAKKI: (AR) Doğruluk ve insaf sahibi. Bir insana ait olan şey. Dava, iddiada hakikate uygunluk. Emek. Pay, hisse. Layık, münasip. 
17HAKTAN: (TR) Allah'tan gelen, Allah'ın verdiği.
18HAKTANIR: (AR-TR) Herkesin hakkını gözeten kimse. 
19HALAS: (AR) Kurtuluş, kurtulma. 
20HALASKAR: (AR) Kurtarıcı. 
21HALDUN: (AR) Devamlılar, sürekli olanlar.
22HALEF: (AR) Babadan sonra kalan oğul. Memurlukta, birinden sonra gelip onun yerine geçen kimse.
23HALİD / HALİT: (AR) Sonsuz, daim, ebedi. Bir yıldan çok yaşayan. 
24HALİDDİN: (AR) Dinin sonsuzluğu ölümsüzlüğü. 
25HALİFE: (AR) Halef, naib. Peygamber'in vekili.
26HALİL: (AR) Samimi dost, Allah'ın dostu. 
27HALİLULLAH (AR) Allah'ın dostu. 
28HALİM: (AR) Sakin, sessiz. Tabiatı yavaş olan, yumuşak huylu. 
29HALİS: (AR) Hilesiz, katkısız. Karışmamış, katışıksız, saf, hilesiz. Temiz. Yalnız, sadece. 
30HALLAC: (AR) Pamuk, yatak, yorgan atan kimse. 
31HALUK: (AR) İyi huylu, insaniyetli, geçim ehli olan.
32HAMDİ: (AR) Allah'ı övmek. Allah'a şükretmek. Şükreden, şükredici. 
33HAMDULLAH: (AR) Allah'ın övgüsü. 
34HAMİ: (AR) Himaye eden, koruyan, koruyucu, sahip çıkan, gözeten. 
35HAMİD / HAMİT: (AR) Övülmeye değer. 
36HAMİL: (AR) Yüklü. Gebe. Sahip, malik. Taşıyan, gözeten. 
37HAMZA: (AR) Arslan. Heybetli, azametli demektir. 
38HANBELİ: (AR) Ehli sünnetin dört ana mezhebinden birisi olan Hanbeli mezhebinin imamı.
39HANEDAN: (FAR) Kökten, asil ve büyük aile.
40HANEF: (AR) Doğruluk, istikamet. 
41HANEFİ: (AR) Ebu Hanife'nin mezhebinden olan. Hanefi mezhebine mensup kişi.
42HANİF: (AR) Tek Allah'a, Allah'ın birliğine inanan. 
43HANSOY: (TR) Han sülalesine mensup.
44HARİS: (AR) Muhafız, bekçi, gözcü. Koruyan, koruyucu. Son derece hırslı olan. 
45HARMAN: (AR) Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması. Bu işin yapıldığı mevsim, sonbahar. Birçok çeşitten birer parça alıp yeni bir bileşim oluşturmak.
46HARUN: (AR) İnat edip yerinde duran, huysuz. İnatçı kimse.
47HASAN: (AR) Güzellik, iyilik,(hüsn) sahibi olmak. 
48HASBEK: (TR) Dürüst, iyi, saf insan. Bey'lerin hası.
49HASBİ: (TR) İsteyerek ve karşılık beklemeksizin yapılan. 
50HASEKİ: (AR) Hükümdarların hizmetine tahsis edilmiş şahıs ve zümrelere verilen ad. kullanılır.
51HASEN: (AR) Güzel, süslü. Güzel işler, hayırlar. Hasan şeklinde 
52HASİB: (AR) Hayır sahibi, eliaçık, cömert. Değerli, itibarlı, soyu temiz, muhterem, saygın, şahsi meziyet sahibi. Muhasebeci, sayman. 
53HASİF: (AR) Aklı başında olgun adam. 
54HASLET: (AR) İnsanın yaratılışındaki huyu, tabiatı, mizacı. 
55HASPOLAT: (TR) Katışıksız, saf, çelik gibi. Polat'ın, çeliğin hası. 
56HAŞİM: (AR) Haşmetli, gösterişli, muhteşem. Ezen, kıran, yaran, parçalayan. 
57HAŞMET: (AR) İhtişam, gösterişlilik, heybet, büyüklük. 
58HAŞMEDDİN / HAŞMETTİN: (AR) Dinin büyüklüğü, ihtişamı. 
59HATEM: (AR) Mühür, üstü mühürlü yüzük. En son. 
60HATIR: (AR) Şan ve şeref sahibi. Yüce, ulu. Tehlikeli. 
61HATİB: (AR) Hitab eden, söz söyleyen. Camide hutbe okuyan. Güzel, düzgün konuşan kimse. 
62HATİM: (AR) Sona erdiren, bitiren. Mühürleyen, mühürleyici. 
63HAYATİ: (AR) Dirilik, canlılık. Büyük önem taşıyan. Hayata, yaşayışa ait, hayatla ilgili. 
64HAYDAR: (AR) Arslan, esed, gazanfer, şir. Cesur, yiğit adam. Hz. Ali'nin lakabı. 
65HAYRAN: (AR) Şaşmış, şaşa kalmış, şaşırmış. Çok tutkun. Aşırı derecede sevgi duyan.
66HAYRAT: (AR) Sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler, iyilikler. Sevap için kurulan müessese.
67HAYREDDİN / HAYRETTİN: (AR) Dinin hayırlı eylediği mübarek kıldığı insan. 
68HAYRİ: (AR) Hayırla, iyilikle ilgili, uğur ve kutluluğa ait. 
69HAYRULLAH: (AR) Allah'ın hayırlı ettiği erkek.
70HAYSİYET: (AR) Şeref, onur, itibar, değer. 
71HAYYAM: (AR) Çadırcı. 
72HAZER: (AR) Deniz, bahr, büyük su. 
73HAZIM: (AR) Hazmeden, hazimli, ihtiyatlı, akıllı, işinde gözü açık, sağlam olan. 
74HÂZİM: (AR) Zafer kazanan, galip, hazimete uğratan.
75HAZİN: (AR) Hüzünlü, üzüntülü, acıklı. Üzüntü veren, gamlandıran, kederlendiren.
76HAZLAN: (AR) Terketmek. 
77HEDEF: (AR) Nişan, nişan alınacak yer alanı. Meram, maksat, gaye, amaç. 
78HEKİM: (AR) İnsan hastalıklarının teşhis ve tedavisi ile uğraşan kimse, doktor. Hikmet sahibi kişi, filozof.
79HEPER: (TR) Cesur, yiğit kimse.
80HEPYENER: (TR) (bkz. Heper).
81HEYBET: (AR) İnsanlarda korku ile birlikte saygı uyandıran görünüş. Karizma, doğal etkileyiş. 
82HEZÂR: (FAR) Bülbül. Çok, pek çok. Bin. 
83HEZARFEN: (FAR) Çok bilen, elinden her iş gelen. Bin türlü iş beceren.
84HIDIR: (AR) (bkz. Hızır). 
85HIFZI: (AR) Saklama, koruma ile ilgili. Ezberleme, akılda tutma.
86HIFZULLAH: (AR) Allah'ın koruması, saklaması.
87HINCAL: (TR) Öc al.
88HIZIR: (AR) Yeşil. Yeşillik. Halk inanışlarına göre ölümsüzlüğe kavuşmuş olduğuna inanılan ulu kimse.
89HIZLAN: (TR) Hız kazan, hızını artır.
90HİCAB: (AR) Utanma, sıkılma. Perde, ikişeyi birbirinden ayırmaya yarayan perde. 
91HİCABİ: (AR) (bkz. Hicab). 
92HİÇSÖNMEZ: (TR) (bkz. Sönmez).
93HİÇYILMAZ: (TR) (bkz. Yılmaz).
94HİDAYET: (AR) Hak yoluna doğru yola girme. Müslüman olmak. 
95HİDAYEDDİN / HİDAYETTİN: (AR) Dinin gösterdiği doğru yol. 
96HİKMEDDİN / HİKMETTİN: (AR) Dinin hikmeti.
97HİKMET: (AR) Hakimlik, feylesofluk. Neden. Felsefe. Ahlaki söz, öğüt verici, kısa öz, öğretici söz.
98HİKMETULLAH: (AR) Ancak Allah'ın bileceği iş. Allah'ın hikmeti.
99HİLMİ: (AR) Yumuşak huylu, sakin tabiatlı. 
100HİMAYET: (AR) Koruma, korunma.
101HİMMET: (AR) Emek, çalışma, çabalama. Yüksek irade. Ermiş kimsenin tesiri. 
102HİRAM: (FAR) Salınma, salınarak yürüme.
103HİSAR: (AR) Kuşatma, etrafını sarma. Kale etrafı islihkamlı bent. 
104HİŞAM: (AR) Nisam el-Melik: Emevi halifesi. 
105HUDAVENDİGAR: (FAR) Sahip, hükümdar, bay. 
106HUDAVENDİ: (Fars.) Hükümdarlık. Efendi, sahip, maliklik. Hakim, hükümdar. 
107HUDAYİ: (FAR) Allah'a mensup, Allah'ın yarattığı.
108HULAGU: (FAR) Moğol hükümdarı olup, İran'da Moğol hanedanının kurucusudur.
109HULKİ: (AR) Hulk, yaratılışla ilgili, doğal tabi. İyi ahlaklı, iyi huylu. 
110HULUSİ: (AR) Halis olan, saf, iç temizliği. Samimi, candan. 
111HUNALP: (TR) Cesur, kahraman. 
112HURŞİD / HURŞİT: (FAR) Güneş, aftab, mihr, şems. 
113HUSREV / HÜSREV: (AR) Hükümdar, padişah. 
114HUZUR: (AR) Baş dinçliği, gönül rahatlığı, dirlik, erinç.
115HUZEYFE: (AR) 1-Küçük kerpiççi çıragı 2- (Zayif bir ihtimalle) keskin kılıç. 
116HÜDAVENDİGAR: (FAR) Amir, hükümdar. 
117HÜMA: (AR) Devlet kuşu. Saadet, mutluluk. 
118HÜNKAR: (FAR) Uğurlu. 
119HÜR: (AR) Özgür, bağımsız. 
120HÜRAY: (AR-TR) Ay gibi özgür, ay kadar bağımsız. 
121HÜRCAN: (AR-TR) Özgür can.
122HÜRDOĞAN: (AR-TR) Doğuştan özgür.
123HÜRKAL: (TR) Esir olma. Hep özgür ol.
124HÜRKAN: (TR) Özgür soydan gelen. 
125HÜRMÜZ: (FAR) Zerdüştlerin hayır tanrısı. Eski İran takviminde güneş yılının ilk günü. Jüpiter, müşteri, erendiz. 
126HÜROL: (TR) Hep özgür ol.
127HÜRSEL: (TR) Özgürlük seli.
128HÜRSEV: (TR) Hürriyeti seven kişi. 
129HÜRYAŞAR: (TR)Özgür yaşayan.
130HÜSAM: (AR) Keskin kılıç. 
131HÜSAMEDDİN / HÜSAMETTİN: (AR) Dinin keskin kılıcı. 
132HÜSEYİN: (AR) Küçük sevgili. 
133HÜSMEN: (TR) Hüseyin'den yapılan isim. 
134HÜSNİ: (AR) Güzelliğe ait, güzellikle ilgili.
135HÜSREV: (FAR) Padişah, hükümdar, sultan.

