• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
ATEŞNET
SİTE HARİTASI

Erkek İsimleri ve Anlamları T - Z

 

240 Adet T Harfi

1 TACAL: (TR) Üstün ol, taçlan. 
2 TACEDDİN / TACETTİN : (AR) Dinin tacı. 
3 TACİ: (AR) Taçla ilgili. 
4 TACİK: (FAR) İran ve Türkistan'da yaşayan İran asıllı, Farsça konuşan halktan olan kimse. 
5 TACİM: (AR) Noktalama, noktalatma.
6 TACİR: (AR) Ticareti meslek edinmiş olan
7 TAÇKIN: (TR) Gurur. 
8 TAHA: (AR) Kuranı Kerim'in 20. suresi. Hz. Ömer'e müslüman olmadan önce okunan ilk sure. Hz. Ömer bu sureden etkilenmiş ve müslüman olmuştur. 
9 TAHİR: (AR) Temiz, pak. Türk musikisinde basit bir makam.
10 TAHSİN: (AR) Güzel bulma, beğenme. Aferin deme alkışlama. 
11 TAİB / TAİP: (AR) Tövbe eden. Günahlarından dolayı pişmanlık duyup Allah'tan af dileyen.
12 TAİF: (AR) Tavaf eden. Dönen, dolaşan. 
13 TAKİ: (AR) Günahtan haramdan kaçınan, dinine bağlı.
14 TALAT: (AR) Yüz, çehre. Yüz güzelliği. 
15 TALAY: (TR) Deniz, büyük nehir, taloy. Çok fazla.
16 TALAYER: (TR) Deniz eri, denizci. 
17 TALAYHAN: (TR) Denizlerin hakanı, hükümdarı. 
18 TALAYKAN: (TR) Denizci kanı taşıyan.
19 TALAYKUT: (TR) Kutsal deniz.
20 TALAYMAN: (TR) Deniz adamı, denizci.
21 TALAS / TALAZ : (TR) Kasırga, fırtına.
22 TALHA: (AR) Zamk ağacı.
23 TALİB / TALİP : (AR) Talep eden arayan, isteyen; istekli. Alıcı müşteri. Talebe, öğrenci.
24 TALİK: (AR) Güleryüzlü. Düzgün söz söyleyen. 
25 TALU: (TR) Seçkin, seçilmiş, güzel. İki kürek kemiği arası.
26 TALUY: (TR) Deniz, okyanus, talay. 
27 TALUT: (İBR) Bakara suresinde İsrailoğulları hükümdarlığına Allah tarafından tayin edilen ve az bir askerle Calut'un ordularını yok eden komutan. 
28 TAMAY: (TR) Dolunay, ayın ondördü. 
29 TAMER: (TR) Nitelikli, saygın kişi. 
30 TAMERK: (TR) Güçlü, kuvvetli kimse.
31 TAMERKİN: (TR) (bkz. Tamerk). 
32 TAMKOÇ: (TR) Koç gibi güçlü.
33 TAMKUT: (TR) Çok mutlu, talihli kimse.
34 TAN: (Tür.) Güneş doğmadan önceki alacakaranlık, şafak vakti. 
35 TANAÇAN: (TR) Sabah alacakaranlık.
36 TANAK: (TR) Garip, tuhaf, şaşırtıcı.
37 TANALP: (TR) Aydın, bilge yiğit.
38 TANALTAN: (TR) Tan - altan.
39 TANALTAY: (TR) Tan - altay.
40 TANAY: (TR) Şafak ve ay. 
41 TANAYDIN: (TR) Aydınlık şafak.
42 TANBAY: (TR) Tan - bay. 
43 TANBEK: (TR) Aydın bey. 
44 TANBERK: (TR) Şafak çizgisi. Parlayan şimşek. 
45 TANBEY: (TR) Şafak gibi aydınlık kimse. 
46 TANBOLAT: (TR) Tan renginde çelik. 
47 TANCAN: (TR) Önü aydınlık kimse.
48 TANDAN: (TR) Tan vaktinde doğan.
49 TANDOĞAN: (TR) Ağaran şafak. 
50 TANDOĞDU: (TR) Tan vakti doğan kimseye verilen isim.
51 TANDORUK: (TR) Dorukların ilk ışıklarla aydınlanması. 
52 TANER: (TR) (bkz. Tan). 
53 TANFER: (TR-FAR) Tan vaktinin yan aydınlığı.
54 TANGÜN: (TR) Şafakla başlayan aydınlık gün. 
55 TANIN: (TR) Herkesçe adın duyulsun, ünlen. 
56 TANIR: (TR) Anımsar, bilir. Bilip ayıran, seçen. 
57 TANIRCAN: (TR) Cana yakın. Çabuk tanışıp yaklaşan. 
58 TANIRER: (TR) (bkz. Tanır-can). 
59 TANJU: (TR) Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen unvan.
60 TANKAN: (TR) Şafak gibi aydınlık, temiz soydan gelen. 
61 TANKOÇ: (TR) Tan koç.
62 TANKUT: (TR) Kutlu, uğurlu sabah.
63 TANÖREN: (TR) Şafakta çalışan.
64 TANPINAR: (TR) Tan pınar. 
65 TANSAN: (TR) Tan gibi aydınlık, temiz adı olan. .
66 TANSIK: (TR) Şaşırtıcı, olağanüstü olay, mucize. Özlem, hasret. Değerli, kıymetli. 
67 TANSOY: (TR) Şafak gibi aydınlık soyu olan
68 TANSU: (TR) Şafağın aydınlattığı su. 
69 TANUĞUR: (TR) Uğurlu, mübarek sabah vakti. 
70 TANVER: (TR) Şafak gibi ışık saç, aydınlat.
71 TANYEL: (TR) Şafak vakti esen rüzgar. 
72 TANYERİ: (TR) Güneş doğmak üzereyken, ufukta hafifçe aydınlanan yer. 
73 TANYILDIZ: (TR) Çoban yıldızı. 
74 TANYOL: (TR) Şafak yolu, aydınlık yol. 
75 TANYOLAÇ: (TR) Aydınlığa götüren, yol açan.
76 TANZER: (TR) Altın renginde tanyeri. 
77 TAPGAÇ: (TR) Ünlü. Aziz. 
78 TAPIK: (TR) Saygı, hürmet. İkram, hizmet.
79 TARA: (FAR) Yıldız, necim. 
80 TARAB: (AR) Sevinç, şenlik. 
81 TARAN: (TR) Geniş alan. İn. Kuş ya da balık kümeleri. 
82 TARANCI: (TR) Rençber, çiftçi. 
83 TARDU: (TR) Armağan, hediye. 
84 TARHAN: (TR) Oğuzlarda demirci ve zanaatçı ustaları. Büyük toprak sahipleri, büyük tüccarlar. Han ve komutan unvanı. 
85 TARHUN: (AR) Hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. 
86 TARIK: (AR) Sabah yıldızı, zühre, venüs, yol.
87 TARKAN: (TR) Türklerin kullandığı, vekil, vezir, bey gibi unvan. Ayrıcalıklı, saygın kişi.
88 TAŞAN: (TR) Coşkulu, taşkın. 
89 TAŞBOĞA: (TR) Taş gibi sert, boğa gibi güçlü kimse.
90 TAŞCAN: (TR) Taş gibi sağlam kimse. 
91 TAŞDEMİR: (TR) Taş ve demir gibi güçlü, sağlıklı. 
92 TAŞEL: (TR) Sağlam güçlü el. 
93 TAŞER: (TR) Sağlam güçlü kimse.
94 TAŞGAN: (TR) Pınar, kaynak. 
95 TAŞKAN: (TR) Sağlam, güçlü soydan gelen.
96 TAŞKIN: (TR) Taşmış halde bulunan. Coşkun. Aşırı.
97 TAŞKINAY: (TR) (bkz. Taşkın). 
98 TAŞKINER: (TR) Coşkulu, coşkun kimse. 
99 TAŞTEKİN: (TR) Emin, güvenilir, sağlam kişi.
100 TATAR: (TR) Bir Türk kavmi. Posta sürücüsü. Gül zambak gibi çiçeklerin açılmamış goncaları. 
101 TATU: (TR) Barış, sulh. 
102 TAVGAÇ: (TR) Çekicilik, cazibe. 
103 TAVİL: (AR) Uzun. Çok süren. Aruzda bir ölçek.
104 TAYBARS: (TR) Pars gibi güçlü tay (çocuk).
105 TAYCAN: (TR) Genç ve güçlü kimse. 
106 TAYFUN: (TR) Büyük okyanus ve Çin Denizi'nde görülen şiddetli fırtına.
107 TAYFUR: (AR) Küçük bir kuş türü.
108 TAYGAR: (AR) Uçan uçucu. Gaza dönüşen.
109 TAYGUN: (TR) Çocuk, torun.
110 TAYGUNER: (TR) Erkek torun 
111 TAYI: (AR) Bir işi kendi isteğiyle yapan.
112 TAYKARA: (TR) Esmer, karayağız çocuk. 
113 TAYKOÇ: (TR) Tay - koç. 
114 TAYKURT: (TR) Tay - kurt.
115 TAYKUT: (TR) Kutlu uğurlu çocuk.
116 TAYLAK: (TR) Yeni doğmuş at yavrusu. Biniye gelmiş iki yaşında at yavrusu. Deve yavrusu. Yaramaz çocuk. 
117 TAYLAN: (TR) İnce, kibar, güzel, boylu boslu kimse. Çok yağmur yağdığı halde işlenebilir toprak. 
118 TAYMAN: (TR) Genç, taze, toy kimse. 
119 TAYMAZ: (TR) Düşmeyen, kaymayan, dengeli kimse. 
120 TAYUK: (TR) İnce, kibar genç.
