• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
ATEŞNET
SİTE HARİTASI

Sağlıklı Beslenme

SAĞLIKLI BESLENME
        Vücudumuz biyolojik bir fabrika gibidir. Çalışabilmesi için bazı maddelere gereksinim duyar. Bu maddelere besin maddeleri diyoruz.
Vücudumuz aldığımız besinleri bir takım kimyasal işlemlere tabi tutarak enerji elde eder, yeni hücrelerin yapını sağlar, diğer hücrelerin canlılığını korur. Kısacası beslenme, vücudun gereksinimlerini sağlamak amacı ile yapılan bir işlevdir. Beslenmede amaç vücudun isteklerini yeteri kadar sağlamak ve vücuttaki dengeleri korumaktır.
       Temel besin maddeleri, yağlar, şekerler ve proteinlerdir. Şekerler, genelde hazır enerji kaynaklarıdır. Yağlar, hem çok yüksek enerji içerirler hemde hücre yapılarında yerlerini alırlar. Proteinler ise yapı malzemeleridir. Yağlar, şekerler ve proteinler aynı zamanda değişik bağ yapıları ile birleşerek hayati molekülleri oluştururlar.
        Dengeli beslenmede amaç, vücudun besin gereğinin kişiye göre tam olarak alınmasıdır . Herkesin bir yaşam tarzı ve yaşama ortamı vardır, buna göre besinsel gereksinimleri değişiklik gösterir.
        Vücudun en temel gereksinimi enerjidir. Vücudun, yaz kış sıcaklığını 37.5 C de korunması büyük bir enerjiye gerek duyar. Vücudumuzdaki bütün organlar da çalışmaları için enerjiye gereksinim duyarlar. Kalbin kasılması ve kan pompalaması, akciğerlerin hava alabilmek için genişlemesi için hep enerji gerekir. Tüm besin maddeleri belli bir enerji değeri taşırlar. Ağır işlerde çalışanların daha çok enerjiye ihtiyaçları vardır. Gelişme ve büyüme dönemleride enerjinin çok gerektiği dönemlerdir. Yaşlılıkta veya oturarak ofis işi yapanlarda enerji gereksinimi diğer kişilere göre daha azdır. Eğer gereğinden fazla enerji besinlerle alınırsa, vücut bu enerjiyi daha sonra kullanmak amacı ile yağa çevirir ve yağ depolarında saklar. Herkesin yağ deposu vardır, miktarı kişiden kişiye değişir. Yağ dokular arttıkça vücudun ağrlığı artmaya başlar, gereksiz yere fazla kilolar taşınmak zorunda kalır. Ayrıca yağ depoları bu kadar arttıran , fazla kalori alınması beslenme dengesininde bozuk olduğunun en güzel göstergesidir.
        Sağlıklı bir beslenme, beslenme alışkanlıklarının sağlıklı olması ile sağlanır. Beslenme asla bir sıkıntıdan kurtulma yöntemi değildir. Sıkıntılar ve stressler daha fazla yememize neden olurlar.
        Sağlıklı bir beslenme planı yapabilmek için öncelikle ne kadar kaloriye ihtiyaç olduğunu ortaya koymak gereklidir. Daha sonra bu kalori gereksinimi, temel besin maddelerinden belirli oranlarda alınmalıdır. Yağlar, şekerler ve proteinlerin oranları yine kişinin yaptığı işe, yaşına, yaşadığı topluma, iklime ve daha bir çok faktöre göre düzenlenmelidir. Eğer genel olarak bakarsak beslenmede proteinler % 15 - 20, yağlar % 25 - 30 ve karbonhidratlar (şekerler) % 55 - 65 oranlarında yer almalıdır.
        Sağlıklı beslenmede bir diğer konu da besinlerin alınma zamanlarıdır. Bütün gereksinimin bir kerede alınması sorunlara neden olur. Son zamanlarda 3 öğün beslenme yerine 5 - 6 küçük öğünle beslenmenin daha sağlıklı olduğu gösterilmiştir. Toplam kalori küçük öğünlerle alınır. Gün boyu enerji gereksinimi fazla olduğundan, daha çok enerji sağlıyan besin maddelerini günün erken saatlerinde alınması gereklidir. Gece boyu vücudun kendisini tamir ettiği bir dönemdir, akşam saatlerinde daha az besin alarak sindirim sistemininde dinlenmesini ve kendini onarması için zaman vermelidir.
        Sağlıklı beslenme bir bilimdir. Burda yazılanlar, genel bir bakış oluşturmak amacı ile verilmiştir. Eğer kilo sorunlarınız oluyor ise ve bunlardan kurtulmak istiyorsanız, herşeyden önce beslenme rejiminizin yanlış olduğunu ve mutlaka sağlıklı bir beslenme rejimine geçmeniz gerektiğini düşünmelisiniz. Size bu konuda diyet ve beslenme uzmanları yardım edeceklerdir.
        Unutmayınız beslenme şeklinize belirli bir süre ara vermek ve rejim yaparak gerçek anlamda kilo veremezsiniz veya alamazsınız. Rejim süresi sonrasında eski sağlıksız beslenme rejiminize döndüğünüzde kısa zamanda kaybettiğiniz kilolar geri gelecektir.
        Sağlıklı bir beslenme, sağlıklı besinlerin doğru miktarlarda alınması ile sağlanır. 
 
DENGELİ BESLEN GÜZEL YAŞA
        Uzun süre beslenmelerine dikkat etmeyenler iki ay sıkı rejimler uygulayarak gençlik dönemlerindeki vücutlarına sahip olacaklarını zannediyorlarsa yanılıyorlar. Arzu edilen vücuda ve sağlığa kavuşmak isteniyorsa beslenme alışkanlıklarının yanında egzersizi ihmal etmemeleri gereklidir. Herkes şu soruyu kendine sormaktadır: Hayat boyu diyet yapabilir miyim? Hiç kimse hayat boyu diyet yapamaz ama doğru beslenme alışkanlığıyla sağlıklı yaşama kavuşulabilir. Vücudunuzdaki fazla yağı atmak için egzersizle beraber sağlığınız ön planda olarak, hazırlanacak beslenme programını takip ederek istediğiniz sonucu alabilirsiniz. Bu aşamadan sonra daha rahat ama bilinçli beslenme ve egzersiz programına devam edebilirsiniz. Doğru beslenme aşağıdaki maddeleri uygulamakla mümkün olabilir:
         Hormonal sistemin doğru çalışmasını sağladığı için gerçek mutluluğu sizinle tanıştırır.