20 ADET I HARFİ

1IDIK: (TR) Kutsal, mübarek. 
2IDIKUT: (TR) Eski Türklerde bir şan. Devlet yönetme gücü. 
3ILDIR: (TR) Parıltı, parlayış. Alacakaranlık.
4ILDIZ: (TR). Yıldız. Gündönümünden 10 gün önceki zaman. 
5ILGAR: (TR) Çok çabuk, hızlı. Hücum, akın. Verilen söz. Havanın parlak, açık olması. Öfke. 
6ILGAZ: (TR) Atın dört nalla koşması. Hücum, akın. Çankırı ilinin ilçe merkezi. Batı Karadeniz bölgesinin en yüksek dağ kitlesi. 
7ILGI: (TR) Soy sop. Sürü. Çoban. Hısım, akraba.
8ILICAN: (TR) Ilıkça, biraz ılık.
9IRIZ: (TR) Cesur, yiğit.
10IŞIK: (TR) Aydınlık. Ziya. 
11IŞIKALP: (TR) (bkz. Işık).
12IŞIKAY: (TR) (bkz. Işık). 
13IŞIKER: (TR) (bkz. Işık).
14IŞIKHAN: (TR) (bkz. Işık).
15IŞIMAN: (TR) Parlak, aydınlık yüzlü kimse.
16IŞIN: (TR) Bir ışık kaynağından  çıkarak her yöne giden ışık demeti.
17IŞINBAY: (TR) (bkz. Işın).
18IŞINER: (TR) (bkz. Işın).
19IŞINSU: (TR) (bkz. Işın).
20ITRİ: (AR) Korkuya ait 

125 ADET İ HARFİ

1İBADULLAH: (AR) Allah'ın kullan, insanlar, (bkz. Abdullah). Çok, pek çok. 
2İBİŞ: (TR) Ortaoyunu ve kukla tiplerinde gülünç şahıs. Avanak, sersem. Daha çok takma isim olarak kullanılır. 
3İBN: (AR) Erkek çocuk demektir. Araplarda birçok şahıs babalarının isimleriyle anılmıştır. 
4İBRA: (AR) Beri kılma, beraat etme, temize çıkarılma, aklanma. 
5İBRAHİM: (AR) İnananların babası. Hakların babası. 
6İCAB: (AR) Lazım gelme, gerçek. Bir sözleşme için ilk söylenen söz. Olumlama, olumlu hale gelme.
7İCÂBİ: (AR) (bkz. İcab).
8İCMÂL: (AR). Özetleme. Özet. Cem, toplama. 
9İÇKİN: (TR) Varlığın içinde bulunduğu varlığın yapısına karışmış olan. Yalnızca bilinçte olan. Deney içinde kalan, deneyi aşmayan. Dünya içinde dünyada olan. 
10İÇÖZ: (TR) İçli, özlü değerli.
11İÇTEN: (TR) Yürekten, candan, samimi. En önemli, can alıcı noktasından. 
12İDİKUT: (TR) Kutlu, saadetli. Yüksek rütbeli. Eski Türklerde bir hükümdar ünvanı.
13İDRİS: (AR) Meyvesi hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü. İlim ve fende ileri seviyede olan anlamında. İdris peygamber. İlk kez giysi dikip giydiği için terzilerin, ilk kez kalem kullandığı için yazarların piri sayılmaktadır. 
14İFAZA: (AR) Feyizlendirme, feyz ve nur verme. Kabı taşıncaya kadar doldurma. 
15İFDAL: (AR) Lütuf ve bağış. 
16İFHAR: (AR) Onurlandırma, üstün etme.
17İFTİHAR: (AR) Şeref, şan. Övünme. 
18İĞDEMİR: (TR) Marangozlukta ağaç delmek için kullanılan çelik araç. 
19İHLAS: (AR) Halis, temiz doğru sevgi. Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık. 
20İHSAN: (AR) İyilik etme. Bağış bağışlama. Verilen bağışlanan şey. Lütuf, iyilik.
21İHTİMAM: (AR) Dikkatle çalışma, önemle inceleme.
22İHTİRAM: (AR) Saygı, hürmet.
23İHTİŞAM: (AR) Büyüklük, göz alıcılık, gösterişlilik, görkem. 
24İHVAN: (AR) Sadık, samimi candan dostlar. Aynı tarikata mensup insanlar. 
25İHYA: (AR) Diriltme, diriltilme, canlandırma. Taze can verircesine iyilik lütfetme. Yeniden kuvvetlendirme. Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. 
26İKAN: (AR) Sağlam biliş, bilme. 
27İKBAL: (AR) Birine doğru dönme. Baht-talih. İşlerin yolunda gitmesi, bahtlı, saadetli, mutlu olması. Arzu, istek. 
28İKBAR: (AR) Büyük, ulu görme, görülme. 
29İKDAM: (AR) İlerleme. İlerlemeye çalışma. 
30İKLİM: (YUN) Bir ülke ya da bölgenin ortalama hava durumunu belirleyen meteorolojik olayların tümü. 
31İKRAM: (AR) Hürmet, saygı gösterme. Ağırlama. Bir şeyi hediye, armağan olarak verme. 
32İKRAMULLAH: (AR) Allah'ın ikramı, nimeti, bağışı. 
33İKSİR: (AR) Ortaçağ kimyacılarının olağanüstü etkili güçte varsaydıkları cisim. Etkili, yarar şurup. En etkili neden. 
34İLBAŞI: (TR) Selçuklular'da köy yöneticisi. 
35İLBEY: (TR) Bir müddet "vali" karşılığında resmen kullanılan uydurma kelime.
36İLBEYİ: (TR) Eski Türkler'de ve Osmanlılarda bazı oymak beyleri ve ileri gelenler için kullanılan ünvan. 
37İLBİLGE: (TR) Bir ülkenin tanınmış saygın, bilgin kişisi.
38İLCAN: (TR) Ülkenin canı, sevdiği kişisi.
39İLDEMİR: (TR) Ülkenin en sağlam, güçlü, kuvvetli kişisi, 
40İLDENİZ: (TR) Ülkenin denizi. 
41İLENÇ: (TR) İlenmek amacıyla söylenen söz, ilenme. 
42İLEY: (FAR) Huzur. Yan, yön, karşı taraf.
43İLGAR: (TR) Eski Türklerde at koşularına ve tören olarak yapılan koşulara verilen ad. Atın dört nala koşması.
44İLGARİ: (TR) Artukluların Mardin ve Silvan kolundan iki Atabeyin adı. Komutan, önder.
45İLGİ: (TR) İki nesne arasındaki bağ, alaka. Kimyada bir cismin başka bir cisimle birleşmeye olan meyli. 
46İLGÜ: (TR) Engel, mania. 
47İLHAM: (AR) İnsanın gönlüne dolan şey. Günlük, olağan şey. İçe gönüle doğma. 
48İLHAMİ: (AR) (bkz. İlham).
49İLHAN: (FAR) Moğol hükümdarlarına verilen unvan.
50İLİG: (TR) Hükümdar ve hükümdar ailesi mensuplan.
51İLİGHAN: (TR) Karahanlı hükümdar.
52İLKAN: (TR) İlk kan. İran'da İlhanlılar'dan sonra bir devlet kuran Türk hükümdarı. 
53İLKAY: (TR) Yeni ay, ayın ilk hali. 
54İLKCAN: (TR) İlk doğan erkek çocuklarına verilen ad. 
55İLKE: (TR) Kendisinden türetilen ilk madde. Temel düşünce, temel kanı, umde, prensip. Temel bilgi. Öncül. Davranış kuralı.
56İLKEHAN: (TR) Yeni ilkeler, kanunlar koyan hükümdar, yönetici.
57İLKER: (TR) İlk doğan çocuk.
58İLKİM: (TR) İlk doğan çocuklara verilen ad. 
59İLKİN: (TR) Önce, öncelikle. 
60İLKSEL: (TR) Uzun süre çocuğu olmayanların daha sonra ikiz ve üçüz çocukları olduğunda verilen isim. 
61İLKSEN: (TR) Önce sen.
62İLKSER: (TR) İlk baş, ilk önce, birinci. 
63İLKUT: (TR) Kutlu, mutlu, uğurlu ülke.
64İLKUTAY: (TR) Kutsal ülke.
65İLMA: (AR) Parlatma. Belirleme, işaret etme.
66İLMEN: (TR) Bir ülke halkından olan kimse, yurttaş. 
67İLMİ: (AR) İlimle, bilgi ile ilgili.
68İLSAK: (AR) Birleştirme, kavuşturma. 
69İLSAVUN: (TR) Ülkeni düşmanlardan koru.
70İLSEV: (TR) Ülkeni sev, ülkesini seven. 
71İLSEVEN: (TR) (bkz. İlsev).
72İLSU: (TR) Ülkenin suyu, bereketi, bolluğu. 
73İLTAN: (TR) Ülkeni tanı, ülkesini tanıyan seven. 
74İLTAY: (TR) (bkz. İltan). 
75İLTEBER: (TR) Eski Türklerde vali, kumandan anlamlarında unvan.
76İLTEKİN: (Tür.) Tek ve eşsiz ülke. 
77İLTEMİR: (Tür.) Demir gibi sağlam ülke.
78İLTEMİZ: (Tür.) Temiz ülke.
79İLTEMÜR: (Tür.) Demir gibi sağlam ülke.
80İLTER: (TR) Yurdunu seven, koruyan, gözeten.
81İLTİFAT: (AR) Yüzünü çevirip bakma. Dikkat. Hatır sorma, gönül alma. Sözünü başka bir kişiye çevirme. 
82İLYAS: (İBR) İbranice'de ilahi güç. Yağmurlara hükmeden İsrail peygamberi. 
83İMAM: (AR) Namazda kendisine uyulan kimse. Önde bulunan, önayak olan kimse. 
84İMAR: (AR) Şenlendirme, bayındırma. 
85İMAREDDİN / İMARETTİN: (AR) Dini alanda yenilik yapan, dinin yönlendirdiği kimse. 
86İMDAD / İMDAT: (AR) Yardım eden. Yardıma gönderilen kuvvet. 
87İMER: (TR) Çok zengin, varlıklı. 
88İMGE: (TR) Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal.
89İMRAN: (AR) Evine bağlı kalan. 
90İMREN: (TR) Görülen bir şeyi veya herhangi bir isteği elde etmek istemi, gıbta. 
91İMRUZ: (FAR) Bugün. 
92İNAN: (AR) Dizgin. İdare etme, yürütme. (TR) Bir kimse ya da şeyin doğruluğunu büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman. 
93İNANÇ: (TR) Bir fikre olan bağlılık, kesin kabul. İman. Kesin kabulle bağlanılan şey. İnanılır şey. Doğru, emin. 
94İNANÖZ: (TR) Özünde inanç olan, iman eden.
95İRADE: (AR) İstem. Emir. 
96İREM: (AR) Cennet bahçesi. Ok veya kurşun atılan nişan tahtası. 
97İREN: (AR) Özgür, hür. 
98İRFAN: (AR) Bilme, anlama. Gerçeği sezme, kavrama gücü. Kültür. 
99İRFAT: (AR) Yardım etme, bir şey verme. 
100İRGÜN: (TR) Sabahın erken saatleri. 
101İRMAN: (FAR) Çağrısız gelen kimse. Dalkavuk. Eğreti. Arzu, istek. Pişmanlık. 
102İRTEK: (TR) Şafak vaktinde doğan. Masal, efsane. 
103İSFENDİYAR: (FAR) İran mitolojisinde adı geçen hükümdarın adı. 
104İSHAK: (İBR) İbranice "Gülme" anlamına geldiği söylenir. Hz. İbrahim'in 2 oğlundan biri olan ve Yakub'un babası. Peygamberdir. 
105İSKENDER: (YUN) Yunanca'da 'insanları savunan' anlamına gelir. M.Ö. 356-323 yılları arasında yaşamış olan, Yunanistan, İran, Suriye ve Hindistan'ı ele geçirmiş olan büyük kumandan.
106İSLAM: (AR) Müslüman dininden olan kimse. Allah'a teslim olma, onun emirlerine uyup, yasaklarından kaçınma. İyi geçinme, barış içinde olma. 
107İSMAH: (AR) Semahatli, cömert kılma. Mülayim ve itaatli. 
108İSMAİL: (AR) Allah'ın işi. İbrahim peygamberin oğlunun adı.
109İSMET: (AR) Masumluk, günahsızlık, temizlik. Haramdan namusa dokunan hallerden çekinme. 
110İSMİHAN: (AR) Hükümdar isimleri. 
111İSRAFİL: (AR) Dört büyük melekten sura üfürme görevi verilen melek. 
112İSRAİL: (İBR) Yakub peygamberin lakabı. Sonradan onun soyundan gelenler İsrailoğullan diye anılmışlardır. 
113İSTEMİHAN: (TR) Göktürk devletinin kurucusu Bumin kağanın kardeşi olan Türk hakanı. 
114İSTİKBAL: (AR) Gelecek zaman. Geleni karşılama. 
115İŞCAN: (TR) Çalışmayı seven, çalışkan. 
116İYEM: (TR) Güzellik. 
117İZEM: (AR) Büyüklük, ululuk. 
118İZGİ: (TR) (bkz. İzgü). 
119İZGÜ: (TR) İyi güzel, akıllı, adaletli. 
120İZGÜN: (TR) (bkz. İzgü).
121İZHAN: (TR) İyiliğin, güzelliğin hakimi, yönetici.
122İZHAR: (AR) Gösterme, meydana çıkarma.
123İZRA: (AR) Aşırı övme. Altın arama. Korkutma. 
124İZZET: (AR) Değer kıymet yücelik, ululuk. Kuvvet, kudret. Hürmet, saygı ikram izan.
125İZZEDDİN / İZZETTİN: (AR) Dünün kıymeti, kudret, ulviyeti. Asıl şekli "İzzü'ddin"dir. 