121 TAYYİB / TAYYİP: (AR) İyi, hoş, güzel ala. Helal, çok temiz. 
122 TEBER: (FAR) Küçük balta. Dervişlerin kullandıkları uzun saplı küçük balta. 
123 TECEN: (TR) Mağrur, gururlu. 
124 TECER: (TR) Becerikli. İç Anadolu'da sıradağ. 
125 TECİK: (TR) Tutumlu, idareli tasarruflu. 
126 TECİMEN: (TR) Ticaret adamı, tüccar. Tutumlu, idareli. 
127 TECİMER: (TR) Tüccar. 
128 TECMİL: (AR) Süs, tezyin.
129 TEDÜ: (TR) Bilge, zeki, anlayışlı kimse.
130 TEFHİM: (AR) Anlatma, bildirme. 
131 TEKALP: (TR) Eşsiz, benzersiz yiğit. 
132 TEKAY: (TR) Eşsiz ay. 
133 TEKCAN: (TR) Çok değerli, eşsiz kimse.
134 TEKDOĞAN: (TR) Eşsiz, benzersiz doğmuş olan. 
135 TEKECAN: (TR) Mert, sözünde duran. Özü sağlam kimse. Çayırlarda biten bir bitki. 
136 TEKİN: (TR) Boş, ıssız. Sakin, rahat, uslu. İçinde kötülük bulunmayan. Tek, eşsiz. Uyanık, tetikte. Şehzade, prens. Uğurlu. 
137 TEKİNALP: (TR) Tek ve eşsiz yiğit. 
138 TEKİNAY: (TR) Biricik ve hayırlı ay. 
139 TEKİNDAĞ: (TR) Uğurlu dağ. 
140 TEKİNEL: (TR) Hayırlı el. 
141 TEKİNER: (TR) Tek, eşsiz ve hayırlı kimse. 
142 TEKİNSOY: (TR) İyi soydan gelen kimse.
143 TEKMİL: (AR) Kemale erdirme. Bitirme, bitirilme, tamamlanma, tamamlama. Tam, eksiksizce, bütün, hep. 
144 TEKRİM: (AR) Ululama, saygı gösterme.
145 TEKSEN: (TR) Sen teksin, eşsizsin anlamında. 
146 TEKSOY: (TR) Eşsiz bir soydan gelen. 
147 TEMCİT: (AR) Ululama, ağırlama. Sabah ezanından sonra okunan, Allah'ın ululuğunu anlatan dua. 
148 TEMEL: (YUN) Yapılardan toprak içinde kalan ve yapıya dayanak teşkil eden duvar ve taban kısımları, koyuk. Bu kısımların yapılması için açılan çukur. Asıl, esas. Dayanak. Belli, başlı en önemli. 
149 TEMİRCAN: (TR) Demir gibi sağlam kimse. 
150 TEMİRHAN: (TR) Demir gibi sağlam güçlü hükümdar. Timur han. 
151 TEMİRKUT: (TR) Demir gibi güçlü ve uğurlu.
152 TEMİZALP: (TR) İyi ahlaklı kimse. Temiz yapılı ve yiğit.
153 TEMİZCAN: (TR) İçi temiz olan kimse.
154 TEMİZEL: (TR) Dürüst kimse. 
155 TEMİZER: (TR) Dürüst kimse.
156 TEMİZHAN: (TR) İyi vasıflı lider. 
157 TEMİZKAL: (TR) Her zaman doğru ve dürüst kal.
158 TEMİZKAN: (TR) Temiz soydan gelen.
159 TEMİZÖZ: (TR) Özü temiz, dürüst olan.
160 TEMİZSAN: (TR) Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.
161 TEMİZSOY: (TR) Temiz ve dürüst soydan gelen.
162 TEMREN: (TR) Ok, kargı gibi delici silahların ucundaki sivri demir. 
163 TEMÜR: (TR) Demir. 
164 TENDÜ: (Moğolca) Yiğit, cesur. 
165 TENGİZ: (TR) Deniz. 
166 TENGİZALP: (TR) Denizci yiğit. 
167 TEOMAN: (TR) Hun imparatoru Mete'nin babası. 
168 TERCAN: (TR) Genç, taze, delikanlı. Kırmızı buğday. 
169 TERİM: (TR) Bilim ve sanat kavramlarından birini anlatan sözcük. 
170 TETİKER: (Tür.) Uyanık, çevik, becerikli kimse.
171 TEVFİK: (AR) Uydurma, uygun düşürme. Başarıya ulaştırma. Allah'ın yardımına kavuşma.
172 TEZAL: (TR) Çabuk ol. 
173 TEZALP: (TR) Çabuk, hızlı yiğit. 
174 TEZAY: (TR) (bkz. Tezal). 
175 TEZCAN: (TR) Telaşlı, heyecanlı, beklemeye dayanamayan, sabırsız. 
176 TEZEL: (TR) Çabuk iş gören, becerikli. 
177 TEZER: (TR) Çabuk hızlı, çevik kimse. 
178 TEZEREN: (TR) Çabuk ulaşan, erişen.
179 TEZKAN: (TR) Kanı kaynayan, heyecanlı kimse. 
180 TEZVEREN: (TR) Duyarlı, reaksiyoner. 
181 TINAL: (TR) Soluk al, yaşamını sürdür.
182 TINAZ: (TR) Ot ya da saman yığını. 
183 TİBET: (TR) Çin'in batısında bağımsız bir bölge. 
184 TİGİN: (TR) (bkz. Tekin). 
185 TİMUR: (TR) Demir. Türk- Moğol imparatoru. 
186 TİMURCAN: (TR) Demir gibi sağlam ve güçlü.
187 TİMURHAN: (TR) (bkz. Timur). 
188 TİMURKAN: (TR) Demir gibi güçlü soydan gelen. 
189 TİMURÖZ: (TR) Özü demir gibi güçlü ve sağlam olan. 
190 TİMURTAŞ: (TR) Demir ve taş gibi güçlü ve sert olan. 
191 TİTİZ: (TR) Çok dikkatli ve özenli davranan. Prensiplerine aşın düşkün. Huysuz, öfkeli. 
192 TOĞAN: (TR) Doğan, şahin. 
193 TOĞAY: (TR) Fundalık. 
194 TOKALP: (TR) Doymuş aç olmayan kimse. Kalın ve gür sese sahip. Kibirli. 
195 TOKCAN: (TR) Gönlü tok olan. 
196 TOKDEMİR: (TR) Sağlam demir. 
197 TOKER: (TR) Tok er. 
198 TOKGÖZ: (TR) Aç gözlü olmayan.
199 TOKHAN: (TR) Tok han.
200 TOKKAN: (TR) Cömert soylu. 
201 TOKÖZ: (TR) Cömert ve kerem sahibi. 
202 TOKTAHAN: (TR) Yerleşik yaşayan han.
203 TOKTAMIŞ: (TR) Bir yere yerleşmiş, oturmuş (kimse). Dinmiş, sakinleşmiş.
204 TOKTAŞ: (TR) Tok taş.
205 TOKTİMUR: (TR) Tok timur.
206 TOKTUĞ: (TR) Tok tuğ.
207 TOKUR: (TR) Eski Türk erkek adlarından. 
208 TOKUŞ: (TR) Savaş. 
209 TOKUŞHAN: (TR) Savaşçı lider, hakan.
210 TOKUZ: (TR) Dokuz. Kalın ve sık dokunmuş kumaş.
211 TOKUZER: (TR) Dokuz er. Dayanışmacı, tutkun yiğit.
212 TOKUZTUĞ: (TR) Dokuz tuğ.
213 TOKYAY: (TR) Tok yay.
214 TOKYÜREK: (TR) Yürekli, cesur.
215 TOKYÜZ: (TR) Tok yüz.
216 TOLA: (TR) Dolu, boş olmayan. Keyif, neşe. Güçlü korkusuz. 
217 TOLAY: (TR) Topluluk, cemiyet. 
218 TOLGA: (TR) Demir harp başlığı. Savaşçıların başlarına giydikleri demir başlık. Miğfer. 
219 TOLGAHAN: (TR) Güçlü ve çevreli lider, han.
220 TOLGAN: (TR) Dolanma, dolaşma.
221 TOLGAY: (TR) Çevre, dolay. 
222 TOLGUNAY: (TR) Dolunay. 
223 TOLUN: (TR) Dolun, bedir, ayın ondördü.
224 TOLUNAY: (TR) Ayın ondördü, mehtap, dolunay. 
225 TOLUNBAY: (TR) Birikimli, kişiliği gelişmiş. 
226 TONAY:(*) Ay gibi parlak, ışıklı giysi. 
227 TONGAL: (TR) Zengin kimse. Yaşlı erkek. 
228 TONGAR: (TR) Büyük, güçlü. Yaşlı.
229 TONGUÇ: (TR) En büyük çocuk. Bir tür kuş, baykuş.
230 TOPAY: (TR) Dolunay. 
231 TOPÇAM: (TR) Top çam. 
232 TOPÇAY: (TR) Topçay. 
233 TOPDEMİR: (TR) Top demir. 
234 TOPEL: (TR) Top el.
235 TOPER: (TR) Top er. 
236 TOPRAK: (TR) Yerkabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. Ülke, memleket. İşlenmiş arazi. 
237 TOPUZ: (TR) Bir ucu top gibi olan silah. Kısa boylu kimse. Balyoz. 
238 TOR: (TR) Toy, deneyimsiz. Ürkek, çekingen, utangaç. Mağrur, gururlu. Fidan. Toksöz. 
239 TORALP: (TR) Gururlu, yiğit.
240 TORAMAN: (TR) Güçlü kuvvetli.
  164 Adet U Harfi
1 UCA: (TR) Yüksek, yüce.
2 UCATEKİN: (TR) Yücelikte eşsiz kimse. 
3 UÇANAY: (TR) Ay gibi yüksek anlamında. 
4 UÇANOK: (TR) Hızlı, atak, yiğit.