        Yemek yemekten korkmayın yemek yemeyerek metabolizmanızın yüzde 35 az çalışmasını sağlarsınız. Miktar; besin dengesi ve yemek yeme zamanı büyük önem taşır.
         Öğün atlayarak aç kalmayın, ana öğünlerin arasında acıkıyorsanız ara öğünlerle bastırın.
         Çok fazla yemek yiyerek beyninizde tokluk hissinin oluşmasına izin vermeyin.
         Canınızın istediği gıda maddesini ölçülü olarak tüketebilirsiniz.
         Günde iki parmak büyüklüğünde çikolata yiyebilirsiniz.
         Tatlı ihtiyaçlarınızı saat 15.00 e kadar dengeli bir biçimde karşılamaya çalışın. Sütlü tatlıları tercih edin. Meyveler de tatlı ihtiyacını rahatlıkla karşılar.
         Karbonhidratlardan (ekmek, makarna, pilav vs.) kaçmaya çalışmayın, ölçülü ve dengeli olarak yiyebilirsiniz.
         Proteinleri (et, süt, kuru baklagiller vs.) yemeye çalışın, hiçbir gıda maddesi vücutta yağ yakımını sağlamaz.
         Bol su için, kahve, diyet içecekler, alkol vücudun su ihtiyacını karşılamaz.
         Gıda maddelerinden alacağımız yağlar vücudunuz için büyük önem taşır. Yalnız tüketilecek yağın miktarı ve cinsi önemlidir.
         Çok yiyerek, egzersiz yapmayarak, fazla alkol alarak, vücudunuza, psikolojinize ve metabolizmanıza taşıdığınız olumsuz faktörleri düşünerek alışkanlıklarınızı değiştirmeye çalışın. Doğru, dengeli ve düzenli yemek yiyin. Mutluluk sizin elinizde. 
DENGELİ BESLENME
        Tüm yiyecek ve içecekler hiçbir şekilde vücudumuz için gerekli bütün maddeleri içermemektedir. Bu nedenle yiyecekleri gruplandırmak ve ona göre hareket etmek gerekir. Yiyecek ve içecekler şu gruplardan oluşmaktadır: Et, süt, ekmek ve tahıl, meyve ve sebze, şeker ve yağ grubu. Bu saydığımız tüm gruplar, insan organizması için gerekli olup, bunların dengeli olarak alınması çok önemlidir. Bu yiyeceklerden herhangi birinin daha çok veya daha az alınması, ilerde sağlık ve estetik sorununa sebebiyet vermektedir.
        Birçok diyet programına göre, gelişi güzel yapılan kilo verme gayretleri neticesinde genellikle istenen sonuç alınamamaktadır. Söz konusu diyet programlarından sonra vücut açlık hissini devamlı hissettiğinden, kendi koruma mekanizmalarını harekete geçirerek, eski kilonun da üzerinde bir kiloya kadar kendini ayarlamakta ve diyet sonunda süratle o noktaya doğru kiloyu yönlendirmektedir. Bu sebepten, vücudun koruma mekanizmasını harekete geçiren ve vücudu devamlı aç bırakarak, metabolizmayı yavaşlatan ve yağ yakma sürecini pasif hale getiren beslenme programlarından kaçınmak gerekir.
        Burada doğru olan uygulama vücudun bütün fonksiyonlarının normal çalışabilmesini sağlayıp, metabolizmayı koruyan ve yağların azaltılarak, kas hacmini arttıran yeni bir yaşam tarzına yönelmektir.
        Beslenmemizde, temel gıdaları hiç ihmal etmememiz gerekmektedir. Bu konuda önemli olan yağ alımını yeterli ölçüde sınırlamaktır. Bugün dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde insanlar, günlük kalorilerinin %40-90’ını yağlardan almakta ve bu nedenle şişmanlık denilen sorunu yaşamaktadırlar.
        Bu durumu dikkate alırsak, yağ alımınızı günlük kalori ihtiyacınızın %20-30’u civarında sınırlayarak, hiçbir sağlık sorunu olmadan kilo verme çabalarında sağlam adımlar atmış olursunuz.
        Örneğin günlük yiyeceklerimiz içinde önemli bir yer tutan ve kilo aldırıcı hiçbir etkisi olmayan salatanın içine ilave edilen soslar, onu tam bir kilo aldırıcı yiyecek haline getirmektedir.
        Bunun dışında akşamları içilen bir bardak içkinin yanında alınan yağlı kuruyemişler ortalama %75 yağ içerdiklerinden zayıflama diyetlerinin baş düşmanı olabilmektedirler. Örneğin bir avuç fıstık ortalama 400 kalori vermektedir. Halbuki kuruyemiş alırken yapılacak ufak bir ayarlama bu fazla kalori alma konusunu tamamen ortadan kaldıracaktır. Bunun yerine alınacak 3 adet kestanenin yağ oranı ise yağ oranı 1 gramdan az olup, kalorisi de yalnızca 66’dır.
        Yine yeme alışkanlıklarımızdan olan pastadan vazgeçemiyorsanız, çikolatalı ve kremalı pasta yerine meyveli tart yiyerek bu damak tadınızı sağlayıp daha bilinçli hareket ederek yağların kalorisinden kurtulmuş olursunuz.
        Şimdi sıra şekere gelmektedir. Bu da son derece dikkat edilmesi gereken bir maddedir. Günlük yiyeceklerimizde şeker ve benzeri gıdaları düşük oranda tutmak, kilo kontrol ve zayıflamada en önemli hususlar arasındadır. Fakat burada unutulmaması gereken nokta şudur; aynı miktarda alınan yağ, söz konusu şekerin iki mislinden daha fazla kalori vermektedir.