237 ADET K HARFİ

1KAAN: (TR) Çin ve Moğol imparatorlarına verilen isim. Hakan, hükümdar. 
2KABİL: (AR) Olabilir, mümkün. Cins, soy, sınıf, tür, çeşit. Hz. Adem'in büyük oğlu olup kardeşi Habil'i öldürmüş ve yeryüzünde ilk kan döken insan olmuştur. 
3KADEM: (AR) Ayak. Adım. Yarım arşın uzunluğunda bir ölçek. Uğur. 
4KADI: (AR) Hüküm, karar, hakimlik. 
5KADİM: (AR) Ayak basan, ulaşan, varan. Ezeli, evvelsiz. Çok eski zamanlara ait eski atik. Yıllanmış. 
6KADİR: (AR) Değer, kıymet, itibar. Parlaklık. Kudret sahibi kudretli, kuvvetli, güçlü. 
7KADİRŞAH: (AR-FAR) Güçlü, kuvvetli hükümdar, padişah. Kadir ve şah kelimelerinden türetilmiş birleşik isimdir. 
8KADREDDİN / KADRETTİN: (AR) Dinin kudreti, gücü. 
9KADRİ: (AR) Değer, itibar. Onur, şeref, haysiyet, meziyet. Rütbe, derece. 
10KADRİCAN: (AR-FAR) Değerli, itibarlı, can, ruh. Kadri ve Can isimlerinden meydana gelen birleşik isim. 
11KADRİHAN: (AR-TR) Değerli hükümdar, yönetici. 
12KAĞAN: (TR) Hakan, imparator. Kükremiş, öfkelenmiş, kükreyen, öfkelenen. 
13KAHRAMAN: (FAR) Yiğit, cesur, (bahadır). Hüküm sahibi, iş buyuran. 
14KAHYA: (FAR) Efendi, emir. Ev sahibi, aile reisi. Çiftlik yöneticisi. 
15KAİM: (AR) Duran, ayakta duran. Bir şeyi yapan icra eden. 
16KAİNAT: (AR) Var olanların hepsi. Yaratıklar. Yer gök. (bkz. Evren). 
17KALAGAY: (TR) Al, kırmızı renk. 
18KALENDER: (FAR) Dünyadan elini eteğini çekip başı boş dolaşan. Alçak gönüllü, gurur ve kibirden uzak, üstüne başına dikkat etmeyen bulduğu ile yetinen kimse.
19KALGAY: (TR) İzci kumandanı. Kırım hanlığında veliahta verilen unvan.
20KALHAN: (TR) (bkz. Kalgay). Kahramanoğulları'nın han soyundan, ceddi de Kalhan adını taşımaktadır. 
21KAMACI: (TR) Kama'yı iyi kullanan, yapan ya da onaran kimse.
22KAMAN: (TR) Dağların doruğuna yakın olan yerler. 
23KAMBAY: (TR) Hekim, tabib, doktor. 
24KAMBER: (AR) Sadık dost, köle. 
25KAMER: (AR) Ay. Sadık hizmetkâr. 
26KÂMİL: (AR) Bütün tam noksansız, eksiksiz. Kemale ermiş olgun. Yaşını başını almış terbiyeli, görgülü. Alim, bilgin, geniş bilgili. 
27KAMRAN: (FAR) İsteğine kavuşmuş olan.
28KÂMURÂN: (FAR) Kâm sürücü, süren, arzusuna isteğine kavuşmuş mutlu. Arzusuna erişen, bahtiyar, mutlu. 
29KÂMVER: (FAR) İsteğine kavuşmuş, mutlu. 
30KANBER: (AR) Hz. Ali'nin sadık, vefakâr kölesi. Bir evin gediklisi. 
31KANDEMİR: (TR) Güçlü soydan gelen. 
32KANİ: (AR) Kanaat eden, yeter, bulup fazlasını istemeyen. İnanmış kanmış. 
33KANTARA: (AR) Köprü, özellikle taştan yapılmış. Su yolu, bend, hisar anlamına da gelir. 
34KANVER: (TR) Kanını ver. 
35KAPAR: (TR) Akıl, ruh. 
36KAPKIN: (TR) Uygun, düzenli. 
37KAPLAN: (TR) Vahşi kedigillerden, benekli, yırtıcı hayvan. 
38KAPSAM: (TR) Muhteviyat, içerik, İhtiva, ihata, istiab.
39KAPTAN: (İTA) Bir geminin sevk ve idare sorumlusu. Şehirlerarası otobüs şoförü. Baş pilot. 
40KARAALP: (TR) Esmer, kara yağız yiğit.
41KARABEY: (TR) (bkz. Karacabey).
42KARABUĞRA: (TR) Esmer, erkek deve.
43KARACA: (TR) Rengi karaya çalan, esmer, yağız. Geyikgillerden, küçük, boynuzlu, güzel görünüşlü av hayvanı. Üst kol.
44KARACABEY: (TR) Esmer bey, rengi karaya çalan. 
45KARACAN: (TR) (bkz. Karaca). 
46KARAHAN: (TR) Esmer bey, Esmer hükümdar. Karahanlılar devletinin kurucusu. 
47KARAKAN: (TR) Bir tür dağ ağacı. 
48KARAMAN: (TR) Esmer, yağız insan. Güneybatı'da esen yel. 
49KARANALP: (TR) Karayağız, kahraman yiğit. 
50KARASU: (TR) Ağır akan su. 
51KARGIN: (TR) Taşkın su. Bol, çok. Doymuş, tok. Erimiş buz ve kar parçalarının oluşturduğu akarsu. Çağlayan.
52KARGINALP: (TR) Coşkulu, taşkın, hareketli yiğit. 
53KARHAN: (TR) (bkz. Kargın).
54KARİN: (AR) Yakın. Nail olan. Hısım komşu. 
55KARLUK: (TR) Türk boylarından biri.
56KARLUKHAN: (TR) (bkz. Karluk). 
57KARTAL: (TR) Kartalgillerden, beyazla karışık siyah tüylü, kıvrık ve kuvvetli gagalı, geniş kanatlı büyük yırtıcı kuş. Yeniden diriliş ve güçlülük sembolü. 
58KARTAY: (TR) Yaşlı, pir.
59KARTEKİN: (bkz. Kartay). 
60KARUN: (AR) Çok zengin kimse. Zenginliğiyle meşhur olan ve bu yüzden kendisini herşeyin sahibi gibi görmeye başlayıp Allah'a karşı büyüklenen kişi. Hz. Musa dönemlerinde yaşamış bu kişi bütün servetiyle birlikte ani bir deprem ve tufan sonucu yerin dibine geçmiştir.
61KASIM: (AR) Taksim eden, ayıran bölen. Kinci, ezici, ufaltıcı. Yılın 11. ayı. Yılın kış bölümü. 
62KAŞİF: (AR) Keşfeden, bulan, meydana çıkaran. 
63KATİB / KATİP: (AR) Yazıcı. Bir kuruluşta yazı işleriyle vazifeli kimse, sekreter. Osmanlı devletinde divanın resmi yazılarını yazan vazifeli. Devlet memuru. 
64KAVAS: (AR) Okçu, tüfekçi.
65KAVİ: (AR) Yakar, yakıcı. Kuvvetli, güçlü. Sağlam inanılır. Zengin varlıklı. 
66KAYA: (TR) Büyük ve sert taş kütlesi. Kayalık sarp dağ.
67KAYAALP: (TR) Kaya gibi güçlü er. 
68KAYACAN: (TR) Canı kaya gibi güçlü. 
69KAYAER: (TR) Kaya gibi güçlü er. 
70KAYAN: (TR) Akarsu sel. Yassı, düz, kat kat oluşmuş taşlar. 
71KAYANSEL: (TR) (bkz. Kayan).
72KAYGUN: (TR) Etkili, hüzünlü, dokunaklı. Akdoğan.
73KAYHAN: (TR) Sert, güçlü sesli okuyucu, kayayı bile delecek güçte sesi olan okuyucu.
74KAYI: (TR) Yağmur, sağanak, bora. Oğuz boylarından Osmanlı hanedanının mensup olduğu boy. Sağlam, güçlü, sert.
75KAYIHAN: (TR) Güçlü hükümdar. 
76KAYMAZ: (TR) Dağ eteği. Güneydoğu'dan esen bir rüzgar.
77KAYNAK: (TR) Bir suyun çıktığı yer, menşe. Bir haberin çıktığı yer. Araştırma ve incelemede yararlanılan belge. 
78KAYRA: (TR) Yüksek büyük tutulan ya da sayılan birinden gelen iyilik lütuf, ihsan atıfet, inayet. 
79KAYRAALP: (TR) İyiliksever, yiğit.
80KAYRABAY: (TR) İyiliksever, saygın kimse.
81KAYRAHAN: (TR) (bkz. Kayraalp).
82KAYRAK: (TR) Taşlı, kumlu, ekime elverişli olmayan toprak. Kaygan toprak. Bileği taşı.
83KAYRAL: (TR) Kayrılan, himaye edilen (kimse).
84KAYRAR: (TR) Orman içindeki ağaçsız kalan. Kayan yer. İnce çakıllı, kumlu toprak.
85KAZAK: (TR) Göçebe akıncı. Rusya'da yaşayan bir Türk kavmi. Genç, taze. İnatçı.
86KAZAKHAN: (TR) (bkz. Kazak).
87KAZAN: (TR) Su çevrisi, kayra. Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer. Girdap. 
88KAZANHAN: (TR) (bkz. Kazan).
89KÂZIM: (AR) Öfkesini yenen kimse. Hırsını dizginleyen. Kinini yenen. 
90KEBİR: (AR) Büyük, ulu azim. Yaşça büyük yaşlı. Çocukluktan çıkmış genç. 
91KELAMİ: (AR) Söze ilişkin, sözle ilgili. 
92KELİM: (AR) Söz söyleyen, konuşan. 
93KEMAL: (AR) Olgunluk, yetkinlik, tamlık, eksiksizlik. En yüksek değer, mükemmellik, değer baha. Bilgi, fazilet.
94KEMALEDDİN / KEMALETTİN: (AR) Din'de olgunluğa eren, dinin son derecesi. Din bilgisi kuvvetli. 
95KENAN: (AR) Hz. Ya'kub'un memleketi, Filistin. 
96KERAMEDDİN / KERAMETTİN: (AR) Kerem bağış ihsan lütuf sahibi. Dinde üstün mertebelere ulaşan. Keramet sahibi derviş veli. 
97KEREM: (AR) Asalet, asillik, soyluluk. Cömertlik, el açıklığı lütuf, bağış, bahşiş. 
98KEREMŞAH: (AR) (bkz. Kerem). 
99KERİM: (AR) Kerem sahibi, cömert, verimcil. Ulu, büyük. Lütfü, ihsanı bol, ihsan yönünden ulu. 
100KERİMHAN: (AR-TR) (bkz. Kerim). 
101KEŞİF: (AR) Açma, meydana çıkarma. 
102KEYFER: (FAR) Karşılık. Mükafat veya mücazat. 
103KEYHÜSREV: (FAR) Adil ve ulu padişah. 
104KEYKÂVUS: (FAR) Adil, necip. 