5 UÇAR: (TR) Uçan, uçucu. 
6 UÇARER: (TR) Uçar er.
7 UÇBAY: (TR) Sınır beyi. 
8 UÇBEYİ: (TR) Selçuklu ve Osmanlılar'da sınırlardaki askeri güçlerin kumandanlarına verilen ad. 
9 UÇHAN: (TR) Sınır şehir hanı. 
10 UÇKAN: (TR) Deli dolu, havai, toy.
11 UÇKUN: (TR) Kıvılcım. Pahalı, yüksek. Uçan, çapkın. Becerikli, eli tez. 
12 UÇMA: (TR) Dağın karlarla örtülmüş dik yamacı. 
13 UÇMAN: (TR) Uçan uçucu. 
14 UÇUK: (TR) Uçmuş, soluk renk. Çökmüş yer, toprak. İyi. Sivri dağ tepesi. 
15 UÇUR: (TR) Vakit, an, fırsat. Mevsim. 
16 UFKİ: (AR) Ufka ait, ufukla ilgili. 
17 UFUK: (AR) Düz arazide ya da açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer. Anlayış, kavrayış, görüş, düşünce gücü. Çevre, dolay. 
18 UĞAN: (TR) Yüce, yüksek, güçlü. 
19 UĞRAŞ: (TR) Güçlük ve kötülükle uğraşma, mücadele. 
20 UĞUR: (TR) İyilik, şans, talih, baht. Fırsat, tesadüf. Kimi olaylarda görülen ve insana iyilik getirdiğine inanılan iyilik kaynağı. 
21 UĞURAL: (TR) Uğur + al. 
22 UĞURALP: (TR) Hayırlı yiğit. 
23 UĞURATA: (TR) Hayırlı ata. 
24 UĞURAY: (TR) Uğurlu ay. 
25 UĞURCAN: (TR) İyilikçi ve candan.
26 UĞUREL: (TR) Eli uğurlu olan.
27 UĞURHAN: (TR) Hayırlı lider.
28 UĞURLU: (TR) Uğurlu olan, iyilik getirdiğine inanılan, kutsal kutlu.
29 UĞURLUBAY: (TR) Uğurlu -bay. 
30 UĞURLUBEY: (TR) Uğurlu -bey. 
31 UĞURSAL: (TR) Uğurla ilgili, uğurlu. 
32 UĞURSAN: (TR) Uğuruyla tanınmış olan. 
33 UĞURSAY: (TR) Uğur say. 
34 UĞURSEL: (TR) Uğur sel. 
35 UĞURSOY: (TR) Uğurlu soydan gelen.
36 UĞURTAN: (TR) Uğur tan. 
37 UĞURTAY: (TR) Uğurlu genç. 
38 UĞUŞ: (TR) Anlayış, zeka, bekleyiş. Benzeyiş. Soy, kabile, soysop. 
39 UĞUZ: (TR) Kutsal, mübarek. Saf, temiz. 
40 ULA: (AR) Birinci. Şan ve şeref sahibi kimse 
41 ULAÇ: (TR) Bağlayan, bağlayıcı. Sınır.
42 ULAÇHAN: (TR) Sınır hanı. 
43 ULAĞ: (TR) Ulak. 
44 ULAŞ: (TR) Amacına eriş, isteğine kavuş. 
45 ULU: (TR) Erdemleri bakımından çok büyük, yüce. Zengin, saygın. 
46 ULUALP: (TR) Çok erdemli, yüce yiğit.
47 ULUANT: (TR) Kutsal, büyük yemin. 
48 ULUBAŞ: (TR) Yüce, saygın kimse.
49 ULUBAY: (TR) Yüce, saygın, erdemli kişi. 
50 ULUBEK: (TR) Saygınlığı olan bey. 
51 ULUBERK: (TR) Saygın kişilikli yiğit.. 
52 ULUCAN: (TR) Erdemli, saygın, yüce kişi. 
53 ULUÇ: (TR) Selçuklular döneminde Türk beylerine verilen unvan.
54 ULUÇAĞ: (TR) Hayırlı, uğurlu dönem.
55 ULUÇAM: (TR) Ulu - çam. 
56 ULUÇKAN: (TR) Uluç - kan. 
57 ULUDAĞ: (TR) Çok büyük, yüce dağ.
58 ULUDOĞAN: (TR) Doğuştan yüce, uğurlu kimse.
59 ULUER: (TR) Saygın, uğurlu, yüce kimse. 
60 ULUERKAN: (TR) Saygın, yüce, soylu kimse. 
61 ULUĞ: (TR) Ulu, büyük, saygın. 
62 ULUHAN: (TR) Büyük, saygın hükümdar. 
63 ULUKAAN: (TR) Büyük, saygın hükümdar. 
64 ULUKAN: (TR) Soylu yüce kandan gelen. 
65 ULUKUT: (TR) Çok uğurlu, kutlu kimse. 
66 ULUM: (TR) Ululuk, haşmet, büyük gösteriş. 
67 ULUMAN: (TR) Ulu, yüksek, saygın kimse.
68 ULUMERİÇ: (TR) Ulu meriç. 
69 ULUN: (TR) Büyük, ulu. Temrensiz ok. Buğday, arpa kökü. 
70 ULUNAY: (TR) Büyük, ulu ay.
71 ULUÖZ: (TR) Özü yüce, saygın kimse. 
72 ULUS: (TR) Millet, halk, insan topluluğu. 
73 ULUSAN: (TR) Adı yüce tanınmış kimse.
74 ULUSOY: (TR) Ulu, yüce, soylu. 
75 ULUSU: (TR) Yüce, kutlu su. 
76 ULUŞAHİN: (TR) Ulu şahin. 
77 ULUSAN: (TR) Yüce şanlı kimse.
78 ULUTAN: (TR) Ulu tan. 
79 ULUTAŞ: (TR) Ulu taş.
80 ULUTAY: (TR) Ulu tay. 
81 ULUTEKİN: (TR) Yüksek şahsiyetli ve sakin kişilikli.
82 ULVİ: (AR) Yüksek, yüce, manevi yapısı ön plana çıkabilen.
83 UMA: (TR) Hediye, armağan. Konuk, misafir.
84 UMAN: (TR) Umudu olan, bekleyen, umutlu. 
85 UMAR: (TR) Çare, çıkar yol. 
86 UMMAN: (AR) Ulu, büyük, engin deniz, okyanus. 
87 UMRAN: (AR) Bayındırlık, ma murluk. Uygarlık, ilerleme, refah ve mutluluk. 
88 UMUR: (TR) Görgü, bilgi, deneyim. 
89 UMURAL: (TR) Görgü, bilgi, deneyim kazan. 
90 UMURALP: (TR) Görgülü, bilgili, yiğit. 
91 UMURBAY: (TR) Görgülü, bilgili, saygın kişi. 
92 UMURBEY: (TR) Görgülü, bilgili, kişi. 
93 UMUT: (TR) Ummaktan doğan, güven duygusu, ümit. 
94 UNAN: (TR) Sadakat, bağlılık. Hak. 
95 UNAT: (TR) Doğru yolu tutan. Akıllı. Ergin. 
96 UNGAN: (TR) Onmuş kişi, mutlu. Yürekli, yiğit kişi.
97 UNSUR: (AR) Öğe, ilke, eleman. 
98 URAL: (TR) Hazar denizine dökülen, ırmak ve sıradağ.
99 URALP: (TR) Kentli yiğit.
100 URALTAN: (TR) Ur - altan. 
101 URALTAY: (TR) Ur - altay. 
102 URAM: (TR) Büyük, geniş yol. 
103 URAN: (TR) Yetenekli, usta, becerikli. 
104 URANDU: (TR) Seçkin, seçilmiş. Hayırlı.
105 URANGU: (TR) Savaşçı, savaşkan. 
106 URAZ: (TR) Şans, talih. 
107 URAZA: (AR) Hediye, armağan. Konuğa çıkarılan yiyecek. 
108 URGUN: (TR) Vurulan, vurulmuş. Vurgun, aşık. Gizli. 
109 URHAN: (TR) Yüksek rütbeli han. 
110 URKAN: (TR) Kale hendeği. Şehir, kent. Yüksek ve korunaklı yer. 
111 URLUK: (TR) Aile, soy sop. Tohum. 
112 URUÇ: (AR) Yukarı çıkma, yükselme, ağma. 
113 URUK: (TR) Tane, tohum. Nesil, kuşak, soy. 
114 URUZ: (TR) Hedef, amaç, gaye. 
115 USAL: (TR) Gamsız, kedersiz, keyfine düşkün. Önemsiz.
116 USALAN: (TR) Akıl alan, akıllı. 
117 USALP: (TR) Akıllı yiğit.
118 USBAY: (TR) Akıllı, saygın kişi.
119 USBERK: (TR) Şimşek gibi parlak akıllı kimse. 
120 USBEY: (TR) Akıllı kişi. 
121 USER: (TR) Akıllı kişi. 
122 USHAN: (TR) Akıllı hükümdar. 
123 USKAN: (TR) Akıllı soydan gelen. 
124 USLU: (TR) Akıllı, zeki, uysal, sakin kimse. 
125 USLUER: (TR) Akıllı, olgun kişi. 
126 USMAN: (TR) Akıllı, zeki kimse.
127 USUM: (TR) Akıllı. 
128 USUN: (TR) Hüzün. 
129 UTKAN: (TR) Zafer kazanmış, muzaffer. Şerefli, onurlu soydan gelen. 
130 UTKU: (TR) Birçok emek ve tehlikelerden sonra ulaşılan, mutlu sonuç, zafer. 
131 UTMAN: (TRR) Şerefli, edepli, terbiyeli kimse.
132 UYAR: (TR) Uygun yerinde. Boyun eğen, uysal, nazik kimse. 
133 UYARALP: (TR) Uysal, nazik yiğit. 
134 UYAREL: (TR) Uyar el. 
135 UYGAN: (TR) Uyumlu, uyan. 
136 UYGAR: (TR) Kültürlü, eğilimli, görgülü, medeni. 
137 UYGU: (TR) Uyum, uygunluk. 
138 UYGUN: (TR) Yakışır, yaraşır, elverişli, yararlı. Oranlı. 
139 UYGUNEL: (TR) Uygun el.
140 UYGUNER: (TR) Uygun uyumlu, olumlu. 