        Burada çok önemli unsurlardan bir diğeri de lifli gıdalardır. Beslenmenizde lifli gıdalara önemli bir yer ayırırsanız sayılamayacak kadar çok fayda sağlamış olursunuz. Örneğin lifli gıdalar sizi birçok barsak hastalığından koruduğu gibi, kan şekerinin ve kolesterolünün de düşmesini sağlayarak önemli bir sağlık avantajı kazandırmaktadır. Ayrıca, lifli gıdaların çoğu sindirilirken verdikleri enerjiden daha fazlasını harcatmaktadır.
        Dikkat çekici olan bir konu da ekmek hakkındaki yanlış inanıştır. Ekmek önemli bir tahıl grubu yiyeceği olup, sanıldığı gibi, yenmesinin kilo aldırma açısından bir riski yoktur. Yapılan diyetlerde, birçok kişi, ekmek yerine peyniri tercih etmektedir. Halbuki aynı miktardaki peynir, ekmeğe göre 5 kat daha fazla kilo aldırmaktadır. Ancak ekmek alımının da ölçülü, dengeli, kepekli ve koyu renk olması daha uygundur.
        Pirinç, makarna, tahıllar, taneli yiyecekler, sebze ve meyvelerden oluşan ve hayvani yağları azaltılmış yiyeceklerden oluşturulan menü, yeterli kalori alımıyla uygulandığında ve yeterli ölçüde sıvı ile (En az iki litre) takviye edildiğinde, dengeli beslenme ve ideal bir yaşam tarzı için en önemli mesafeyi katetmiş ve bu noktadan itibaren fazla kilolarınızın atılması ve sağlıklı yaşam yolunda emin adımlar atmış olursunuz.
       Yeme konusunda çok önemli bir diğer husus da yenen öğünlerin yeterince uygun miktarda olması ve vücuda açlık sinyalleri verdirilmemesidir. Aynı zamanda günlük öğün miktarı da en az 4-6 kez olmalıdır. 
DÖRT TEMEL GIDA GURUBU
        1950'lerde dört temel gıda grubu kavramı geliştirildi. Amaç insanlara dengeli, sağlıklı bir diyetin temelini oluşturmak için uygun türleri ve miktarları seçmelerine yardımcı olmaktı. Bu gruplar şunlardır:
        · Süt ve süt ürünleri
        · Et, balık ve kümes hayvanları
        · Sebze ve meyvelar
        · Tahıllar (ekmek ve hububat gibi) Kalori tüketimini arttırmak isteyen insanlar için beşinci bir grup da vardır. Bu grup yağlar, şekerler ve alkolden oluşur.
        Yiyeceklerinizi bu dört temel gruptan seçerseniz ve tavsiye edilen günlük miktarlarda alırsanız, dengeli, sağlıklı bir diyete ulaşırsınız. 
Süt ve Süt ürünleri
        Süt grubu her türden süt ürünlerinden oluşur. Süt, her tür peynir, yoğurt, dondurma gibi süt ürünleri, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral sağlarlar. Tereyağ dışındaki süt ürünleri kemiklerin büyümesi ve bakımı için önemli bir besleyici olan kalsiyumun olağanüstü kaynaklarıdırlar. Sütte çeşitli oranlarda tam yağlı (%2), kaymağı alınmış ya da kısmen yağı alınmış ( %1) D vitamini vardır, ortalama yetişkin, günde iki bardağa ihtiyaç duyar, süt aynı zamanda temel kalsiyum kaynaklarından biridir. Kadınlar, özellikle hamile ve emziren kadınlar ve büyümekte olan çocuklar günde iki bardaktan fazlasına ihtiyaç duyarlar. Margarin, A Vitaminiyle kuvvetlendirilmiştir. 
Etler
        Et grubu, tüm etleri, kümes hayvanlarını ve balıkları ve ayrıca bazı bitkisel gıdaları içerir, Bu grup vücut dokularının oluşumu ve korunmasında önemli olan biyolojik kaliteye sahip protein açısından zengindir. Bu gruptaki gıdalar bazı vitaminler ve mineraller açısından da zengindir. Her gün en az 120 ilâ 180 gram et ya da dengi bir ürün yiyin. 
Meyveler ve Sebzeler
        Sebzeler ve Meyveler, gerekli vitaminlerin, minerallerin ve karbonhidratların yanı sıra lif de sağlarlar. Elmada ve turunçgillerde, işlenmemiş yulaf ürünlerinde, kuru fasulye, bezelye ve mercimekte bulunan lifin çoğu çözülebilir liftir. Çözülebilir lif, sindirim sisteminizden geçerken suyu emerek ve daha büyük ve yumuşak dışkılar üreterek bir sünger görevi görür. Çözülmeyen lif, vücudunuzdan çabucak geçer ve dışkılama gibi vücut fonksiyonlarında düzeni korur. Çözülmeyen lif işlenmemiş buğday ürünlerinde ve birçok sebzede bulunur.
        Son zamanlarda, çözülebilir lif kolesterol üretimini düzenlemeye ya da dengelemeye yardımcı olma konusundaki muhtemel etkililiği nedeniyle ün kazanmıştır, iyi çözülebilir lif kaynaklan arasında, yulaf ürünleri, kuru fasulye, bezelye, mercimek, elma ve turunçgiller bulunmaktadır.
        Bezelye ve fasulye gibi sebzeler yüksek miktarlarda protein içerirler. Bu protein biçimi, yumurta ya da etteki proteine göre daha düşük bir biyolojik kaliteye sahiptir ve tam bir protein oluşturabilmesi için aynı yemeğin içinde mısır, buğday ya da pirinç gibi bazı tahıllarla birleştirilmesi gerekir. Her gün dört ya da daha fazla Meyve ve sebze porsiyonu tavsiye ediyoruz. 