105KEYKUBAD / KEYKUBAT: (FAR) Büyük ve ulu padişah. 
106KILIÇALP: (TR) Kılıç gibi keskin yiğit. 
107KILIÇASLAN: (TR) İlk Selçuklu Sultanı Süleyman Şah'ın oğlu. Daha sonra O da Selçuklu hanedanının başına geçti.
108KILIÇHAN: (TR) (bkz. Kılıçalp).
109KILINÇ: (TR) Çelikten silah. Davranış, yaratılış, huy.
110KINAY: (TR) Çok çalışkan, etkin, faal. 
111KINCAL: (TR) İnce zarif. Aksi. 
112KINER: (TR) (bkz. Kıncal). 
113KINIK: (TR) Kaynak, menba. İstek, arzu, gayret. Obur. Oğuzların 24 boyundan biri. 
114KINIKASLAN: (TR) (bkz. Kınık). 
115KIRALP: (TR) Kır beyi, taşrada oturan. 
116KIRAY: (TR) Genç, delikanlı. Ürün vermeyen arazi. 
117KIRCA: (TR) Dolu. Ufak ve sert taneli kar, rüzgarla karışık yağmur.
118KIRDAR: (TR) Ölçülü davranış, soğukkanlılık.
119KIRGIZ: (TR) Gezici, gezgin. Kırgızistan'da oturan halk. 
120KIRTEKİN: (TR) (bkz. Kıralp). 
121KIVANÇ: (TR) Sevinç, memnuniyet. Övünen, güvenen, iftihar eden. 
122KIYAS: (AR) Bir şeyi başka şeye benzeterek hüküm verme. Karşılaştırma, örnekseme. 
123KİÇİHAN: (TR) Küçük hükümdar.
124KİRAM: (AR) Soydan gelenler, soyu temizler, ulular, sergeliler. Cömertler, eliaçıklar. 
125KİRMAN: (FAR) Hisar, kale. 
126KİRMANŞAH: (TR) (bkz. Kirman). 
127KOCA: (TR) Eş. Ev ve ailenin yaşça en büyüğü. İri, kocaman. Akıllı, tedbirli yiğit. 
128KOCAALP: (TR) Yaşlı, ulu, yiğit 
129KOÇAK: (TR) Yürekli, eli açık. Yüce gönüllü. Konuk sever. Yiğit, korkmayan kişi, savaşçı. Açık kestane renginde olan. 
130KOÇAKALP: (TR) Cömert, kahraman, yiğit.
131KOÇAKER: (TR) Cömert, kahraman kimse.
132KOÇAŞ: (TR) Kılavuz, rehber. Yağmur bulutu.
133KOÇAY: (TR) Koç gibi güçlü. 
134KOÇER: (TR) Sağlıklı, yürekli er. 
135KOÇHAN: (TR) (bkz. Koçer). 
136KOÇUBEY: (TR) Koçu arabasını kullanan kişi. Koçu: Gelin arabası. 
137KOÇYİĞİT: (TR) Yürekli, cesur, kahraman. 
138KONGAR: (TR) (bkz. Kongur).
139KONGUR: (TR) Sarı ile siyah karışımı bir renk,   koyu kumral, kestane rengi. 
140KONGURALP: (TR) (bkz. Kongur). 
141KONGURTAY: (TR) (bkz. Konguralp). 
142KORUR: (TR) Açık sarı, açık kestane renkli. Kimseyi beğenmeyen gururlu, kendini beğenmiş. Süslü, çalımlı, şık. 
143KONURALP: (TR) Cesur, yiğit, er. 
144KORAL: (FRA) Batı müziğinde dini şarkı. (TR) Sınır muhafızı. 
145KORALP: (TR) (bkz. Koral). 
146KORAY: (TR) İyice kor rengine gelen ay.
147KORCAN: (TR) Ateşli, canlı, hareketli.
148KORÇAN: (TR) Çağlayan. 
149KORGAN: (TR) Hisar kale. 
150KORHAN: (TR) Ateşli, canlı, güçlü hükümdar. 
151KORKUT: (TR) Büyük dolu tanesi. Korkusuz, yavuz, heybetli. Cin, şeytan. 
152KORKUTALP: (TR) (bkz. Korkut). 
153KORTAN: (TR) Yanan, sıcak ten. Yalçın ve kesik kaya. Pelikan kuşu.
154KOTUZ: (TR) Gururlu, kibirli. 
155KOTUZHAN: (TR) (bkz. Kotuz). 
156KOYAK: (TR) Vadi, dere. Dağlar ve kayalıklar üzerindeki doğal çukurlar. Dağ yolu üzerindeki otluk. Etkili, dokunaklı. 
157KOYAŞ: (TR) Güneş. 
158KOYGUN: (TR) Etkili, hüzünlü, dokunaklı. Akdoğan. 
159KOYTAK: (TR) Rüzgar almayan çukur yer. 
160KOYTAN: (TR) Dağ bucağı.
161KÖKEN: (TR) Bir şeyin çıktığı, dayandığı temel, biçim neden ya da yer. Kavun, karpuz, kabak gibi bitkilerin toprak üstüne yayılan dalları. Soy, asıl, ata. 
162KÖKER: (TR) Köklü soydan gelen kimse. 
163KÖKLEM: (TR) İlkbahar 
164KÖKSAL: (TR) Yer altında geniş bir alana dağılan kök. 
165KÖKSAN: (TR) Tanınmış, ünlü ad. 
166KÖKŞİN: (TR) Gök renginde. Yaşlı, koca. 
167KÖKTEN: (TR) Köklü, yüzeyde kalmayan, derine inen. Soylu. 
168KÖRNES: (TR) Ayna. 
169KÖSE: (FAR) Sakalı bıyığı hiç çıkmayan veya seyrek olan. 
170KUBİLAY: (TR) Cengiz Han'dan sonra Moğol imparatorluğu tahtına çıkan büyük kağanların en meşhuru 35 yıl saltanat sürmüş ve 1294 yılında 80 yaşında ölmüştür. 
171KUDDUS: (AR) Temiz, pak. Hatadan, gafletten, eksiklikten uzak. Çok aziz, mübarek. 
172KUDDUSİ: (AR) Kuddus olan Allah'ın nimetine mazhar olan.
173KUDRET: (AR) Kuvvet, takat, güç. Allah'ın ezeli gücü. Varlık, zenginlik. Allah yapısı, yaratılış, insan eliyle yapılamayan şeyler. 
174KUDRETULLAH: (AR) Allah'ın gücü. 
175KUDSİ: (AR) Kutsal, muazzez, mukaddes. Allah'a mensup, ilahi. 
176KUDÜS: (AR) Filistin'in merkezi olan şehir. 
177KULAN: (TR) Anayurdu Asya olan at ile eşek arası görünüşte yabanıl bir at türü. İki, üç yaşında dişi tay, kısrak. Zafer kazanmış kişi. 
178KUMAN: (TR) XI. yy ile XIV. yy. arasında Güney Rusya bozkırlarında göçebe olarak yaşayan bir Türk boyu. 
179KUMANBAY: (TR) (bkz. Kuman). 
180KUMUK: (TR) Kılıç. Kuzeydoğu Kafkasya ile Hazar denizinin batı kıyısında yaşayan bir Türk boyu. 
181KUMUKBAY: (TR) (bkz. Kumuk). 
182KUNT: (TR) Sağlam ve iri yapılı. Ağır dayanıklı, kalın. Bir tür güvercin. 
183KUNTAY: (TR) (bkz. Kunt). 
184KUNTER: (FAR) Sağlam, kuvvetli.
185KUNTMAN: (TR) Sağlam ve iri yapılı, sağlıklı kimse. 
186KURA: (TR) Cesur. Çelik. Toprak içinde bulunan büyük taş.
187KURAL: (TR) Davranışlara ya da bir sanata bir bilime yön veren ilkeler. Araç. Silah. 
188KURAY: (TR) Ay gibi. 
189KURBAN: (AR) Allah'ın rızasını kazanmaya vesile olan şey. Eti. fakire parasız olarak dağıtılmak niyetiyle farz, vacib, ve sünnet olarak kesilen hayvan. Bir gaye uğruna feda olma. 
190KURÇEREN: (TR) Dayanıklı ve yiğit adam. 
191KURMAN: (TR) Yüksek aşamalı, nitelikli kimse. 
192KURTARAN: (TR) Kurtulmasını sağlayan.
193KURTULUŞ: (TR) Kurtulmak fiili, kurtulma. Tehlike, sıkıntı, zorluk veya esaretten, istiladan kurtulmuş olma hali, halas, necat, reha, selamet.
194KUTAL: (TR) Mutlu ol. 
195KUTALMIŞ: (TR) Mutlu olmuş, kutlu olmuş. 
196KUTALP: (TR) Kutlu, uğurlu, yiğit.
197KUTAM: (AR) Akbabaya benzeyen. 
198KUTAN: (TR) Dua, yalvarma. Saka kuşu. Saban. 
199KUTAY: (TR) Mübarek ay. 
200KUTBAY: (TR) (bkz. Kutalp). 
201KUTBERK: (TR) (bkz. Kutbay). 
202KUTCAN: (TR) Kutlu, uğurlu can. 
203KUTEL: (TR) Uğurlu el. 
204KUTER: (TR) Mutlu, uğurlu kişi. 
205KUTERTAN: (TR) (bkz. Kuter). 
206KUTHAN: (TR) (bkz. Kuter). 
207KUTKAN: (TR) Saygın, kutlu soydan gelen. 
208KUTLAN: (TR) Kutlu, mutlu ol.
209KUTLAR: (TR) Mutluluklar, uğurlar. 
210KUTLAY: (TüR) Uğurlu kutlu ay. Kır donlu at. 
211KUTLU: (TR) Uğurlu, hayırlı. Mübarek. Mesut, bahtiyar. 
212KUTLUALP: (TR) Uğurlu yiğit 
213KUTLUAY: (TR) Uğurlu ay. 
214KUTLUBAY: (TR) (bkz. Kutlu). 
215KUTLUCAN: (TR) (bkz. Kutlu). 
216KUTLUĞ: (TR) Uğurlu, mutlu, şanslı, kutlu. 
217KUTLUĞHAN: (TR) (bkz. Kutluğ). 
218KUTLUTEKİN: (TR) (bkz. Kutlu).
219KUTSAL: (TR) Kudsi, kutlu mübarek, mukaddes. 
220KUTSALAN: (TR) Uğur getiren, kutlu kimse. 
221KUTSALMIŞ: (TR) (bkz. Kutsalan). 
222KUTSAN: (TR) Uğurlu, talihli ol. 
223KUTSEL: (TR) (bkz. Kutsan). 
224KUTSOY: (TR) (bkz. Kutsel).
225KUTULMUŞ: (TR) Kurtulmuş, aydınlığa kavuşmuş. 
226KUTUN: (TR) Kutlu, kutsal. 
227KUTUNALP: (TR) (bkz. Kutun).
228KUTUNER: (TR) (bkz. Kutun). 
229KUTYAN: (TR) Uğurlu kimse. 
230KUVVET: (AR) Güç, kudret, takat, sıhhat, sağlamlık. Bir hükümetin askeri gücü. 
231KUYAŞ: (TR) Güneş. Çok sıcak, güneşin etkili vurması. 
232KÜLTİGİN: (TR) Göktürk prensi ve komutanı. 
233KÜLÜK: (TR) Meşhur ünlü. Taşçı, çekici, balyoz. 
234KÜRBOĞA: (TR) İri, güçlü, sarsılmaz boğa. Kuvvetli iri yapılı boğa. 
235KÜRHAN: (TR) Yiğit, yürekli han. 
236KÜRŞAD / KÜRŞAT: (TR) Eski Türklerde yiğit, alp. 
237KÜRÜMER: (TR) Topluluk, sürü. 