141 UYGUR: (TR) Orta Asya'da büyük devlet ve uygarlık kurmuş, yazılı anıtlarla sanat yapıtları bırakmış olan bir Türk ulusu. Uygar, medeni. 
142 UYGURALP: (TR) Uygar yiğit. Uygur'a mensup kişi.
143 UYSAL: (TR) Yumuşak başlı, uyumlu, boyun eğen. Terbiyeli. 
144 UYUN: (AR) Gözler. Pınarlar, kaynaklar. 
145 UZ: (TR) İyi, güzel. Uygun, doğru. Usta. Temiz, dikkatli. Becerikli, akıllı, anlayışlı. Yakın, içten. 
146 UZALP: (TR) İyi, temiz, akıllı, anlayışlı yiğit. 
147 UZAY: (TR) Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk. 
148 UZBAY: (TR) İyi, becerikli, temiz, akıllı ve saygın kişi.
149 UZCAN: (TR) Uysal, uyumlu, iyi insan.
150 UZEL: (TR) Usta, becerikli kişi. 
151 UZER: (TR) Becerikli, akıllı kişi. 
152 UZGÖREN: (TR) Gerçeği önceden görebilen.
153 UZHAN: (TR) Ülke ve halkına faydalı olan. 
154 UZKAN: (TR) Erdemli soydan gelen.
155 UZLET: (AR) Bir kenara çekilip toplum yaşayışından ayrı kalma. 
156 UZMA: (AR) Büyük, en büyük. 
157 UZMAN: (TR) Belli bir iş ya da konuda bilgi, görüş ve becerisi olan kimse. 
158 UZSAN: (TR) Becerisi ve diğer iyi nitelikleriyle tanınan. 
159 UZSOY: (TR) İyi nitelikli soydan gelen.
160 UZTAN: (TR) Uz - tan. 
161 UZTAŞ: (TR) Uz - taş.
162 UZTAV: (TR) Uz - tav. 
163 UZTAY: (TR) Uz - tay. 
164 UZTEKİN: (TR) Uz - tekin 
  68 Adet Ü Harfi
1 ÜBEYDULLAH: (AR) Allah'ın kulu. 
2 ÜBEYD / ÜBEYT: (AR) Köle, kölecik, kul.
3 ÜÇEL: (TR) Yüce, yüksek. Arka. 
4 ÜÇER: (TR) Üç er. 
5 ÜÇOK: (TR) Oğuz destanına göre sol kolda bulunan 12 Oğuz boyuna verilen ad. 
6 ÜKE: (TR) Onur, şeref. 
7 ÜLFER: (AR) Büyük su, ırmak. 
8 ÜLGEN: (TR) Yüce, yüksek, ulu. İyilik tanrısına verilen ad. 
9 ÜLGENALP: (TR) Yüce, ulu, yiğit. Ülgen - alp. 
10 ÜLGENER: (TR) Yüce, ulu kimse. Ülgen - er. 
11 ÜLGER: (TR) Kumaş vb. şeylerdeki ince tüy. 
12 ÜLGÜ: (TR) Yakışıklı kimse. Pay, hisse. Tutum, tavır.
13 ÜLKE: (TR) Bir devletin egemenliği altında bulunan yerlerin tümü. Yurt, vatan. 
14 ÜLKEM: (TR) Yurdum, vatanım. 
15 ÜLKEN: (TR) Senin yurdun, senin vatanın.
16 ÜLKENUR: (TR) Yurdunu aydınlatan ışık. 
17 ÜLKER: (TR) Boğa burcunda yedi yıldızdan biri. 
18 ÜLKÜ: (TR) Amaç edinilen, ulaşılmak istenilen şey. 
19 ÜLKÜM (TR) Amacım, ulaşmak istediğim şey. 
20 ÜLKÜMEN: (TR) Ülküsü olan. bir ülküye bağlı olan kimse. 
21 ÜLKÜSEL: (TR) Ülkü ile ilgili, ülkü niteliğinde. 
22 ÜLMEN: (TR) Denizci, deniz adamı.
23 ÜMİT: (FAR) (bkz. Umut). 
24 ÜNAL: (TR) Adın duyulsun, tanın, ün kazan. Ün al. 
25 ÜNALAN: (TR) Adı duyulmuş, ün kazanmış.
26 ÜNALDI: (TR) Ün aldı. 
27 ÜNALMIŞ: (TR) Ün ve şan kazanmış. 
28 ÜNALP: (TR) Tanınmış, ünlü, yiğit. 
29 ÜNAY: (TR) Ay gibi tanınmış, ünü parlak, şöhretli.
30 ÜNEK: (TR) Kahraman, yiğit. Ünlü tanınmış.
31 ÜNER: (TR) Tanınmış, ünlü yiğit. 
32 ÜNGÖRMÜŞ: (TR) Ün görmüş. 
33 ÜNGÜN: (TR) Ün gün. 
34 ÜNGÜR: (TR) Mağara. 
35 ÜNKAN: (TR) Tanınmış soydan gelen, soylu kan. 
36 ÜNLEM: (TR) Ses, seda, çağrı. 
37 ÜNLÜ: (TR) Tanınmış, adı duyulmuş şöhretli, şanlı. 
38 ÜNLÜER: (TR) Tanınmış, ünlü kimse. 
39 ÜNLÜOL: (TR) Adın duyulsun, ün kazan. 
40 ÜNLÜSOY: (TR) Tanınmış soydan gelen.
41 ÜNSAÇ: (TR) Adın duyulsun, ünlen. 
42 ÜNSAL: (TR) Adın duyulsun. 
43 ÜNSAN: (TR) (bkz. Ünsal). 
44 ÜNSEV: (TR) Adını ününü sev. 
45 ÜNSEVEN: (TR) Ün seven. 
46 ÜNSEVER: (TR) Ün sever. 
47 ÜNSEVİN: (TR) Ün sevin. 
48 ÜNSİ: (AR) Alışmış, sokulgan. Arkadaş, dost. 
49 ÜNÜVAR: (TR) Ünü var. Ünlü tanınmış. 
50 ÜNVER: (TR) Ünlen, tanınmış ol, insan ol. 
51 ÜNVERDİ: (TR) Ün verdi. 
52 ÜNVEREN: (TR) Ün veren. 
53 ÜNZİL: (AR) Gönderilmiş, indirilmiş, inzal olunmuş.
54 ÜRÜNDÜ: (TR) Seçilmiş, seçkin. 
55 ÜRÜNDÜBAY: (TR) Seçkin insan.
56 ÜSGEN: (TR) Yüksek. Gelişmiş. 
57 ÜSTAM: (AR) Altın veya gümüşten yapılmış at eyeri. Emin, güvenilir. 
58 ÜSTAY: (TR) Ay gibi yüksek yüce. 
59 ÜSTEK: (TR) Yüksek, yüce. 
60 ÜSTEL: (TR) (bkz. Üstek).
61 ÜSTER: (TR) Çok değerli kimse.
62 ÜSTÜN: (TR) Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan. Yenen, galip gelen. 
63 ÜSTÜNBAY: (TR) Üstün bay. Seçkin, başarılı kimse. 
64 ÜSTÜNDAĞ: (TR) Üstün dağ. 
65 ÜSTÜNER: (TR) Üsten - er. 
66 ÜVEYS: (AR) İsteyen, arzu eden. 
67 ÜZER: (TR) Üst. Kaymak. Faiz. Can sıkıcı, üzücü. 
68 ÜZEYİR: (AR) Kur'an-ı Kerim'de adı geçen, peygamber olup olmadığı konusunda ihtilaflı görüşler bulunan kişi. 
  48 Adet V Harfi
1 VACİB/ VACİP : (AR) Dini bakımdan terkedilmesi doğru ve uygun olmayan, kesinlik bakımından farzdan sonra gelen.Çok lüzumlu, bırakılması mümkün olmayan zaruri. 
2 VACİD/ VACİT : (AR) Yaratan, meydana çıkaran. 
3 VAFİ: (AR) Yeter, tam. Sözünde duran, sözünün eri. 
4 VAFİD: (AR) Elçi, temsilci.
5 VAHA: (AR) Çöllerin su bulunan kesimlerinde oluşan bitkili alan. 
6 VAHAB/ VAHAP : (AR) Bağışlayan, ihsan eden. 
7 VAHAT: (AR) Çölde suyu ve yeşilliği olan yerler. Vahalar. 
8 VAHDEDDİN/ VAHDETTİN : (AR) Dinin tekliği, birliği. 
9 VAHDET: (AR) Yalnızlık, teklik, birlik.
10 VAHİB / VAHİP : (AR) Bağışlayan, bağışlayıcı. 
11 VAHİD / VAHİT: (AR) Bir, tek, yalnız. Allah'ın sıfatlarındandır. 
12 VAHİDDİN / VAHİTTİN : (AR) Tek din, dinin tekliği. 
13 VAKKAS: (AR) Okçu, savaşçı. 
14 VALA: (FAR) Yüksek, yüce. 
15 VARGIN: (TR) Ulaşan, isteğine kavuşan.
16 VASIF: (AR) Vasfeden, vasıflandıran. Bir kimse veya şeyi başkalarından ayıran kendine has özellik, nitelik. 
17 VARLIK: (TR) Yaşam, hayat. Var olan herşey.
18 VAROL: (TR) Yaşa, uzun ve sağlıklı bir yaşamın olsun. 
19 VASFİ: (AR) Vasıfla ilgili, vasfa ait. Nitelikli. 
20 VECDET: (AR) Zenginlik, varsallık. 
21 VECDİ: (AR) Coşkunlukla ilgili, coşkunlukla oluşan. 
22 VECHİ: (AR) Yüzle ilgili, yüze ait. 
23 VECİD: (AR) Bir şeyin güzelliği karşısında kendini kaybedecek dereceye gelmek, coşkulanmak. 
24 VECİH: (AR) Yüz, çehre. Tarz, üslup. Neden. 
25 VECİHİ: (AR) Güzellik, hoşluk, uygunlukla ilgili.
26 VEDAT: (AR) Sevgi, dostluk. 
27 VEDİ: (AR) Başkasının malını saklamakla görevli kimse. 
28 VEFA: (AR) Sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme. Sevgi, dostluk ve bağlılıkta kararlılık, sebat.
29 VEFAİ: (TR) Vefa ile ilgili. 