Tahıllar
      Ekmek ve hububat gibi tahıl ürünleri büyük ölçüde karmaşık karbonhidratlardan oluşurlar. Ayrıca sağlıklı dozda vitaminler, mineraller ve lif sağlarlar. "Zenginleştirilmiş" unda tahılın öğütülmesi sırasında kaybedilen bir takım vitaminler vardır. Bu tür gıdalar her tür ekmeği buğday, mısır, pirinç, yulaf ve pirinç, arpa ve mısır gibi tahılları içerir. Her gün, dört ya da daha fazla porsiyon tahıl ürünü yiyin. gibi bazı tahıllarla birleştirilmesi gerekir. Her gün dört ya da daha fazla Meyve ve sebze porsiyonu tavsiye ediyoruz. 
Su
        Hemen hemen hiçbir gıda değeri olmadığı için diyet tartışmalarında genellikle sudan söz edilmez, vücudumuz haftalarca gıdasız yaşayabilir, ama su içmeyi bırakırsak birkaç gün içinde ölürüz.
        Vücudunuz ancak sınırlı miktarda su depolayabilir, çünkü su her hücrenin işleyişinde sürekli olarak kullanılır. Susama ve oluşan idrar miktarını düzenleyen mekanizmalar hep vücudunuzun dokularındaki su miktarını dar sınırlar içinde tutacak şekilde hareket ederler. Besinler, artık ürünler, antikorlar, hormonlar ve diğer elementler su içinde vücut hücrelerine girer ve çıkarlar. Su sindirim sürecinin de zorunlu bir parçasıdır, vücut ısısının düzenlenmesine yardımcı olur ve atıkları uzaklaştırır.
        Su, içtiğiniz her şeyde ve bir dereceye kadar yediğiniz gıdalarda mevcuttur. Yeterli su içip içmediğinizi anlamak genellikle çok zor değildin susuzluk, ihtiyacınız olan su miktarının bir göstergesidir, susuzluğunuzu her zaman giderin.
        Bol su tüketimi kabızlığın önlenmesine yardımcı olabilir (bkz. Kronik Kabızlık) ve ağzınızı serbest bir tükürük akışıyla nemli tutarak ağız temizliğini kolaylaştırır ve nefes kokusu riskini azaltır. 
EN BESLEYİCİ 5 MEYVE
        Doktorlara göre deli gibi sebze ve meyve yememiz lazım. Biz size en yararlılarını söyleyelim de, işiniz kolaylaşsın!
        Doktorlar, gazeteler, televizyonlar, sürekli taze besinlerle beslenin, sebze, meyve yiyin diye kulağımızın dibinde davul çalıyorlar. Eh biz de anlaksız, anlayışsız değiliz, Amerikalıların peşinden 'Hurra!' diyerek, sağlıklı hayata doğru yelken açıyor, taze meyve ve sebzelerden sebepleniyoruz. Yiyoruz, yiyoruz da, bu yediklerimizin hangisi gerçekten bizi tıka basa vitamin ve mineralle dolduran ve küçük atom karıncalar olmamızı sağlayan besinler acaba?
        Aşağıdaki en yararlı sebze ve meyveler listesi, içerdikleri lif, beta-karoten, fitokemikal (bitkilerde bulunan ve hastalıklarla savaşan doğal kimyasallar), vitamin ve minerallere göre hazırlanmıştır. 
En yararlı 5 meyve
        Karpuz: Tam bir C vitamini deposudur. Ayrıca karotenoid (beta-karotenin de üyesi olduğu, bitki ve hayvanlarda bulunan yeşil ve sarı pigmentler ki hastalıklara karşı etkili oldukları biliniyor.) ve yüksek miktarda lif içeren karpuzun kalorisi de düşüktür.
       Papaya: Bizim pek tanımadığımız tropikal bir meyve olan papaya da yüksek miktarda C vitamini, karotenoid, lif ve potasyum içerir.
       Portakal: C vitamini ve folat içerir. Aynı zamanda, sadece suyunu içmek yerine, meyveyi de yerseniz, içinde bulunan liften de faydalanmış olursunuz.
       Greyfurt: Gene bolca C vitamini, karotenoid, kolesterol düşüren cinsten lif, pektin (bazı ham meyvalarda bulunan jelatinli bir madde) ve pek çok fitokemikal vardır.
        Kayısı: Zengin bir beta-karoten kaynağıdır. Bol miktarda potasyum, lif ve bir miktar da C vitamini içerir. Kuru kayısıda C vitamini bulunmaz, ancak iyi bir demir kaynağıdır. 
EN BESLEYİCİ 5 SEBZE
        Doktorlara göre deli gibi sebze ve meyve yememiz lazım. Biz size en yararlılarını söyleyelim de, işiniz kolaylaşsın!
        Doktorlar, gazeteler, televizyonlar, sürekli taze besinlerle beslenin, sebze, meyve yiyin diye kulağımızın dibinde davul çalıyorlar. Eh biz de anlaksız, anlayışsız değiliz, Amerikalıların peşinden 'Hurra!' diyerek, sağlıklı hayata doğru yelken açıyor, taze meyve ve sebzelerden sebepleniyoruz. Yiyoruz, yiyoruz da, bu yediklerimizin hangisi gerçekten bizi tıka basa vitamin ve mineralle dolduran ve küçük atom karıncalar olmamızı sağlayan besinler acaba?
        Aşağıdaki en yararlı sebze ve meyveler listesi, içerdikleri lif, beta-karoten, fitokemikal (bitkilerde bulunan ve hastalıklarla savaşan doğal kimyasallar), vitamin ve minerallere göre hazırlanmıştır. 
En yararlı 5 sebze
        Ispanak: İçinde sanıldığından daha az demir olduğu için işe yaramaz olduğunu zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Ispanak, zengin bir beta-karoten kaynağıdır. Aynı zamanda, C vitamini, folat, demir, potasyum ve kalsiyum içerir.
        Tatlı patates: Bolca potasyum içerir. Ayrıca C vitamini, beta-karoten ve lif de içerikleri arasındadır.
        Lahana: Beta-karoten, C vitamini, folat, kalsiyum ve lif içerir.
        Havuç: Bol miktarda beta-karoten ve lif içerir.