10 ADET Y HARFİ

1LAÇİN: (TR) Bir cins şahin. Sarp, yalçın. Şiddetli. 
2LAMİ: (AR) Parlayan, parıldayan parlak. 
3LATİF: (AR) Yumuşak, hoş, güzel, nazik. Bütün inceliklere vakıf. 
4LEBİB: (AR) Akıllı, zeki, uyanık, açıkgöz. 
5LEMA: (AR) Pırıltı. 
6LEVEND / LEVENT: (İTA) Osmanlı donanmasında vazifeli asker denizci. Yakışıklı, boylu poslu kimse. Atak, gözü pek, hareketli ve çevik. 
7LOKMAN: (AR) Eski kavimlerde, ahlaki öğütler veren hekim. 
8LUT: (AR) Hz. İbrahim'in peygamber yeğeni. Kendisine itaat etmeyen ve eşcinsel olarak yaşamayı adet edinmiş olan Sodom ve Gomorrah halkına gelmiştir.  Hanımı da helak olanlar arasındadır. 
9LÜTFİ: (AR) Hoşluk, güzellik, iyi davranış.
10LÜTFULLAH: (AR) Allah'ın lütfü. Allah'ın iyi, hoş ve letafet sahibi kıldığı kişi demektir.

141 ADET M HARFİ

1MACİD / MACİT: (AR) Şan ve şeref sahibi olan kimse. İyi ahlaklı. Ulu.
2MAHFİ: (AR) Gizli, saklı. 
3MAHFUZ: (AR) Korunmuş, gözetilmiş. Gizlenmiş, saklanmış. 
4MAHİR: (AR) Maharetli, hünerli, elinden iş gelir, becerikli. 
5MAHMUD / MAHMUT: (AR) Hamd olunmuş, sena edilmiş, övülmeye değer. 
6MAHŞER: (AR) Huy, tabiat. 
7MAHSUN: (AR) Güçlendirilmiş, güçlü. 
8MAHSUT: (AR) Hasat edilmiş, ekini biçilmiş. Biçilmiş ekin. 
9MAKAL: (AR) Söz, lakırdı. Söyleme, söyleyiş. 
10MAKBUL: (AR) Kabul olunmuş, alınmış, alınan. Beğenilen, hoş karşılanan, geçer. 
11MAKSUD / MAKSUT: (AR) Kasdolunan, istenilen şey, istek. Maksat, niyet, murat. Varılmak istenen yer.
12MAKSUM: (AR) Ayrılmış, bölünmüş. Kısmet. 
13MAKSUR: (AR) Kasrolunmuş, kısaltılmış, kasılmış. Alıkonulmuş. Bir şeye ayrılmış. 
14MAKUL: (AR) Akla uygun bulunan. Akıl ile bilinir, akılla kanıtlanan. Oldukça akıllı, sözü akla yakın. 
15MÂLİK: (AR) Sahip, bir şeye sahip olan, bir şeyi olan. 
16MALKOÇ: (TR) Akıncı ocağı reisi.
17MANSUR: (AR) Yardım olunmuş, Allah'ın yardımıyla galip, üstün gelmiş. Türk müziğinde bir düzen. Bir ney çeşidi.
18MANZUR: (AR) Bakılan, nazar olunan. Gözde olan, beğenilen. 
19MARUF: (AR) Herkesçe bilinen tanınmış belli. Meşhur ünlü. 
20MASUM: (AR) Suçsuz, kabahatsiz, günahsız, ismet sahibi. Saf, temiz. 
21MAŞUK: (AR) Sevilen, sevilmiş.
22MAZHAR: (AR) Bir şeyin göründüğü çıktığı yer. Nail olma, şereflenme. Bir çeşit tef. 
23MAZLUM: (AR) Zulüm görmüş. Halim, selim, sakin, sessiz.
24MAZMUN: (AR) Borçluluk, kefalet. Ödenmesi gereken şey. 
25MECİD / MECİT: (AR) Çok ulu, yüce, şan ve şeref sahibi. Allah'ın sıfatlarından. 
26MECNUN: (AR) Cin tutmuş, cinlenmiş. Delice seven, tutkun. Leyla ile Mecnun hikayesinin erkek kahramanı.
27MEFTUN: (AR) Büyülenmiş. Gönül vermiş, tutkun vurgun. Hayran olmuş, şaşmış. 
28MEHDİ: (AR) Kendisine rehberlik edilen. Allah tarafından hidayet verilmiş olan. Doğru yolu tutan. Şiilere göre 12 imamın sonu. 
29MEHİB: (AR) Heybetli, azametli, korkunç . Arslan (Esed, gazanfer, haydar, şir). 
30MEHMET: (TR) Muhammed isminin türkçesi. (bkz. Muhammed).
31MEKİN: (AR) Temekkün eden, oturan yerleşen. Vakarlı, temkinli, vakar, iktidar sahibi. 
32MELİH: (AR) Melahat sahibi, güzel, şirin, sevimli.
33MELİK: (AR) Padişah, hakan, hükümdar. Mal sahibi. Allah'ın isimlerinden. 
34MEMDUH: (AR) Övülmüş, övülecek. 
35MENDERES: (YUN) Akarsu yataklarının dolanbaçlı kısmı. Ege bölgesindeki 3 akarsudan birisinin adı.
36MENGÜ: (TR) Ebedi ölümsüz, bengi. 
37MENGÜALP: (TR) Ölümsüz, güçlü, kuvvetli, yiğit. 
38MENGÜBAY: (TR) Varlıklı kimse. 
39MENGÜBERT: (TR) Allah verdi. 
40MENGÜCEK: (TR) Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar'ı içine alan bölgeyi fethederek XII. yy.'ın ilk yansına kadar elinde tutan Türk sülalesi. 
41MENGÜÇ: (TR) Yaşlı. 
42MENGÜER: (TR) (bkz. Mengü). 
43MENGÜTAY: (TR) (bkz. Mengüer).
44MENNAN: (AR) Çok ihsan eden, verici, ihsanı bol. 
45MENSUR: (AR) Saçılmış, dağılmış. Ölçüsüz, uyaksız, manzum olmayan söz. 
46MERD / MERT: (FAR) Adam, insan. Özü sözü doğru kabadayı, yiğit. 
47MERDAN: (FAR) Mertler, insanlar, erkekler, yiğitler. 
48MERİH: (AR) Dünya'dan sonra güneşe en yakın olan gezegen. 
49MERT: (FAR) Özü, sözü doğru yiğit. Erkek insan.
50MERTEL: (FAR-TR) (bkz. Mert). 
51MERTER: (FAR-TR) (bkz. Mert). 
52MERTKAL: (FAR-TR) Her zaman doğru kal. 
53MERTKAN: (FAR-TR) Mert soydan gelen. 
54MERTOL: (FAR-TR) Her zaman sözünün eri ol. 
55MERVAN: (AR) Emevi sülalesinin Mervan kolu. 
56MERZUK: (AR) Rızıklandırılmış, rızık verilmiş. 
57MESİH: (AR) Üzerine yağ sürülmüş. Mesholunmuş, başka bir şekle girmiş olan. Acaip, tuhaf. Mesih: Hz. İsa'nın elini sürdüğü hastaların derhal iyileşmesi dolayısıyla kendisine isim olarak verilmiştir. 
58MESUD / MESUT: (AR) Saadetli, bahtlı, bahtiyar, kutlu. 
59METE: (TR) Büyük Türk-Hun İmparatoru (M.Ö. 209-174). 
60METEHAN: (TR) (bkz. Mete) 
61METİN: (AR) Metanetli, sağlam, dayanıklı. Özü, sözü doğru, sebatkar, itimat edilir. 
62METİNER: (TR) (bkz. Metin)
63MEVLUD / MEVLİT: (AR) Yeni doğmuş çocuk. Doğulan zaman. Hz. Muhammed'in doğumunu anlatan manzum eser. 
64MİDHAT / MİTHAT: (AR) Övme. 
65MİKAİL: (AR) Dört büyük melekten rızıkların dağıtımıyla görevli olan melek.
66MİRAT: (AR) Ayna. 
67MİRAÇ: (AR) Merdiven. Göğe çıkan. Hz. Muhammed'in göğe çıktığı gece.
68MİRAN: (FAR) Beyler. 
69MİRKELAM: (FAR) Güzel, nazik konuşan kimse. 
70MİRZA: (FAR) Emiroğlu beyi, hükümdar soyundan gelen. Doğu Türk devletlerinde asalet unvanı. 
71MİZAN: (AR) Terazi. Sağlama. 
72MUAMMER: (AR) Ömür süren, yaşayan, yaşamış. 