30 VEFAKAR: (AR+FAR) Sevgisi geçici olmayan, vefası olan. 
31 VEFİ: (AR) Vefalı, bağlı. Tam, mükemmel, eksiksiz. 
32 VEFİK: (AR) Uygun, muvafık, arkadaş, yoldaş, aynı fikirde olan.
33 VEHBİ: (AR) Allah'ın ihsanı sonucu olan. Allah vergisi. 
34 VELİ: (AR) Çocuğun bakımı ve idaresi üzerinde olan, hal ve hareketlerinden sorumlu bulunan kimse. Dost, yakın. Allah'ın sevgili kulu, ermiş evliya.
35 VELİCAN: (AR) Candan, dost, yakın. 
36 VELİD: (AR) Yeni doğmuş çocuk. 
37 VERİM: (TR) Ortaya çıkan, beklenilen, istenilen sonuç. 
38 VESİM: (AR) Güzel yüzlü. 
39 VEYİS: (TR) Yoksulluk, muhtaçlık. 
40 VEYSEL: (AR) Aslı Üveys'tir. Kurt anlamında.
41 VEYSİ: (AR) Yoksul, muhtaç. 
42 VEZİR: (AR) Osmanlı devletinde, askeri ve idari en yüksek derece olan vezirlik rütbesinde olan kimse. 
43 VİSALİ: (AR) Kavuşma, ulaşma ile ilgili. 
44 VİSAM: (AR) Damgalı, nişanlı. 
45 VOLKAN: (FR) Yanardağ, burkan. 
46 VURAL: (TR) Vur al. 
47 VURALHAN: (TR) Vural +han. 
48 VURGUN: (TR) Birine aşık, tutkun. 
  158 Adet Y Harfi
1 YABGU: (TR) Eski Türk devletlerinde "hükümdar" anlamında kullanılan bir unvan. 
2 YADİGAR: (FAR) Bir kimseyi ya da bir olayı anımsatan kimse. Bırakılan anı. 
3 YAFES: (AR) Hz. Nuh'un üçüncü oğlu. Tufandan sonra Hazar denizinin kuzeyine yerleşmiştir. Türk soyunun atası olduğu söylenir. 
4 YAĞAN: (TR). Yağmur, kar. 
5 YAĞIN: (TR) Yağmur. Yiğit. Arka, sırt.
6 YAĞINALP: (TR) (bkz. Yağın). 
7 YAĞIZ: (TR) Esmer. Doru. Yiğit. 
8 YAĞIZALP: (TR) Esmer, güçlü yiğit. 
9 YAĞIZBAY: (TR) Esmer kimse.
10 YAĞIZER: (TR) Esmer kimse. 
11 YAĞIZHAN: (TR) Esmer hükümdar. Yeğni, katı, cesur han. 
12 YAĞIZKAN: (TR) Asil, soylu kan. 
13 YAĞIZKURT: (TR) Esmer, güçlü, kuvvetli kimse.
14 YAĞIZTEKİN: (TR) Esmer, güçlü, erkek. 
15 YAHYA: (İBR) 'Allah lütufkardır" anlamında. Zekeriyya'nın oğlu olan peygamber. 
16 YAKUB / YAKUP : (AR) Erkek keklik. İbranice, "Takib eden, izleyen". 
17 YALAP: (TR) Parıltı. İvedi, hızlı, çabuk. Sarı renkli bir kuş. Şimşek. 
18 YALAVAC: (TR) Peygamber, elçi. 
19 YALAZ: (TR) Alev. Bayrak. 
20 YALAZA: (TR) Alev. 
21 YALAZABEY: (TR) Ateş gibi. 
22 YALAZALP: (TR) Alev gibi parlak yiğit. 
23 YALAZAN: (TR) Berk, şimşek. 
24 YALAZAY: (TR) Ayın kırmızı ışıklar açar hali. 
25 YALÇIN: (TR) Sarp. Düz kaygan. Parlak, cilalı.
26 YALÇINER: (TR) (bkz. Yalçın). Çetin, sert ve yiğit. 
27 YALÇINKAYA: (TR) (bkz. Yalçın) 
28 YALÇUK: (TR) Parlak, parlayan. Elçi. 
29 YALDIRAK: (TR) Ak, parlak, ışıltılı. 
30 YALGIN: (TR) Serap, ılgın. Alev. 
31 YALIM: (TR) Alev, ateş. Kılıç, bıçak vb. kesici yüzü. Kaya. Sarp yer, uçurum. Şimşek. Kuvvet, kudret. Onur, derece.
32 YALIN: (TR) Gösterişsiz, sessiz, sade. Alev, ateş. Taş, büyük kaya. Çıplak, örtüsüz. 
33 YALINALP: (TR) (bkz. Yalın). 
34 YALINAY: (TR) Ayın en görkemli ve sade görüntüsü. 
35 YALINÇ: (TR) Karışık olmayan, sade, yalın, yapılması ve anlaşılması kolay olan. 
36 YALKI: (TR) Yalın, tek. Işın. 
37 YALKIN: (TR) (bkz. Yalgın). 
38 YALMAN: (TR) Kılıç, kama, bıçak, mızrak'ın ağzı veya ucu. Sarp, dik. Eğik, eğinik. 
39 YALTIR: (TR) Parlak, parlayan. 
40 YALTIRAK: (TR) Işık, parıltı. Kuyruklu yıldız. 
41 YALTIRAY: (TR) Ayın ışıltısı. 
42 YALVAÇ: (TR) (bkz. Yalavaç). 
43 YAMAÇ: (TR) Dağın ya da tepenin herhangi bir yanı. Karşı. Yan. Yakın. Bedel, karşılık. 
44 YAMAN: (TR) Kötü, korkulan, şiddetli. Cesur, güçlü. İşbilir, kurnaz, becerikli. 
45 YAMANER: (TR) Güçlü, cesur erkek.
46 YAMANÖZ: (TR) Özü güçlü olan. 
47 YANAÇ: (TR) Yön, taraf. 
48 YANAL: (TR) Yanda olan, yana düşen. Alaca, değişik renkli. Kırmızı pembe. Nehir yatağı. 
49 YANAR: (TR) Parlayan, parıldayan. Kaplıca. Aralık ve Ocak ayı. 
50 YANIK: (TR) Yanmış olan, esmer. Duygulu, dokunaklı. Kavruk, gelişmemiş. Aşık. 
51 YANIKER: (TR) Aşık, vurgun kimse.
52 YANKI: (TR) Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması. 
53 YAREN: (FAR) Arkadaş, dost, yakın dost. 
54 YARKIN: (TR) Şimşek, ışık, ışıklı. 
55 YARLIK: (TR) Buyruk, ferman. Yasa, kanun. Yoksul, acınan. Bağış, lütuf. 
56 YARUK: (TR) Işık, aydınlık, parlaklık, parıltı. 
57 YASER: (AR) Bolluk, varlık, zenginlik, varlıklılık. 
58 YASİN: (AR) Kur'an-ı Kerim'in 36. suresinin başlangıcı. Asıl manası bilinmemekle birlikte, "Ey insan, Ey Seyyid" gibi muhtelif anlamlar çıkarılmıştır. 
59 YASUN: (TR) Tarz, üslup, töre. Doğa, tabiat. 
60 YAŞAM: (TR) Doğumdan ölüme kadar geçen süre, hayat. 
61 YAŞANUR: (TR) (bkz. Yaşa). 
62 YAŞAR: (TR) Doğan çocuğun uzun ömürlü olması dileğiyle konulan adlardır. 
63 YAŞIK: (TR) Işık, parıltı, parlaklık.
64 YAŞIL: (TR) Yeşil. Erkek ördek. 
65 YAŞIN: (TR) Işık, parlaklık. Gizli. Şimşek. 
66 YATMAN: (TR) Boyun eğen, uysal, yumuşak başlı kimse. 
67 YATUK: (Tür.) Kanun, santur vb. sazların genel adı. Saklanan kullanılmayan şey. 
68 YAVER: (FAR) Yardımcı. 
69 YAVEŞ: (TR) Ağırbaşlı, yumuşak huylu, sakin. Şefkatli, sevecen. 
70 YAVUZ: (TR) Yaman güçlü, güzel. Sert, şiddetli, çetin, keskin. 
71 YAVUZALP: (TR) Çetin ve mücadeleci yiğit. 
72 YAVUZAY: (TR) Ayın en güzel hali. 
73 YAVUZCAN: (TR) Güçlü kişiliği olan, kimse. 
74 YAVUZER: (TR) Cesur, güçlü erkek. 
75 YAVUZHAN: (TR) Güçlü hükümdar, hakan. 
76 YAY: (TR) Ok atmaya yarayan, eğri ağaç ya da metal çubuk. Burç. 
77 YAYALP: (TR) (bkz. Yay). Sportmen. 
78 YAYBÜKE: (TR) (bkz. Yay). 
79 YAYGIR: (TR) Gökkuşağı. 
80 YAZGAN: (TR) Yazan, yazar. 
81 YAZGANALP: (TR) (bkz. Yazgan). 
82 YAZGI: (TR) Kader, alın yazısı.
83 YAZIR: (TR) Oğuzların, Bozok kolunun Ayhan soyundan gelen bir Türkmen boyunun adı. 
84 YEĞİN: (TR) Zorlu, katı, şiddetli. Baskın, üstün. Yiğit, güçlü, çalışkan. Bereketli, bol. İyiliği seven. Yakışıklı, güzel, ince. Uygun yerinde. 
85 YEĞİNER: (TR) (bkz. Yeğin). 
86 YEĞREK: (TR) İyilik sever. Güzel. Fazla, çok. 
87 YEKTA: (FAR) Tek, yalnız.Eşsiz, benzersiz.
88 YELER: (TR) Yel gibi hızlı, çabuk kimse. 
89 YELESEN: (TR) Yel gibi hızlı, çabuk. 
90 YELMEN: (TR) Aceleci, hızlı davranan, canı tez kimse.
91 YELTEKİN: (TR) (bkz.Yeler). 
92 YENAL: (TR) Galip gelmek, zafer kazanmaktan emir.
93 YENAY: (TR) Yeni ay, hilal.