        Kırmızı dolmalık biber: Tam bir C vitamini kaynağı olan tatlı kırmızı biberde aynı zamanda beta-karoten ve lif de vardır. 
ET VE ET MAMÜLLERİ
        Hayvansal gıda maddeleri denilince:
        - Etler ve sakadatlar,
        - Balıklar,
        - Av ve kümes hayvanları,
        - Süt ve mamülleri,
        - Yumurta anlaşılır.
        Bu hayvansal gıda maddeleri, hayvansal protein kaynağımızdır. Bunların proteini 1. sınıf yani en yararlı ve her gün yaş, kilo ve sağlık durumuna göre belirli miktarlarda mutlaka alınmaları gerekli temel gıda maddelerimizdendir. Bilhassa hamile ve emzikli kadınlar, bebekler, çocuklar, hastalar ve hastalıktan yeni kurtulmuş kişiler, mutlaka bu hayvansal proteinlerden almaya mecburdurlar. Aksi halde bebeklerin ve çocukların bedenen ve zihnen büyümeleri; hastaların kendilerini toparlaması imkanı olmaz.
        Aşağıda çeşitli hayvan etlerinin sağlığımız yönünden durumları bildirilmiştir. Diğer tüm yiyecekler, birbirine yakınlık derecelerine göre toplu gruplar halinde verilerek, o gruptan birinin yenmesi mahzurlu ise, onun yerine neyin yenilebileceği gösterilmeye çalışılmıştır. 
Piliç - Tavuk 
        Son yıllarda piliç eti çok yenir olmuştur. Piliçte yağ olmadığı için hazımları kolaydır.
        Nekahat devresinde olanlara ve hazımsızlık çekenlere piliç tavsiye edilir.
        Yenilecek piliçler, mümkün mertebe tabii yemlerle beslenmiş olmalı. Kır hayvanları tercih olunur. Yağsız olmalıdır.
        İlaç fabrikası artıkları veya bayatlamış et, balık vb. Hayvani artıkları yedirilen piliçlerin etleri zararlıdır. Bilhassa kalp ve damar hastalıkları olanlara çok zarar verir. Allerjisi olanlara çok dokunur.
        Alınacak piliç 1 kg.’dan ağır olmalıdır. Tavuklar 1,5 -2 yıldan fazla yaşlı olmamalıdır. Yaşlı tavukların hazmı çok zor olur.
        Tavuklar fırında kızartılırken üzerine tereyağı değil, sıvı bitkisel yağ sürülmelidir. Tereyağ ayrışır ve sağlığa zararlı olur. Ayrıca kızarmış tavuğun derisi de yenmemelidir. 
Kaz
        Kaz eti genellikle yağlıdır. Bu sebeple hazmı zordur. Yağında kolesterol fazladır.
        Kaz, suda haşlanarak yağından arınmak suretiyle, az miktarda yenilebilir.
        Damar sertliği, kolesterol, kalp rahatsızlığı ve hazımsızlık çekenler, bunu yememelidir. 
Ördek 
        Beslenme koşulları dolayısıyla ördek eti damar sertliği kolesterol ve diğer hastalıkları olanlara, çocuklara ve ihtiyarlara tavsiye edilmez.
        Yağlıdır, hazmı zordur.
        Sağlıklı kişiler ara sıra az miktarda yiyebilir. 
Hindi 
        Hazmı kolaydır; hasta -sağlam herkese tavsiye olunur. Piliç eti vasıflarındandır. 
        Kesilecek hindiler, 6 -8 aylıktan daha yaşlı olmamalıdır. 1 yıldan yaşlı hindilerin hazmı çok zor olur. 
Kuzu, Oğlak 
        6 haftalıktan daha küçük süt kuzularının etleri çok zararlıdır. Damar sertliği, kolesterol, tansiyon, kalp böbrek vb. Rahatsızlığı olanlara şiddetle yasaktır. Romatizma ve damar hastalığında çok zarar verir.
        Süt kuzusu eti çabuk bozulur; buzdolabında da olsa 2 günden sonra bayat sayılır.
        4 aylıktan sonra tamamen otla beslenen kuzu etleri sağlıklı kişilerce yenilebilir. 
Koyun 
        Yağsız olmak şartıyla iyi etlerdendir, en kaliteli et diyebiliriz. Erkek Koyun olması tercih edilmelidir. Koyun eti pişirilmeden önce, imkan nispetinde üstündeki ve içindeki yağları alınmalıdır. Yağın hazmı çok zordur.
        Çok yaşlı koyunlar yenilmemelidir. 
Dana, Sığır
        Sığır eti kart olmamak koşuluyla (en fazla 2 yaşında olmalıdır), iyi etlerdendir.
        Besleyici ve çeşitli vitaminlerce zengindir. Koyun etine nazaran bu daha kolay sindirilir.
        İnek eti liflidir ve sığır eti kadar iyi değildir. Tavsiye etmiyoruz.
        Sığır eti de keza yağsız olmalıdır. Yağının hazmı zordur.
        ihtiyaçtan fazla yenilmemelidir. Karaciğer ve böbrekleri yorar.
        2 aylıktan daha küçük buzağıların eti sağlığa zararlıdır.
        Daha sonraki yaşlarda kesilenler dana eti sayılır ve sığır etine tercih olunur. 
Tavşan 
        Ev tavşanı az yağlı ve hazmı kolaydır.
        Yağ ve yağlı salça ilave etmeden yenirse, faydalı bir etdir.
        Zayıflamak isteyenlere, et olarak bu tavsiye edilir. Kalori değeri azdır.
        8-10 aylık tavşan eti en iyisidir. Daha tazesi veya kartı iyi olmaz. 
Av Etleri 
        Dağ tavşanı ve çeşitli kuşlar, uygun mevsimde avlanır. Bunlar bayatlamadan yenilmelidir.
       Av hayvanları yağsızdır. Ayrıca protein miktarı fazladır, bu sebeple faydalıdır.
       Tabii olarak beslendiklerinden etleri hoş ve lezzetli olur.