73MUCİB / MUCİP: (AR) İcabet eden, uyan. İcap eden, gereken. Sebeb olan, vesile teşkil eden. 
74MUHAMMED / MUHAMMET: (AR) Tekrar tekrar övülmüş. Birçok güzel huylara sahip. Hz. Peygamber 'in isimlerindendir. Dedesi Abdülmuttalib tarafından, gökte hak yerde halk övsün niyetiyle bu ad konulmuştur. 
75MUHARREM: (AR) Tahrim olunmuş, haram kılınmış. Kamer takviminin birinci ayı aşura ayı. Müslümanlıktan önce bu ayda savaşmak yasak olduğu için bu ad verilmiştir. Bu ayın ilk 10 gününde Kerbela vakasının yıldönümünde matem yapılır. 10. gününde aşure pişirilir. 
76MUHİB / MUHİP: (AR) Seven, sevgi besleyen, dost. 
77MUHİDDİN / MUHİTTİN: (AR) Dini saran, çevreleyen. 
78MUHLİS: (AR) Halis, katıksız. Dostluğu, samimiliği ve her hali içten gönülden olan. 
79MUHSİN: (AR) İhsan eden, iyilikte, bağışta bulunan. 
80MUHTAR: (AR) İhtiyar eden, seçilmiş, seçkin. Hareketinde serbest olan, istediği gibi davranan, dilediğini yapan. Köy veya mahalle işlerine bakmak üzere halkın seçtiği kimse. 
81MUHTEŞEM: (AR) İhtişamlı, tantanalı, debdebeli, görkemli. 
82MUHYİ: (AR) İhya eden, dirilten, canlandıran, hayat veren. 
83MUİD: (AR) Öğretmen yardımcısı. Asistan. 
84MUİN: (AR) Yardımcı. Çırak. 
85MUİZ: (AR) Ağırlayıcı, izzet ve ikram edici. 
86MUKADDER: (AR) Takdir olunmuş, kıymeti biçilmiş, kadri değeri bilinmiş, beğenilmiş. Yazılı, yazılıp belirlenmiş ilahi taktir. Yazılı olmayıp sözün gelişinden anlaşılan. 
87MUKADDES: (AR) Takdis edilmiş, mübarek kutsal temiz. 
88MUKBİL: (AR) İkballi, kutlu, mutlu, bahtiyar, mes'ud. 
89MUKİM: (AR) İkamet eden, oturan. 
90MUKMİR: (AR) Ay ışıklı, mehtaplı. 
91MUNGAR: (TR) Eli açık, cömert. 
92MUNİS: (AR) Ünsiyetli alışılan, yadırganmaz, alışılmış. Cana yakın sevimli. İnsandan kaçmayan.
93MURAD / MURAT: (AR) Arzu, istek, dilek. Maksat meram. 
94MURATHAN: (AR) (bkz. Murat).
95MURTAZA: (AR) İrtiza edilmiş, beğenilmiş seçilmiş. Güzide. 
96MUSA: (AR) Vasiyet edilmiş. Vasi nasbolunmuş, vasiyeti yerine getirmekle vazifelendirilmiş. Tavsiye olunmuş. Sina yarımadısında, Eymen vadisinde Tur dağında Allah'ın lütfuna mazhar olarak, kavmine "on emir" adı altında Allah'ın şeriatını bildiren peygamber. Büyük kitaplardan Tevrat ona indirilmiştir. 
97MUSTAFA: (AR) Temizlenmiş, seçilmiş, güzide. Hz. Peygamberin isimlerinden. 
98MUTA: (AR) İtaat olunan, boyun eğilen, başkalarının kendisine itaat ettikleri. Hz. Peygamberin isimlerinden. 
99MUTİ: (AR) İtaat eden, baş eğen, veren. Tabi, bağlı. Rahat ve uslu.
100MUTLAY: (TR) Mutlu, sevinçli ay. 
101MUTLU: (TR) Talihli, uğurlu. Bahtiyar. 
102MUTLUALP: (TR) (bkz. Mutlu). 
103MUTLUGÜN: (TR) (bkz. Mutlu). 
104MUTLUHAN: (TR) (bkz. Mutlay). 
105MUTLUTEKİN: (TR) (bkz. Mutlay). 
106MUTTALİB: (AR) Talepte bulunan, isteyen.
107MUTLUER: (TR) (bkz. Mutlu). 
108MUVAFFAK: (AR) Başaran beceren. 
109MUVAHHİD / MUVAHHİT: (AR) Allah'ın birliğine inanan. Allah'tan başka hiçbir ilah ve kanun koyucu tanımayan, yalnız Allah'tan gelen emirleri kabul eden. 
110MUVAKKAR: (AR) Tevkir edilmiş, ağırlanmış, saygı gösterilmiş olan. Vakarlı, ağırbaşlı.
111 MUZAFFER: (AR) Zafer, üstünlük kazanmış, üstün. 
112MUZİ: (AR) Işık veren parlayan parlak. 
113MÜMİN: (AR) İman etmiş, İslam dinine inanmış, müslüman.
114MÜBAREK: (AR) Bereketli, feyizli. Uğurlu, hayırlı, kutlu, mutlu. Beğenilen, sevilen, kızılan şaşılan kimse. Bir şey hakkında sözleşme.
115MÜCAB / MÜCAP: (AR) Duası kabul edilen.
116MÜCAHİD / MÜCAHİT: (AR) Cihad eden, din düşmanlarıyla savaşan. Savaşan, uğraşan, savaşçı. Gayret eden, çok çalışan. Tasavvufta nefsine karşı gelerek kendini terbiye eden ve böylece manevi makamlara erişen kimse, derviş. 
117MÜFİD / MÜFİT: (AR) İfade eden, anlatan, manalı. Faydalı. 
118MÜHİB / MÜHİP: (AR) Heybetli, korkunç, korkutan. Tehlikeli ve saygı uyandıran.
119MÜJDAT: (FAR) Müjdeler, sevinçli haberler. 
120MÜKERREM: (AR) Muhterem, aziz sayın, saygıdeğer, sayılan, onurlandıran, hürmet ve tazime erişmiş. 
121MÜKREM: (AR) Kerem ve şeref ile nitelenmiş olan. 
122MÜKREMİN: (AR) İkram olunmuş, ağırlanmış.
123MÜKRİM: (AR) İkramcı, ikram eden, ağırlayan-ağırlayıcı, misafirperver. 
124MÜLAYİM: (AR) Uygun, muvafık. Yumuşak huylu, yavaş kimse. Pekliği olmayan.
125MÜLHİM: (AR) İlham veren, içe doğduran, esinlendiren
126MÜMTAZ: (AR) İmtiyaz tanınmış, ayrı tutulmuş, üstün tutulmuş. Seçkin.
127MÜNİB / MÜNİP: (AR) İnabe eden, asiliği, azgınlığı bırakarak Allah'a yönelen. Güzel yağan, faydalı yağmur. Taze ve verimli bahar.
128MÜNİF: (AR) Yüksek, ulu, büyük, ali, bülend. Yüksek, büyük hükümler.
129MÜNİM: (AR) Nimet veren, yedirip içiren.
130MÜNİR: (AR) Nurlandıran, ışık veren, parlak, ziyalar. 
131MÜREN: (TR) Akarsu, dere, ırmak. 
132MÜREVVA: (AR) Aklı, fikri, düşünüşü görünüşü sağlam. 
133MÜRİD / MÜRİT: (AR) İdare eden, emreden buyuran. Bir şeyhe bağlı olan kimse. 
134MÜRSEL: (AR) Gönderilmiş yollanılmış. Şeriat sahibi peygamberler. Salıverilmiş suç. Bir yazı sitili. Hz. Peygamberin isimlerinden.
135MÜRŞİD / MÜRŞİT: (AR) İrşad eden, doğru yolu gösteren kılavuz. Tarikat şeyhi. 
136MÜSLİM: (AR) İslam dininde olan. 
137MÜSTAKİM: (AR) Doğru, düz, dik. Temiz, namuslu.
138MÜSTECAB / MÜSTECAP: (AR) İsticabe edilmiş, kabul olunmuş, (bkz. Mücab).
139MÜŞFİK: (AR) Şefkatli, merhametli, acıyan, seven. 
140MÜŞİR: (AR) Haber veren, bildiren. Emir ve işaret eden. Mareşal. 
141MÜŞTAK: (AR) İştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan. 