94 YENBU: (AR) Pınar, çeşme, kaynak. 
95 YENER: (TR) Üstün gelen, kazanan.
96 YENGİ: (TR) Zafer, utku, yenme, alt etme. 
97 YENİSEY: (TR) Eski SSCB'de 3800 km uzunluğundaki ırmak. 
98 YEREL: (TR) Belirli bir yer ile ilgili olan, örf. 
99 YERGİN: (TR) Hüzünlü, tasalı, kaygılı. 
100 YERHUM: (AR) Erkek kartal. 
101 YERSEL: (TR) Yere ait, yerle ilgili. 
102 YERTAN: (TR) Güneşin ilk ışıklan. 
103 YESAR: (AR) Varlık, zenginlik. Sol, sol tarafı. 
104 YESARİ: (AR) Sol, solla ilgili, sol tarafa ait. Zenginlikle ilgili. 
105 YETEN: (TR) Yetişen, ulaşan. Olgun, olgunlaşan. Süresi dolan, günü gelen. Tüm canlılar, herkes. 
106 YETENER: (TR) Olgun erkek. 
107 YETİK: (TR) Yetişmiş, erişmiş, büyümüş. Bilgili, olgun. 
108 YETİŞ: (TR) Amacına ulaş, isteğine kavuş. 
109 YETİŞEN: (TR) Ulaşan, kavuşan. 
110 YETKİN: (TR) Gerekli olgunluğa erişmiş olan, ergin.
111 YETKİNER: (TR) Olgun, kişilikli bilge.
112 YEZİD: (AR) Emevi halifesi Muaviye'nin 3. oğlu. 
113 YİĞİT: (TR) Güçlü, yürekli, kahraman, alp. Delikanlı, genç, erkek.
114 YİĞİTCAN: (TR) Güçlü, korkusuz, kahraman.
115 YİĞİTER: (TR) Güçlü, korkusuz, kahraman.
116 YİĞİTHAN: (TR) Yiğit, cesur hakan. 
117 YİĞİTKAN: (TR) Güçlü, cesur soydan gelen.
118 YILDIRALP: (TR) Parlayan, ışıldayan, yiğit
119 YILDIRAN: (TR) Parlayan, ışıldayan, ışık saçan. 
120 YILDIRAY: (TR) Parlak, ışık saçan ay. 
121 YILDIRIM: (TR) Büyük ışık parlaması ve gök gürültüsüyle ortaya çıkan bulutlar arasında veya buluttan yere elektrik boşalması. Şiddetli, süratli, çabuk! 
122 YILDIZHAN: (TR) Yıldızların hakanı.
123 YILHAN: (TR) Yıl - han. 
124 YILKAN: (TR) Yıl - kan. 
125 YILMA: (TR) Vazgeçme, korkma, doğru yoldan yürümekten ayrılma, yılma. 
126 YILMAZ: (TR) Yılmayan, bıkmayan, azimli, sebatlı. 
127 YOLAÇ: (TR) Yol gösteren, kılavuz. 
128 YORDAM: (TR) Kılavuz, rehber. Beceri, yatkınlık. Gelenek, görenek. Anlayış, yerinde davranış. 
129 YORUÇ: (TR) Komutan, kumandan. 
130 YÖNAL: (TR) Yönünü, cepheni al. 
131 YÖNER: (TR) (bkz. Yönal). 
132 YÖNET: (TR) Uygun, doğru. İyi, güzel. Becerikli, yatkın. Biçim, tarz, usul. 
133 YÖNTEM: (TR) Yol, tarz, metod. Yetenek. Uygun, kolay. 
134 YÖRÜK: (TR) Göçebe. Çabuk yürüyen, hızlı. Hayvancılıkla geçinen göçebe Oğuz Türkleri. 
135 YULA: (TR) Meşale. Kandil.
136 YULUĞ: (TR) Mutlu, mesut. Hak, adalet.
137 YUMLU: (TR) Uğurlu, kutlu. Kutsal, mübarek. 
138 YUMUŞ: (TR) İş, güç çalışma.
139 YUNUS: (AR) Ilık ve sıcak denizlerde yaşayan, memeli hayvan. Bir takım yıldızın adı.Uzun müddet bir balığın karnında kaldığı rivayet edilen peygamber (Yunus).
140 YURA: (TR) Dağ sırtı.
141 YURDAER: (TR) Yurdu için doğmuş kimse.
142 YURDAŞEN: (TR) Yurdu şenlendiren. 
143 YURDAY: (TR) Yurdu aydınlatan. 
144 YURDCAN: (TR) Yurda canlılık veren. 
145 YURTSEVEN: (TR) Yurdunu milletini seven.
146 YURTSEVER: (TR) (bkz. Yurtseven). 
147 YUSUF: (AR) Yakub'un oğlu olan peygamber Yusuf. İbranice; inleyen, ah eden, inilti. 
148 YÜCE: (TR) Yüksek, büyük, ulu. 
149 YÜCEALP: (TR) Büyük, ulu yiğit. 
150 YÜCEL: (TR) Yüksel, yüce bir duruma gel, başarı kazan, ilerle.
151 YÜCELAY: (TR) (bkz. Yücel). 
152 YÜCELEN: (TR) Yükselen, yüce bir duruma gelen, ilerleyen. 
153 YÜCESAN: (TR) Saygın bir adı olan. 
154 YÜCESOY: (TR) Saygın, ulu, soylu. 
155 YÜCETEKİN: (TR) (bkz. Yüce).
156 YÜKSEL: (TR) Yükseklere çık, yücel, basan kazan, ilerle. 
157 YÜRÜK: (TR) (bkz. Yörük). Çabuk ve hızlı yürüyen. Tarihte yeniçerilere katılan yaya asker. Hızlı koşan at. 
158 YÜRÜKER: (TR) (bkz. Yürük). 
  45 Adet Z Harfi
1 ZABİT: (AR) Askere kumanda eden rütbeli asker, subay. Ticaret gemisi yöneticisi. Yönetme gücü olan. (Mecazi): Tuttuğunu koparan, dediğini yaptıran kimse. 
2 ZADE: (FAR) Evlat, oğul. Dürüst, doğru adam. 
3 ZAFER: (AR) Amaca ulaşma, basan. Düşmanı yenme, üstün gelme, utku.
4 ZAFİR: (AR) Zafer kazanan, üstün gelen. 
5 ZAĞNOS: (TR) Bir tür doğan kuşu. 
6 ZAHİD / ZAHİT : (AR) Kuşkulu şeyleri bile terkederek günahtan kaçan, kimse.
7 ZAHİR: (AR) Parlak, parlak yıldız. 
8 ZAİD / ZAİT : (AR) Artan, artıran. 
9 ZAİK: (AR) Tad alan, tadıcı, tadan. 
10 ZAİM: (AR) Kefil. Prenses, şef. 
11 ZAKİR: (AR) Zikreden, ,anan. 
12 ZATİ: (AR) Kendiyle ilgili, kendine ait, özel.Özle ilgili. 
13 ZEKAİ: (AR) Zekayla ilgili, zekaya ait. 
14 ZEKERİYA: (TR) Kuranı Kerim'de ismi geçen peygamberlerden biri.
15 ZEKİ: (AR) Zekalı çabuk anlayan ve kavrayan. Zeka gösteren. 
16 ZEVAHİR: (AR) Parlak yıldızlar. (bkz. Zahir).
17 ZEVAL: (AR) Yerinden ayrılıp, gitme.Sona erme. Güneşin başucunda bulunma zamanı. 
18 ZEYNEL: (TR) Zeynel Abidin adından kısalmış ad.
19 ZEYNELABİDİN: (AR) İbadet edenlerin süsü. 
20 ZEYNİ: (AR) Süsle, bezekle ilgili. 
21 ZEYNULLAH: (AR) Allah'ın süsü.
22 ZEYNUR: (AR) (bkz. Zinnur). 
23 ZEYREK: (TR.) İlgi çekici. Eli uz, usta.Akıllı, zeki. 
24 ZEYYAT: (AR) Zeytinyağı, zeytinyağı yapan kimse. 
25 ZİHNİ: (AR) Zihinle, akılla ilgili. 
26 ZİKRİ: (AR) Anma ile ilgili. 
27 ZİRVE: (AR) Doruk, bir şeyin en yüksek noktası, tepesi. 
28 ZİŞAN: (AR) Şanlı, sereni. Canlı. Bir tür lale.
29 ZİVEKAR: (AR) Gururlu. Vakar dolu. Vakar sahibi. 
30 ZİVER: (FAR) Süs, bezek. 
31 ZİVERBEY: (TR) (bkz. Ziver).
32 ZİYA: (AR) Aydınlık, parlaklık, nur, ışık. 
33 ZİYAD / ZİYAT : (TR) Fazlalık, çokluk. 
34 ZİYAEDDİN / ZİYAETTİN : (AR) Dinin ışığı, aydınlığı. 
35 ZOBU: (TR) İri yarı,kaba. Delikanlı. Zor, sıkıntılı. Eski vezir konaklarındaki hizmetlilere verilen ad. 
36 ZORAL: (TR) Zor al. 
37 ZORLU: (TR) Güzel, çok güzel, iyi.Yakışıklı. Güçlü, dayanıklı. Sert, keskin. Yürekli, cesur. Girgin, girişken. 
38 ZÜBEYR: (AR) Yazılı, küçük şey. 
39 ZÜBEYİR: (AR) (bkz. Zübeyr). 
40 ZÜHDİ / ZÜHTİ / ZÜHTÜ : (AR) Her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete veren. 
41 ZÜHEYR: (AR) Küçük çiçek, çiçekcik. 
42 ZÜLFİ / ZÜLFÜ: (AR) (bkz. Zülfikar). Kılıcın kabzasına iliştirilen süs. 
43 ZÜLFiKÂR: (AR) Hz. Ali'nin kullandığı çatal ağızlı kılıç. İki parçalı. 
44 ZÜLKARNEYN: (AR) İki boynuzlu anlamında. Büyük İskender. 
45 ZÜMER: (AR) Zümreler, gruplar. Kur'an-ı Kerim'in 39. süresi. 
   