       Av hayvanlarının ekserisi yorgundur. Bu nedenle, çeşitli yorgunluk maddeleri etlerinde kalır. Kalp, damar hastalığı veya benzeri ağır hastalar bunları yememelidir. 
Balıklar 
        Balık çeşitleri çoktur. Protein değeri diğer etler ayarındadır.
        Balıklar, diğer etlerden daha fazla fosfor ve iyot ihtiva ederler.
        Balık etlerinde bol B1, B2 ve PP vitaminleri bulunur.
        Balık yağlarında da A ve D vitaminleri vardır. Gelişmesi yavaş çocuklara çok fayda verir.
        Balık yağsız ve taze olmak şartıyla çocuklara, gençlere, hazım zorluğu çekenlere, ihtiyarlara iyi, hafif bir gıdadır.
        Mide, barsak ve karaciğeri hassas olanlar, yağsız balıkları tercih etmeli ve ara sıra az miktarda yemelidirler.
        Balıklar, çabuk bayatlar ve içerisinde zararlı maddeler teşekkül eder. Böylece hazım yollarında bozulmalara sebep olur.
        Yakalanan balıklar sıcakta ve açıkta uzun süre kalmamalıdır. Çabuk bozulur. 
Kabuklu Deniz Ürünleri
       Fazla olmamak şartıyla ve taze olarak yenirse, çok değerlidirler.
       Bol protein, fosfor, kalsiyum ve diğer maddelere havidir. Bol demirli olduklarından kansızlara çok yararlıdır.
       Deniz ürünleri bazı kimselerin hazım yollarında bozulmalara ve ciltte kurdeşene neden olabilir.
       İstakoz: Hazmı ağırdır. Besleyicidir. Çok faydalı nadir maddelere havidir.
       İstiridye: Hazmı kolaydır ve iştah açar. Bu sebeple yemek öncesi yenir. Bol A,B,D vitaminleri vardır. İyot, bakır, demir de vardır. Çiğ yendiğinden hazmı kolay ve faydası fazladır. Bazı kirli sulu yerlerden alınan istiridyeler, şahısların hazım yollarında hastalıklara (tifo, paratifo) sebep olur. Zehirlenmeleri önlemek için bol limon ve beyaz şarapla yenilmelidir.
       Midye: Bu, istiridye kadar değerli değildir. Çiğ yenmez. Midye, sadece kışın yenilmeli ve uzun süre suda haşlanmalıdır. Midye, hazım yolları rahatsız olanlara, yorgun ve yaşlı kimselere ve çocuklara verilmemelidir. 
SAKATATLAR
       Sığır, koyun ve benzeri hayvanların ciğer, kelle, işkembe vs. organlarına denir. Şimdi bunları ayrı ayrı görelim:
        Paça : Bunlar yağlı ve hazmı zordur. Fazla üre ve kolesterol verirler. Bol sarımsak ve limon sıkarak zararları azaltılabilir.
        Karaciğer :Çok faydalıdır. Bol demir, fosfor ve çeşitli vitaminlere havidir. Kansızlıkta çok fayda verir. Bilhassa çocuklara, nekahat devresinde olanlara, bedeni ve ruhi yorgunluk geçirenlere çok fayda verir. Sporcular ve öğrenciler için de çok faydalıdır. En iyisi dana ciğeridir. Tadı ve kokusu hoştur. Şeker hastalarına karaciğer yasaktır. Haftada 1 defa kişi başına 100 g yenilmelidir. Etler gibi ciğer de taze olmalı ve uzun süre bekletilmemelidir.
        Beyin : Bol fosfor ihtiva eder, çocuklara çok faydalıdır. Suda haşlanıp, üzerine bol zeytinyağı ve limon sıkılmalıdır. · En kolay koyun ve dana beyni sindirilir. Sığır beyninin hazmı biraz zordur. Beyinde kolesterol fazla olup damar ve kalp hastalarına yasaktır. Beyin çok taze olmalıdır ve bir defada 50 g’dan fazla yenilmemelidir.
        Yürek : Kalp adaleleri B vitaminlerince zengindir. Yalnız serttir ve hazmı zordur. Ara sıra az miktarda yenilebilir. En iyi yürek koyun ve dana yüreğidir.
        Dil: Dilde de iyi bir gıdadır. Özellikle koyun-kuzu dili faydalı ve hazmı kolaydır. 
İDEAL BESLENME VARMIDIR
       Beslenme ve sağlığa aşırı dikkat gösterilen günümüzde, birçok kişi mükemmel beslenmenin zîndelik, normalin üstünde enerji, güç ve hastalıklara karşı direnç sağlayacak bir diyet; yaşlanmayı geciktirecek ve insanı şişmanlatmayacak bir diyet peşinde koşmaktadır. Bu ilgi o kadar yaygındır ki, binlerce insan mükemmel yanıtı bulmak için çok fazla zaman ve para harcamaktadır. Böyle bir beslenme var mıdır ya da var olabilir mi? Büyük olasılıkla hayır. Beslenme ihtiyaçlarımız, bebeklikten çocukluğa, olgunluğa, hamileliğe kadar yaşamımızın her aşamasında ve hastalık durumlarında farklıdır. Yüksek tansiyon, bazı kanser türleri, kalp ve damar hastalıkları dahil olmak üzere hastalıklara karşı genetik .eğilimlerimiz de farklıdır, bu nedenle tuz ve yağ gibi gıda öğeleri farklı insanlar için farklı riskler yaratır.
       İnsan vücudu, büyümek, üremek ve hayatta kalmak için çevredeki çeşitli maddelere ihtiyaç duyar. Hücrelerimizin hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu oksijeni elde etmek için havayı soluruz; yaşamsal sıvı kaynaklarını yeniden doldurmak için su içeriz. Ve çok önemli enerji kaynaklarını elde etmek için yeriz, çünkü enerji, vücudun, mideye giden protein, yağ ve karbonhidratları kullanmasıyla sağlanır. Daha küçük miktarlarda da olsa başka elementlere de ihtiyaç duyulur. Bunlar arasında temel amino asitler, yağ asitleri, mineraller, eser mineraller [vücut dokularında çok az miktarda bulunmalarına rağmen organizmadaki faaliyetlerde mutlaka gerekli mineraller] ve vitaminler sayılabilir.    Yediğimiz bütün yiyecekler bir düzeyde beslenme sağlarlar. Hepimiz için, hatta bir kişi için her zaman mükemmel bir diyet olamaz. Ama sağlam bir beslenme bilgisi, iyi bir diyete ulaşmanın en iyi yoludur. 