127 ADET N HARFİ

1NABİ: (AR) Haberci, haber veren. Yüksek, yüce. 
2NACİ: (AR) Necat bulan, kurtulan, selamete kavuşan. Cennetlik. 
3NACİL: (AR) Soyu sopu temiz olan kimse. 
4NADİM: (AR) Pişmanlık duyan, pişman. Tevbe eden. 
5NADİR: (AR) Seyrek, az, ender bulunur.
6NADİ: (AR) Nida eden, haykıran, çağıran. Toplantı, meclis, (bkz. Nida). 
7NAFERİZ: (FAR) Göbek düşüren. Koku saçan.
8NAFİ: (AR) Yararlı, kârlı.
9NAFİH: (AR) Üfleyen, üfleyici.
10NAFİZ: (AR) Delen, delip geçen. İçeriye giren, işleyen. Tesir eden, sözü geçen. 
11NAHİD / NAHİT: (FAR) Venüs (zühre) gezegeni. (AR) Yeni yetişen kız. 
12NAİB / NAİP: (AR) Vekil, birinin yerine geçen, kadı vekili, hakim. Nöbet bekleyen, nöbetle gelen.
13NAİM: (AR) Bollukta yaşayış. Cennetin bir kısmı. 
14NAKİB / NAKİP: (Ar.) Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili. 
15NAMAL: (TR) Adın duyulsun, ün kazan. 
16NAMDAR: (FAR) Namlı, ünlü. 
17NAMİ: (FAR) Namlı, şöhretli ünlü. 
18NAMIK: (AR) Yazıcı, katip, yazar 
19NASIH: (AR) Nasihat eden, öğüt veren. 
20NASIR: (AR) Yardımcı, yardım eden. 
21NASİB / NASİP: (AR) Pay hisse. Birinin elde ettiği şey. Allah'ın kısmet ettiği şey.
22NASR: (AR) Yardım. Üstünlük (zafer). 
23NASRUDDİN: (AR) Dine yardımı dokunan. Dilimizde "Nasreddin" şeklinde kullanılır. 
24NASRULLAH: (AR) Allah'ın nusreti, yardımı. 
25NASUH: (AR) Nasihatçı, öğütçü. Halis, temiz. 
26NASUHİ: (AR) Bozulmaz şekilde tövbe edici. 
27NAŞİD / NAŞİT: (AR) Şiir okuyan, şiir söyleyen, şiir yazan.
28NAŞİR: (AR) (Neşreden) Dağıtan, yayan, yayınlayan. 
29NATIK / NATUK: (AR) Söyleyen konuşan. Düşünen. Bildiren, bildirici.
30NAYMAN: (MOG) Sekiz. Batı Moğolistan'da yaşayan sekiz kabileden oluşan Türk topluluğu. 
31NAZIM: (AR) (Tanzim eden) Düzenleyen. Sıra sıra, dizi dizi olan şey.
32NAZIR: (AR) Nazar eden, nezaret eden, bakan, gözeten. Vekil bakan. Bir yüzü bir tarafa yönelik olan. 
33NAZİF: (AR) Temiz, pak, nazik, zarif ve şık giyimli. 
34NAZİL: (AR) Yukardan aşağıya inen. Bir yere konan, bir yerde konaklayan.
35NAZİR: (AR) Taze. Altın. Benzer eş.
36NAZMİ: (AR) Dizme, sıraya koyma. Sıra, tertip. Vezinli, kafiyeli söz. 
37NEBA: (AR) Haber. 
38NEBAHADDİN / NEBAHATTİN: (AR) Dinin şanı ve şerefi. 
39NEBİ: (AR) Haberci. Peygamber. 
40NEBİH: (AR) Namlı, şerefli. 
41NEBİL: (AR) Yüksek meziyet ve onur sahibi. Akıllı, anlayışlı. Bilgili, faziletli. 
42NECABET: (AR) Soyluluk, soy temizliği. 
43NECAETTİN: (AR) Dine girip hidayete eren, kurtulan. 
44NECAH: (AR) İsteğine ulaşma. Kurtulma. İhtiyaçlarını temin edebilmek. 
45NECAT: (AR) Kurtulma, kurtuluş. Selamet. 
46NECATİ: (AR) Kurtulmaya mensup, kurtuluşla ilgili. 
47NECCAR: (ARR) Dülger. Marangoz. 
48NECDET: (AR) Kahramanllık yiğitlik, efelik. Korkusuz olmak. 
49NECİB / NECİP: (AR) Soyu sopu temiz pak olan kimse. Asilzade, kıymetli, üstün.Güzel ahlak sahibi. 
50NECİD: (AR) Yüksek yayla. Arabistan'ın sahil ovasına ve çukur sahaya zıt olan yüksek kısım.
51NECİL: (AR) Soylu, soyu sopu temiz, kişizade. Asıl. 
52NECİY: (AR) Sırdaş. 
53NECİYULLAH: (AR) Allah'ın kurtuluş verdiği kişi. 
54NECMİ: (AR) Yıldızla ilgili.( Necmüddin: Dinin yıldızı. Dilimizde "Necmettin" şeklinde kullanılmaktadır.)
55NEDA: (AR) Çiğ, nem rutubet.
56NEDİM: (AR) Meclis arkadaşı, sohbet arkadaşı. Büyükleri fıkra ve hikayeleri ile eğlendiren. Güzel hikayeler anlatan, tatlı konuşan.
57NEDRET: (AR)Azlık, seyreklik, az bulunurluk. 
58NEDVE: (AR) Görüşme konuşma.
59NEFER: (AR) Bir adam, tek kişi. Er, asker. 
60NEFİ: (AR) Çıkar ile ilgili faydacı, menfaat, kâr. 
61NEHİB / NEHİP: (AR) Dehşet, korku. Yağmacı, çapulcu.
62NEHRİ: (AR) Nehirle ilgili, nehire ait.
63NEJAD / NEJAT: (FAR) Soy, nesil.
64NERHAN: (FAR-TR) Yiğit Han, Yiğit Sultan.
65NERİM: (FAR) Pehlivan, yiğit, bahadır. 
66NERMİ: (FAR) Yumuşak, gevşeklik.
67NESEFİ: (AR) Yapı ustası. 
68NESİB / NESİP: (AR) Soylu, soyu temiz baba. 
69NESİF: (AR) İki kişi arasında olan sır. 
70NESİL: (AR) Aynı çağda, aynı yaşta bulunan kimselerin tümü, kuşak. 
71NESİM: (AR) Hafif rüzgar. Hoş, mülayim insan. 
72NEŞAT: (AR) Sevinç, neşe, şenlik, keyif. İran şairlerinden birisinin adı.
73NEŞET: (AR) Meydana gelme, gelişme. Kaynak olma, bir mecradan çıkış. 
74NEŞİD / NEŞİT: (AR) Manzum şiir. Atasözü derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısra. 
75NEVAL: (AR) Talih, kısmet. Bahşiş, bağış.
76NEVAZ: (FAR) Okşayan, okşayıcı.
77NEVCİ: (FAR) Makam, ahenk ve nasip ile ilgili.
78NEVCİVAN: (FAR) Genç, delikanlı.
79NEVFEL: (AR) Deniz. (bkz. Derya). 
80NEVHİZ: (FAR) Genç. Yeni yetişmiş, yeni çıkmış. 
81NEVİT: (FAR) İyi, sevinçli haber, müjde. 
82NEVRED: (FAR) Gezen, dolaşan, yol alan. 
83NEVREDDİN: (AR) Dinin ışığı, aydınlığı.
84NEVRES: (FAR) Yeni yetişen, yeni biten.
85NEVSAL: (FAR) Yeni yıl.
86NEVZAD / NEVZAT: (FAR) Yeni doğmuş. Yeni doğan.
87NEVZAR: (FAR) Yeni ağlayış, ağlaması güzel olan. 
88NEYYİR: (AR) Nurlu, parlak. Işıklı cisim. Güneş. 
89NEYZEN: (FAR) Ney çalan kimse.
90NEZİH: (AR) Temiz, pak. 
91NEZİHİ: (AR) Temizlik, saflık, incelikle ilgili. 
92NEZİR: (AR) Birini doğru yola yöneltmek için gözdağı vererek korkutmak. Adak, dilek, tahsis. Kendisini Allah yoluna adayan kişi. 
93NEZZAM: (AR) (Nizam veren) Düzenleyen. 
94NİHAD / NİHAT: (FAR) Tabiat huy, yaratılış, kişilik, bünye. 
95NİJAD / NİJAT: (FAR) Soy, nesil, neseb. Tabiat, cibilliyet, (bkz. Nejad).
96NİKAN: (FAR) İyiler, hoşlar. 
97NİYAZ: (FAR) Yalvarma, yakarma. Dua. Bazı tarikatlarda küçüğün büyüğe karşı olan selam, saygı ve duası. İhtiyaç, muhtaçlık. 
98NİYAZİ: (FAR) (bkz. Niyaz). Yalvarıcı, niyaz edici. Sevgili.
99NİZAM: (AR) Dizi, sıra. Düzen, usul, tertip, yol,  kaide. Kanunlar. 
100NİZAMİ: (AR) Kurallara uygun, düzenli. Kanun ve nizama ait, onunla ilgili.
101NUH: (AR) Nuh peygamber. Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen 25 peygamberden biri. Zamanında Nuh tufanı olmuştur.
102NUMAN: (AR) Kan.Gelincik. 
103NURALP: (AR-TR) Nurlu, yiğit. 
104NURATAY: (AR-TR) (bkz. Nuralp). 
105NURBAKİ: (AR) Sürekli aydınlık olan, nurlu sabah. 
106NURBAY: (AR-TR) Nurlu, aydınlık kimse. 
107NURDAĞ: (AR-TR) Nurdağı, Nurdan dağ. 
108NUREDDİN: (AR) Dinin nuru, ışığı.
109NURER: (AR-TR) Nurlu insan. 
110NURERSİN: (AR-TR) (bkz. Nurer). 
111NURİ: (AR) Nura ait, nurla ilgili. 
112NURKAN: (AR-TR) Temiz, berrak soydan gelen.
113NURKUT: (AR-TR) (bkz. Nurkan). 
114NURSAL: (AR-TR) Işık saç, aydınlat. 
115NURTAÇ: (AR-TR) Nurdan taç. 
116NURTAN: (AR-TR) Işıklı tan.
117NURTEKİN: (AR-TR) Aydın ve güvenilir, emin. 
118NURULLAH: (AR) Allah'ın nuru. 
119NURZAT: (TR) Nurlu, aydınlık kişi. 
120NUSRET: (AR) Yardım. Allah'ın yardımı. Zafer, muzafferiyet. Başarı, üstünlük.
121NUSRETTİN: (AR) Dinin yardım ettiği. Dinin başarılı temsilcisi. 
122NUŞAT: (FAR) İçkiden sarhoş olmuş, mest olmuş. 
123NUŞİN: (FAR) Tatlı, hoş, güzel.
124NUTKİ: (AR) Söz, lakırdı, konuşma. Nutuk, söylev, söyleyen. 
125NUYAN: (FAR) Şehzade, prens. 
126NÜVİD / NÜVİT: (FAR) Müjde, muştu. Hayırlı haber. 
127NÜZHET: (AR) Neşe, eğlence, eğlence yerlerini seyredip gezme. Sevinç, ferahlık.

Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam37
Toplam Ziyaret1773261
Hava Durumu

ATEŞ’TEN SÖZLER

AHMET ATEŞ (KENDİSİNE LAYIK GÖRMEDİĞİNİ DOSTLARINADA LAYIK GÖRMEYEN ...). İSTER KULAK VERİN İSTER VERMEYİN. İSTERSENİZ AHMET ATEŞ DE KİM OLUYOR DEYİN. DOĞRU YOLU GÖSTERMEK BİZDEN YÜRÜYÜP YÜRÜMEMEK SİZDEN. Ateş

BU MİLLET ŞUNU İYİ BİLSİN Kİ; TAŞLANMAMAK İÇİN DE OLSA, ASLA MEYVESİZ AĞAÇ OLMAYACAĞIM. Ateş

ATEŞ' İ SEVMEYEBİLİRSİNİZ, SEVMEK ZORUNDA DA DEĞİLSİNİZ. UNUTMAYINIZ Kİ DÜŞMANINIZDAN BİLE ÖĞRENECEĞİNİZ ÇOK BİLGİ VARDIR. Ateş

İNSANIN KENDİ KENDİNE YAPTIĞI KÖTÜLÜĞÜ, BÜTÜN DÜŞMANLARI BİR ARAYA GELSE YAPAMAZ. Ateş

ATEŞ, DÜNKÜ ATEŞ DEĞİL. YARINDA, BUGÜNKÜ ATEŞ OLMAYACAK. Ateş

DEĞİL DOKUZ KÖYDEN KOVULMAK; ONDOKUZ KÖYDEN DE KOVULSAM, DOĞRUYU SÖYLEMEKDEN, DOĞRU OLANI SAVUNMAKDAN VAZGEÇEMEM. Ateş

İNSANLARI GÖRÜNÜŞLERİ İLE YARGILAMAYINIZ, ÇOĞUNLUKLA ALDANIRSINIZ. GÖRÜNÜŞLER İNSANLARI GENELDE ALDATIR. YAKINDAN TANIMADIĞINIZ İNSANLAR HAKKINDA İYİ VEYA KÖTÜ DİYE HÜKÜM VERMEYİNİZ. GÜN GELİR İYİ DEDİĞİNİZ İNSANLAR KÖTÜ, KÖTÜ DEDİĞİNİZ İNSANLAR ÇOK İYİ ÇIKABİLİR. TERCİHLER SİZE AİT AMA SİZ DIŞ GÜZELLİKDEN ZİYADE İÇ GÜZELLİĞE ÖNEM VERİNİZ. Ateş

DOST DOĞRU SÖYLER, YÜZE SÖYLER, SEVİLMEZ. DÜŞMAN ARKADAN SÖYLER, YÜZE GÜLER. BAŞ TACI EDİLİR. BAŞ TACI OLMAK İÇİNDE OLSA; YÜZE GÜLENLERDEN, ARKADAN KONUŞANLARDAN OLAMAM. Ateş

DEĞER VERDİĞİNİZ İNSANLAR SİZ DEĞER VERDİĞİNİZ İÇİN DEĞERLİDİR. OYSA ONLAR KENDİLERİNİ BİR ŞEY SANIRLAR. SİZ DEĞER VERMEZSENİZ BİR HİÇTİRLER AMA BUNU AKILLARINA BİLE GETİRMEZLER. "ŞAİRİN DEDİĞİ GİBİ GÜZELLİKLERİ ON PARA ETMEZ BİZDEKİ AŞK OLMAZSA" Ateş