  Kaynak: Biraz bizden, biraz sizden, biraz kitaplardan, biraz internetten derlenerek hazırlanmıştır… AAteş

Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam60
Toplam Ziyaret1773284
Hava Durumu

ATEŞ’TEN SÖZLER

AHMET ATEŞ (KENDİSİNE LAYIK GÖRMEDİĞİNİ DOSTLARINADA LAYIK GÖRMEYEN ...). İSTER KULAK VERİN İSTER VERMEYİN. İSTERSENİZ AHMET ATEŞ DE KİM OLUYOR DEYİN. DOĞRU YOLU GÖSTERMEK BİZDEN YÜRÜYÜP YÜRÜMEMEK SİZDEN. Ateş

BU MİLLET ŞUNU İYİ BİLSİN Kİ; TAŞLANMAMAK İÇİN DE OLSA, ASLA MEYVESİZ AĞAÇ OLMAYACAĞIM. Ateş

ATEŞ' İ SEVMEYEBİLİRSİNİZ, SEVMEK ZORUNDA DA DEĞİLSİNİZ. UNUTMAYINIZ Kİ DÜŞMANINIZDAN BİLE ÖĞRENECEĞİNİZ ÇOK BİLGİ VARDIR. Ateş

İNSANIN KENDİ KENDİNE YAPTIĞI KÖTÜLÜĞÜ, BÜTÜN DÜŞMANLARI BİR ARAYA GELSE YAPAMAZ. Ateş

ATEŞ, DÜNKÜ ATEŞ DEĞİL. YARINDA, BUGÜNKÜ ATEŞ OLMAYACAK. Ateş

DEĞİL DOKUZ KÖYDEN KOVULMAK; ONDOKUZ KÖYDEN DE KOVULSAM, DOĞRUYU SÖYLEMEKDEN, DOĞRU OLANI SAVUNMAKDAN VAZGEÇEMEM. Ateş

İNSANLARI GÖRÜNÜŞLERİ İLE YARGILAMAYINIZ, ÇOĞUNLUKLA ALDANIRSINIZ. GÖRÜNÜŞLER İNSANLARI GENELDE ALDATIR. YAKINDAN TANIMADIĞINIZ İNSANLAR HAKKINDA İYİ VEYA KÖTÜ DİYE HÜKÜM VERMEYİNİZ. GÜN GELİR İYİ DEDİĞİNİZ İNSANLAR KÖTÜ, KÖTÜ DEDİĞİNİZ İNSANLAR ÇOK İYİ ÇIKABİLİR. TERCİHLER SİZE AİT AMA SİZ DIŞ GÜZELLİKDEN ZİYADE İÇ GÜZELLİĞE ÖNEM VERİNİZ. Ateş

DOST DOĞRU SÖYLER, YÜZE SÖYLER, SEVİLMEZ. DÜŞMAN ARKADAN SÖYLER, YÜZE GÜLER. BAŞ TACI EDİLİR. BAŞ TACI OLMAK İÇİNDE OLSA; YÜZE GÜLENLERDEN, ARKADAN KONUŞANLARDAN OLAMAM. Ateş

DEĞER VERDİĞİNİZ İNSANLAR SİZ DEĞER VERDİĞİNİZ İÇİN DEĞERLİDİR. OYSA ONLAR KENDİLERİNİ BİR ŞEY SANIRLAR. SİZ DEĞER VERMEZSENİZ BİR HİÇTİRLER AMA BUNU AKILLARINA BİLE GETİRMEZLER. "ŞAİRİN DEDİĞİ GİBİ GÜZELLİKLERİ ON PARA ETMEZ BİZDEKİ AŞK OLMAZSA" Ateş

KIRK GÜN TAVUK GİBİ YAŞAMAKTANSA BİR GÜN HOROZ GİBİ YAŞARIM. Ateş

BU DÜNYA HERKESE YETER. YETERKİ ADAM GİBİ YAŞAMASINI BİLELİM. Ateş

TOPLUMDA KENDİNİ ŞEREFLİ GÖSTEREN ŞEREFSİZLER DÜNYA DÖNDÜKCE VAR OLACAK VE MİDE BULANDIRACAKLARDIR. Ateş

"HER ASALAK BİR SALAĞIN SIRTINDAN GEÇİNİR" İNSAN OLAN NE SALAK NE DE OLUR ASALAK. Ateş

HIRSIZLIK SADECE PARA ÇALMA İLE OLMAZ. ZAMAN PARADAN YERİNE GÖRE DAHA ÖNEMLİDİR. DAKİKALARI PARA İLE ÖLÇEMEZSİNİZ. GASP EDİLEN DAKİKALARIN HESABINI VEREMEZSİNİZ. MİLLET OLARAK BOŞA HARCANACAK NE VAKTİMİZ NE DE BOŞ ZAMANIMIZ VAR. Ateş

"KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM KÜL GİBİ KARARIP SOLDUM EYVAH EYVAH" TÜRKÜSÜNÜ ÇALMAMAK İÇİN SİZE DEĞER VEREN DOSTLARINIZA, SİZİ SEVENLERE KULAK VERİNİZ. Ateş

TREN KALKAR GARDAN, KAÇARSA HABER GELMEZ NAZLI YARDAN. TRENDEKİ BİR GÜN AĞLAR, KAÇIRAN HER GÜN AĞLAR. EN İYİSİ TRENİ KAÇIRMAMAK. Ateş