Temel Gıda Bileşenleri
        Yiyeceklerimiz, uygun oranlarda bir araya getirildiklerinde eksiksiz bir diyet sağlayan birçok bileşenden oluşur. Temel gruplar karbonhidratlar, proteinler ve yağlardır. Diğer gruplar ise, daha küçük miktarlarda gerekli olan, vitaminler ve mineraller olarak bilinen eser elementlerdir. Her grubun, vücudun düzenlenmesinde, gelişmesinde ve onarımında farklı bir işlevi vardır. 
Karbonhidratlar
        Karbonhidratlar nişasta ya da şekerlerdir ve esas olarak ekmekte ve tahıllarda, meyve ve sebzelerde bulunur. Nişastalara karmaşık karbonhidratlar, şekerlere (rafine edilmiş şekerlerin yanı sıra meyvelerde de bulunur) ise basit karbonhidratlar denir. Teknik olarak sakaroz olarak bilinen şeker kamışı ya da şeker pancarı ile früktoz olarak bilinen şekeri içeren glikoz, ortalama bir diyetin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. 
Proteinler
        Proteinler, amino asitler denilen yapı taşlarından oluşurlar. Bu amino asitlerin bazıları vücudunuz tarafından üretilebilir; bazıları da üretilemez. Yiyeceklerden elde edilmesi gerekenlere temel amino asitler denir.
        Et, yumurta, süt ve peynirde bulunan temel amino eşitler çok verimli bir şekilde kullanılır. Bu tür proteinlerin biyolojik kalitesi yüksektir. Sebzelerde, tahıllarda (buğday, pirinç ya da mısır gibi), bezelyede ve fasulyede bulunan proteinler temel amino asitlerin uygun bir oranını sağlamazlar. Dolayısıyla, vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılamak için, bitkisel proteinlerden, hayvansal proteinlere göre daha büyük miktarlar gereklidir. Bitkisel proteinlerin biyolojik kaliteleri düşüktür. 
Yağlar
        Yağlar çeşitli yiyeceklerde ve çeşitli biçimlerde bulunurlar. Yağlar, et, kümes hayvanları ve balık gibi hayvansal gıdalarda ve ayrıca bitkisel gıdalarda bulunur. Etler, tüm görünen yağlar çıkarıldığında bile, genellikle önemli oranda yağ içerirler. Etlerin daha yumuşak ve pahalı kısımları daha fazla yağ içerir. Yemek yağları ve salata yağları gibi bazı yağlar sıvıdır; tereyağı, margarin, bitki yağı ve kesilmiş et yağı gibi diğerleri ise katıdır.
        Kimyagerler yağları, yapı taşları olan yağ asitlerine göre sınıflarlar. Yağ asitleri, doymuş ya da doymamıştırlar. Doymamış yağlar kendi aralarında mono-doymamış (mono bir demektir) ve poli-doymamış (poli, birçok anlamına gelir) yağlar olarak ayrılırlar.
        Doymuş yağ asitlerinin kimyasal yapıları doymamış yağlarınkinden farklıdır ve bu yapı her yağ tipinin özelliklerini belirler. Doymuş yağlar genellikle oda ısısında katıdırlar, doymamış yağlar ise oda ısısında sıvıdırlar. Doymuş yağların küflenmeleri daha küçük bir olasılıktır, bu nedenle uzun depolama sürelerince dayanması gereken birçok işlenmiş gıdada bunlar kullanılır.
        Doymamış yağlar, hidrojenle doyurma denilen bir işlemle doymuş yağlara dönüştürülebilirler. Bu onları daha katı hale getirir. Genellikle bir üründeki doymamış yağın ancak küçük bir kısmı, hidrojenle doyurma sırasında doymuş yağa çevrilir. Büyük oranda doymamış yağ içeren yağlar, ticari olarak pişirilmiş mallardaki ve diğer işlenmiş gıdalardaki yaygın bileşenlerdir. Hiçbir gıda yalnızca tek bir tip yağ asidi içermez. Tüm gıdalar çeşitli oranlarda bir yağ karışımı içerirler. Örneğin, zeytin yağı mono-doymamış bir yağ olarak kabul edilir, ama küçük miktarlarda doymuş ve poli-doymamış yağ asitleri de içerir.
        Çeşitli yağ asitlerinin, kalp hastalığıyla bir ilişkisi olduğu gösterilmiş olan kan kolesterol düzeyleri üzerine farklı etkileri vardır. Doymuş yağlar toplam kan kolesterolü düzeyinizi yükseltme eğilimindedirler. Mono-doymamış yağlar toplam kan kolesterolü düzeyini önemli ölçüde yükseltmeden, kan kolesterolünün "iyi" bölümü olan yüksek yoğunluklu lipoproteinlerin (HDL) yoğunluğunu arttırma eğilimindedirler. Poli-doymamış yağlar toplam kolesterol düzeyinizi yükseltme eğilimindedirler, ama koruyucu HDL bölümünü değil. 
Vitaminler
        Vitaminler vücudunuzdaki bazı kimyasal dönüşümlerde temel olan ve diyetinizde yalnızca çok küçük miktarlarda bulunması gereken maddelerdir.Proteinler, vücudun karbonhidratları ve yağları işlemesine yardımcı olurlar. Bazı vitaminler aynı zamanda kan hücrelerinin, hormonların, genetik malzemenin ve sinir sisteminizin kimyasal maddelerinin üretimine katkıda bulunurlar. Vücudumuz çoğu vitamini yeterli miktarlarda üretemez, bu nedenle bunları yediğimiz gıdalardan almamız gerekir.