KIRK GÜN TAVUK GİBİ YAŞAMAKTANSA BİR GÜN HOROZ GİBİ YAŞARIM. Ateş

BU DÜNYA HERKESE YETER. YETERKİ ADAM GİBİ YAŞAMASINI BİLELİM. Ateş

TOPLUMDA KENDİNİ ŞEREFLİ GÖSTEREN ŞEREFSİZLER DÜNYA DÖNDÜKCE VAR OLACAK VE MİDE BULANDIRACAKLARDIR. Ateş

"HER ASALAK BİR SALAĞIN SIRTINDAN GEÇİNİR" İNSAN OLAN NE SALAK NE DE OLUR ASALAK. Ateş

HIRSIZLIK SADECE PARA ÇALMA İLE OLMAZ. ZAMAN PARADAN YERİNE GÖRE DAHA ÖNEMLİDİR. DAKİKALARI PARA İLE ÖLÇEMEZSİNİZ. GASP EDİLEN DAKİKALARIN HESABINI VEREMEZSİNİZ. MİLLET OLARAK BOŞA HARCANACAK NE VAKTİMİZ NE DE BOŞ ZAMANIMIZ VAR. Ateş

"KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM KÜL GİBİ KARARIP SOLDUM EYVAH EYVAH" TÜRKÜSÜNÜ ÇALMAMAK İÇİN SİZE DEĞER VEREN DOSTLARINIZA, SİZİ SEVENLERE KULAK VERİNİZ. Ateş

TREN KALKAR GARDAN, KAÇARSA HABER GELMEZ NAZLI YARDAN. TRENDEKİ BİR GÜN AĞLAR, KAÇIRAN HER GÜN AĞLAR. EN İYİSİ TRENİ KAÇIRMAMAK. Ateş

"ZORLA YENEN AŞ YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ". NE YİYEN NEDE YEDİREN ŞİFA BULUR ARKADAŞ. Ateş

GÜZEL HER ZAMAN GÜZELDİR. ÇİRKİNLİK İSE BENİM İŞİM DEĞİLDİR. Ateş

DOST DOSTUN AYNASI OLMALI. AYNA KADAR DOĞRU OLAMIYORSA DOSTUNUM DİYE GEZMEMELİ. Ateş

OTOBÜS KAÇIYOR DEMİŞTİM DİNLEMEDİN. SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ DEMİŞTİM TINLAMADIN. NE DEDİMSE İLTİFAT DEĞİL, GERÇEK DİYE, HOŞUNA GİTMEDİ. ANLARSIN BİR GÜN DEDİM, DALGA GEÇTİN. İŞ İŞTEN GEÇTİKDEN SONRA ANLARSIN DA, ONU DA BEN ANLAYAMAM. "GEÇER BORUN PAZARI ANCA GİDERSİN NİĞDE'YE." SÖYLEYECEK BİR SÖZÜN OLAMAZ BU DELİYE. Ateş

SEVDİĞİM BİRİSİ "BENİ SENİN KADAR AŞAĞILAYAN HİÇ KİMSE OLMADI" DEMİŞTİ. BIRAKIN AŞAĞILAMAYI İNCİLTMEK AKLIMIN KÖŞESİNDEN BİLE GEÇMEMİŞTİ. OYSA BU KİŞİ DEĞER VERDİĞİM SEVDİĞİM KİŞİLERİN BAŞINDA GELEN BİRİ. DEMEK Kİ DEV AYNASI OLMAMAK SUÇ OLUYOR. BEN SENİN DÜŞMANIN DEĞİLİM Kİ SENİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTEREYİM. BİR GÜN SANA GEREĞİNDEN FAZLA İLTİFAT EDERSEM BİL Kİ O GÜN DÜŞMANIN OLDUĞUM GÜNDÜR. Ateş

"GÜLÜ SEVEN DİKENİNE KATLANIR" KATLANIR DA ÖNEMLİ OLAN DİKENE KATLANIP, GÜLE KAVUŞABİLMEK. Ateş

İSTER ARKADAŞINIZ, İSTER SEVGİLİNİZ, İSTER AÇIK İSTER GİZLİ AŞKINIZ, İSTER DOSTUNUZ, İSTER SIRDAŞINIZ, İSTER ANNE BABANIZ, DEĞER VERDİĞİNİZ KİM OLURSA OLSUN GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEYİNİZ. KENDİ DEĞERİNİZDEN KAYBEDERSİNİZ. Ateş

HER YÜZÜNE GÜLENİ, BOLCA İLTİFAT EDENİ DOST BELLEME. DOST, SEVİLMEME RİSKİNE RAĞMEN; DOĞRU NE İSE ONU SÖYLER, KALPTEN SEVER. ASIL DOST KENDİSİNE REVA GÖRMEDİĞİNİ KARŞIDAKİNE REVA GÖRMEYENDİR. Ateş

GERÇEK SÖZLERDEN KAÇANLAR, GÜZEL, SAHTE VE HOŞ SÖZLERE KANANLAR. ASLA ACI GERÇEKLERDEN KAÇAMAZLAR. Ateş

BENİM İÇİN SIFATINIZ NE OLURSA OLSUN. SİZİ KAYBETMEMEK UĞRUNA ASLA YALANA BAŞVURAMAM. SİZLERİ KAZANMAK İÇİN SAHTEKARLIK YAPAMAM. BENİ SEVEN DÜRÜST OLDUĞUM İÇİN SEVSİN SAHTE İLTİFATLAR İÇİN DEĞİL. SAHTE DOSTLAR VE SAHTEKARLIK BENDEN UZAK OLSUN. Ateş

SEVDİKLERİNİZİ YARGILARKEN OLAYLARA KENDİ CEPHENİZDEN BAKMAYINIZ. ALDANIRSINIZ. KARŞIDAKİNİN YERİNE KENDİNİZİ KOYABİLDİĞİNİZ SÜRECE DOĞRU YARGILAMA YAPABİLİRSİNİZ. Ateş

SİZ, SİZ OLUN, OLMAZ ÖYLE ŞEY DEMEYİN. BİR GÜN OLUR, OLUYORMUŞ DEMEK ZORUNDA KALIRSINIZ. ASLA BİRİNİ KINAMAYINIZ. KINADIĞINIZ OLAYIN, BİR GÜN BAŞINIZA GELDİĞİNİ, GÖRMENİZ HİÇ DE UZUN SÜRMEZ. ALLAH ISLAH ETSİN DEYİP GEÇİN. YOKSA, KINADIĞINIZ OLAYLA KENDİNİZ ISLAH EDİLİRSİNİZ. Ateş

"İLTİFAT; YALANIN SÜSLENMİŞ, KILIF GİYDİRİLMİŞ HALİDİR" İLTİFAT ETMEYİ BİLMİYORUM. ÇÜNKÜ YALAN SÖYLEMEYİ BECEREMİYORUM. Ateş

GERÇEKLER DOĞRU VE ACI OLUR. İLTİFATLAR SAHTE VE YALAN. GERÇEKLERDEN KAÇANLAR, İLTİFATLARA SIĞINANLAR, ACI SONDAN KAÇAMAZLAR. KURTULUŞ GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEKDEN, İLTİFATLARDAN UZAK DURMAKDAN GEÇER. Ateş

AŞIRI MAKYAJ GÜZELİ ÇİRKİNLEŞTİRİR ÇİRKİNİ GÜZELLEŞTİRİR. Ateş

DOĞRULAR VE GÜZELLİKLER MALINIZ, ÇİRKİNLİKLER VE KÖTÜLÜKLER ÇÖPÜNÜZ OLSUN. Ateş

SİGARA

OĞUZLAR Mayıs 1994

SİGARA

Ahmet ATEŞ Oğuzlar Gazetesi yazı İşleri Müdürü

İçerken güldürür

Sinsi, sinsi öldürür

İçene kendini kahraman sandırır

Şeytani bir zehri andırır

İnsana kendi kendini yandırır

Sigara içmek suç değil

Bıçak taşımakta suç değil

Fakat bıçak ve tabanca

Bir başkasına zarar verince suç

Peki, sigara bir başkasına zarar verince neden suç sayılmaz? Şimdi sormak gerek aklı ve fikri olan herkese. Hangi insanın bir başka insanı zehirlemeye hakkı var? Sigara içme özgürlüğünü savunan vatandaşlara demezler mi ki içenin içme özgürlüğü varda içmeyenin sigara içmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyenin sigara içene bir zararı yok. Peki sigara içenin içmeyene neden zararı olsun. Bir resmi daire veya aile düşünün aynı odayı on kişi paylaşıyor. Bunun beşi sigara içiyor diğer beşi içmiyor. Beş kişinin sigara içme özgürlüğü varda diğer beş kişinin sigara içmeme, zehirlenmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyen beş kişinin sigara içen beş kişiye zararı yok da, sigara içen beş kişi niye diğer beş kişiyi zehirlesin.

Sigara içenler içmeyenleri zehirleme hakkını kimden ve nereden alıyorlar?

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Birde en çok şundan söz edilir. Yahu sigara içen akciğer kanseri, verem ve diğer hastalıklara yakalanıyor da içmeyen yakalanmıyor mu?

Yakalanıyor: Tabiî ki siz sigara içenlerin sayesinde bir ailede bir kişi sigara içiyorsa diğerlerinin ben sigara içmiyorum demesi gerçek anlamda yalan ve yanlış olur. Sigara içen kişi sadece kendisini zehirlemez evdeki hanımını çocuklarını ve diğer fertlerin hepsini zehirlenmeye mahkum eder, onların yanında sigara içtiği sürece.

Şimdi sorarım size hangi babanın kızını, hangi ananın oğlunu, hangi dedenin torununu,hangi tiryakinin tiryaki olmayanı zehirleme hakkı var?

Medeniyet deyince bazıları çıplaklık sanır, asla. Medeniyet bu ve benzeri durumlarda kendini gösterir. Medeni insan başkalarına ve kendisine saygı duyan insandır. Başkalarının haklarını gasp etmeyen temiz insandır. Hoş görülü insandır. Kendi özgürlüğüne sahip çıktığı kadar başkalarının özgürlüğüne sahip çıkan ona saygı duyan insandır.

Bir düşünür medeniyeti şöyle tarif eder. "Medeni insan karanlık da esnerken sol elinin tersi ile ağzını kapayan insandır" der. Tabiî ki bizde olduğu gibi esnerken küçük dilini karşısındakine gösteren değil.

"Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az"

Kimsenin kimseyi zehirlemeyeceği, kişilerin birbirlerine saygılı olacağı,toplum menfaatlerinin ön plana çıkacağı bencilliğin arka planda kalacağı, hoş görülü medeni toplumlara doğru.

Saygı ve sevgilerimle bir sonraki sayıda buluşmak üzere.

Sevgili okurlar Makalenin yayın tarihine bakarsanız bu günkü sigara ile ilgili kanun konusunun alt yapısını görürsünüz o tarihlerde bu yazıyı kaleme almak yürek, bilek ve cesaret isterdi. İlk sigara kanunu bile (Kanun Numarası : 4207 Kabul Tarihi : 7/11/1996 Yayımlandığı R.Gazete: Tarihi:26/11/1996 Sayı: 22829) bu makaleden 2 Yıl 6 Ay sonra çıkmıştır. O gün dile getirdik iki yıl sonra kısmen bugünse tamamına yakını kanuna konmuştur. Eh sağlık olsun 12 yıl sonrada olsa birşeyler değişmiştir. O gün dalga geçenlere duyrulur.

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Takvim