"ZORLA YENEN AŞ YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ". NE YİYEN NEDE YEDİREN ŞİFA BULUR ARKADAŞ. Ateş

GÜZEL HER ZAMAN GÜZELDİR. ÇİRKİNLİK İSE BENİM İŞİM DEĞİLDİR. Ateş

DOST DOSTUN AYNASI OLMALI. AYNA KADAR DOĞRU OLAMIYORSA DOSTUNUM DİYE GEZMEMELİ. Ateş

OTOBÜS KAÇIYOR DEMİŞTİM DİNLEMEDİN. SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ DEMİŞTİM TINLAMADIN. NE DEDİMSE İLTİFAT DEĞİL, GERÇEK DİYE, HOŞUNA GİTMEDİ. ANLARSIN BİR GÜN DEDİM, DALGA GEÇTİN. İŞ İŞTEN GEÇTİKDEN SONRA ANLARSIN DA, ONU DA BEN ANLAYAMAM. "GEÇER BORUN PAZARI ANCA GİDERSİN NİĞDE'YE." SÖYLEYECEK BİR SÖZÜN OLAMAZ BU DELİYE. Ateş

SEVDİĞİM BİRİSİ "BENİ SENİN KADAR AŞAĞILAYAN HİÇ KİMSE OLMADI" DEMİŞTİ. BIRAKIN AŞAĞILAMAYI İNCİLTMEK AKLIMIN KÖŞESİNDEN BİLE GEÇMEMİŞTİ. OYSA BU KİŞİ DEĞER VERDİĞİM SEVDİĞİM KİŞİLERİN BAŞINDA GELEN BİRİ. DEMEK Kİ DEV AYNASI OLMAMAK SUÇ OLUYOR. BEN SENİN DÜŞMANIN DEĞİLİM Kİ SENİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTEREYİM. BİR GÜN SANA GEREĞİNDEN FAZLA İLTİFAT EDERSEM BİL Kİ O GÜN DÜŞMANIN OLDUĞUM GÜNDÜR. Ateş

"GÜLÜ SEVEN DİKENİNE KATLANIR" KATLANIR DA ÖNEMLİ OLAN DİKENE KATLANIP, GÜLE KAVUŞABİLMEK. Ateş

İSTER ARKADAŞINIZ, İSTER SEVGİLİNİZ, İSTER AÇIK İSTER GİZLİ AŞKINIZ, İSTER DOSTUNUZ, İSTER SIRDAŞINIZ, İSTER ANNE BABANIZ, DEĞER VERDİĞİNİZ KİM OLURSA OLSUN GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEYİNİZ. KENDİ DEĞERİNİZDEN KAYBEDERSİNİZ. Ateş

HER YÜZÜNE GÜLENİ, BOLCA İLTİFAT EDENİ DOST BELLEME. DOST, SEVİLMEME RİSKİNE RAĞMEN; DOĞRU NE İSE ONU SÖYLER, KALPTEN SEVER. ASIL DOST KENDİSİNE REVA GÖRMEDİĞİNİ KARŞIDAKİNE REVA GÖRMEYENDİR. Ateş

GERÇEK SÖZLERDEN KAÇANLAR, GÜZEL, SAHTE VE HOŞ SÖZLERE KANANLAR. ASLA ACI GERÇEKLERDEN KAÇAMAZLAR. Ateş

BENİM İÇİN SIFATINIZ NE OLURSA OLSUN. SİZİ KAYBETMEMEK UĞRUNA ASLA YALANA BAŞVURAMAM. SİZLERİ KAZANMAK İÇİN SAHTEKARLIK YAPAMAM. BENİ SEVEN DÜRÜST OLDUĞUM İÇİN SEVSİN SAHTE İLTİFATLAR İÇİN DEĞİL. SAHTE DOSTLAR VE SAHTEKARLIK BENDEN UZAK OLSUN. Ateş

SEVDİKLERİNİZİ YARGILARKEN OLAYLARA KENDİ CEPHENİZDEN BAKMAYINIZ. ALDANIRSINIZ. KARŞIDAKİNİN YERİNE KENDİNİZİ KOYABİLDİĞİNİZ SÜRECE DOĞRU YARGILAMA YAPABİLİRSİNİZ. Ateş

SİZ, SİZ OLUN, OLMAZ ÖYLE ŞEY DEMEYİN. BİR GÜN OLUR, OLUYORMUŞ DEMEK ZORUNDA KALIRSINIZ. ASLA BİRİNİ KINAMAYINIZ. KINADIĞINIZ OLAYIN, BİR GÜN BAŞINIZA GELDİĞİNİ, GÖRMENİZ HİÇ DE UZUN SÜRMEZ. ALLAH ISLAH ETSİN DEYİP GEÇİN. YOKSA, KINADIĞINIZ OLAYLA KENDİNİZ ISLAH EDİLİRSİNİZ. Ateş

"İLTİFAT; YALANIN SÜSLENMİŞ, KILIF GİYDİRİLMİŞ HALİDİR" İLTİFAT ETMEYİ BİLMİYORUM. ÇÜNKÜ YALAN SÖYLEMEYİ BECEREMİYORUM. Ateş

GERÇEKLER DOĞRU VE ACI OLUR. İLTİFATLAR SAHTE VE YALAN. GERÇEKLERDEN KAÇANLAR, İLTİFATLARA SIĞINANLAR, ACI SONDAN KAÇAMAZLAR. KURTULUŞ GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEKDEN, İLTİFATLARDAN UZAK DURMAKDAN GEÇER. Ateş

AŞIRI MAKYAJ GÜZELİ ÇİRKİNLEŞTİRİR ÇİRKİNİ GÜZELLEŞTİRİR. Ateş

DOĞRULAR VE GÜZELLİKLER MALINIZ, ÇİRKİNLİKLER VE KÖTÜLÜKLER ÇÖPÜNÜZ OLSUN. Ateş

SİGARA

OĞUZLAR Mayıs 1994

SİGARA

Ahmet ATEŞ Oğuzlar Gazetesi yazı İşleri Müdürü

İçerken güldürür

Sinsi, sinsi öldürür

İçene kendini kahraman sandırır

Şeytani bir zehri andırır

İnsana kendi kendini yandırır

Sigara içmek suç değil

Bıçak taşımakta suç değil

Fakat bıçak ve tabanca

Bir başkasına zarar verince suç

Peki, sigara bir başkasına zarar verince neden suç sayılmaz? Şimdi sormak gerek aklı ve fikri olan herkese. Hangi insanın bir başka insanı zehirlemeye hakkı var? Sigara içme özgürlüğünü savunan vatandaşlara demezler mi ki içenin içme özgürlüğü varda içmeyenin sigara içmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyenin sigara içene bir zararı yok. Peki sigara içenin içmeyene neden zararı olsun. Bir resmi daire veya aile düşünün aynı odayı on kişi paylaşıyor. Bunun beşi sigara içiyor diğer beşi içmiyor. Beş kişinin sigara içme özgürlüğü varda diğer beş kişinin sigara içmeme, zehirlenmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyen beş kişinin sigara içen beş kişiye zararı yok da, sigara içen beş kişi niye diğer beş kişiyi zehirlesin.

Sigara içenler içmeyenleri zehirleme hakkını kimden ve nereden alıyorlar?

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Birde en çok şundan söz edilir. Yahu sigara içen akciğer kanseri, verem ve diğer hastalıklara yakalanıyor da içmeyen yakalanmıyor mu?

Yakalanıyor: Tabiî ki siz sigara içenlerin sayesinde bir ailede bir kişi sigara içiyorsa diğerlerinin ben sigara içmiyorum demesi gerçek anlamda yalan ve yanlış olur. Sigara içen kişi sadece kendisini zehirlemez evdeki hanımını çocuklarını ve diğer fertlerin hepsini zehirlenmeye mahkum eder, onların yanında sigara içtiği sürece.

Şimdi sorarım size hangi babanın kızını, hangi ananın oğlunu, hangi dedenin torununu,hangi tiryakinin tiryaki olmayanı zehirleme hakkı var?

Medeniyet deyince bazıları çıplaklık sanır, asla. Medeniyet bu ve benzeri durumlarda kendini gösterir. Medeni insan başkalarına ve kendisine saygı duyan insandır. Başkalarının haklarını gasp etmeyen temiz insandır. Hoş görülü insandır. Kendi özgürlüğüne sahip çıktığı kadar başkalarının özgürlüğüne sahip çıkan ona saygı duyan insandır.

Bir düşünür medeniyeti şöyle tarif eder. "Medeni insan karanlık da esnerken sol elinin tersi ile ağzını kapayan insandır" der. Tabiî ki bizde olduğu gibi esnerken küçük dilini karşısındakine gösteren değil.

"Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az"

Kimsenin kimseyi zehirlemeyeceği, kişilerin birbirlerine saygılı olacağı,toplum menfaatlerinin ön plana çıkacağı bencilliğin arka planda kalacağı, hoş görülü medeni toplumlara doğru.

Saygı ve sevgilerimle bir sonraki sayıda buluşmak üzere.

Sevgili okurlar Makalenin yayın tarihine bakarsanız bu günkü sigara ile ilgili kanun konusunun alt yapısını görürsünüz o tarihlerde bu yazıyı kaleme almak yürek, bilek ve cesaret isterdi. İlk sigara kanunu bile (Kanun Numarası : 4207 Kabul Tarihi : 7/11/1996 Yayımlandığı R.Gazete: Tarihi:26/11/1996 Sayı: 22829) bu makaleden 2 Yıl 6 Ay sonra çıkmıştır. O gün dile getirdik iki yıl sonra kısmen bugünse tamamına yakını kanuna konmuştur. Eh sağlık olsun 12 yıl sonrada olsa birşeyler değişmiştir. O gün dalga geçenlere duyrulur.

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Takvim