        Temel vitaminler (13 tanedir) iki kategoriye ayrılırlar: yağda çözülenler ve suda çözülenler. Yağda çözülen vitaminler A, D, E ve K vitaminleridir. A ve D vitaminleri karaciğerde depolanır ve bu depo 6 aya kadar yeterli olabilir. Ancak K vitamini yedeği yalnızca birkaç gün yeterli olabilir, E vitamini ise ikisinin arasındadır.
        A ve D vitaminleri, aşırı miktarlarda alındığında zehirli etkilere yol açabilir. Fazla E vitamini almaktan kaynaklanan zehirli etkiler net bir şekilde kanıtlanmamıştır, ama vücudun yağlı dokularında birikir. K vitamini güçlükle depolanır ve büyük miktarlarda almanın zehirli etkilerine nadir olarak rastlanmıştır.
        Suda çözülen vitaminler, C vitaminini (askorbik asit) ve B vitaminlerini içerir. Yağda çözülen vitaminlere göre daha az depolanırlar. Genellikle suda çözülen vitaminlerin büyük miktarlarda alındıklarında zararsız olduklarına inanıldığı halde, bu her zaman doğru değildir.
        Suda çözülen bazı vitaminlerin güçlü ilaç etkileri iyi ve kötü olabilir, örneğin, büyük miktarlarda niyasin bazen kandaki yüksek yağ seviyelerini düşürmek için kullanılır; öte yandan, anormal karaciğer fonksiyonuna ve kan şekeri seviyelerinin yükselmesine neden olabilir. Yüksek miktarlarda C vitamini idrardan oksalik asit tuzu atılımını arttırır, o halde, böbreklerinizde oksalat taşları varsa, büyük miktarda C vitamini almaktan kaçının. Yüksek dozlarda, piridoksin (bir B vitamini) sinirlerde zedelenmeye yol açabilir. Kısacası, aşırı dozlarda vitamin alınmasına nadiren izin verilir ve genellikle potansiyel olarak tehlikelidir. 
Mineraller
        Kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum ve kükürt gibi mineraller de diyetin temel parçalarıdır. Makromineraller olarak bilinen bu minerallerin, diyette daha büyük miktarlarda bulunmaları gerekir (mikromineraller denilen ve diyette daha az bulunmalarına ihtiyaç duyduklarımız aşağıda tartışılmaktadır). Kalsiyum, fosfor ve magnezyum kemiklerin ve dişlerin gelişiminde ve sağlığında önemlidir. Potasyum kaslarımızın önemli bir bileşenidir. Sodyum, vücudun sıvılarının düzenlenmesine yardımcı olur, kükürt ise protein dokularının bir bileşenidir.
        Mikromineraller (eser mineraller) gıdalarımızda çok daha küçük miktarlarda bulunurlar. Temel eser elementler, vitaminler ve mineraller gibi, yalnızca küçük miktarlarda ihtiyaç duyulan elementlerdir. Diğerlerinin yanı sıra, demir, iyot, çinko, bakır, flor, selenyum ve manganezi içerirler. Hepsi normal gelişme ve sağlık için gereklidir. 
 
Kaloriler
        Kalori yiyeceklerin ayrı bir parçası değil, bir enerji ölçüsüdür. Karbonhidratlar, proteinler ya da yağlar vücutta yakıldıklarında, kilokalori denilen bir birimle ölçülen enerjiyi üretirler. Bir kilokalori 1000 kaloriden oluşur 1 litre suyu 12 santigrat yükseltmek için gerekli olan enerji ya da ısı miktarı olarak tanımlanır. Hepimizin enerjiye ihtiyacı vardır, ama kalori ihtiyaçlarımız çok değişir. Küçük, yaşlı ve evde oturan bir kadın günde yalnızca 1000 kaloriye (1 kilokalori) ihtiyaç duyabilir, ama büyük, genç, fiziksel olarak aktif bir erkek günde 4000 kaloriye (4 kilokalori) ihtiyaç duyabilir.
        Diyet uzmanları, çeşitli diyetlerin besleyici içeriğini hesaplamak için tablolar kullanırlar; bu tablolar çeşitli gıdaların kalori, protein, karbonhidrat ve yağ içeriğini verirler. Bu tür tablolar kullanılırken, gıda miktarı, tercihen tartılarak, doğru bir şekilde ölçülmelidir.
        ""Boş kaloriler" terimi şekerler ve alkol için kullanılır. Bu gıdalar enerji (kalori) verirler, ama vitaminler ya da eser elementler gibi diğer temel gıda elementlerini içermezler. Şekerler, şeker kamışı ve pancar şekerlerini, früktoz, glikoz ve laktozu içerir. Bu şekerlerin früktoz ve laktoz gibi bazıları, yediğimiz yiyeceklerin (sırasıyla meyve ve süt) bir parçasıdırlar. Temel gıdaların uygun bir oranını elde etmek üzere çeşitli gıdalar aldığınız sürece, şeker ve hatta aşırıya kaçmadan alkol tüketimi sağlığınızı mutlaka ters bir şekilde etkilemez. Ancak, günlük kalorinizin büyük kısmını şekerlerden ve alkolden alırsanız beslenme yetersizlikleri gelişebilir. 
KAHVALTININ ÖNEMİ
        Sabah kahvaltı yapmadan güne başlamak şişmanlığın oluşmasına zemin hazırlar.
        Doğru beslenmeyi uygulayabilmek için önce alışkanlıklarınızı bırakmanız gerekiyor. Bu alışkanlıklar ya doğumdan itibaren başlayarak çocukluk ve ergenlik dönemlerinde anne, anneanne veya babaannenin birey üzerindeki etkisinden ya da okul hayatı, iş hayatı, reklam sektörünün çok gelişmesinden dolayı görsel etkilerden kaynaklanmış sadece karın doyurma amacı ile yapılan yanlış beslenme alışkanlıklarından mı?
        Doğru beslenme alışkanlıkları edinmek için hangi faktörlerin bizleri yanlış beslenmeye ittiğini düşünmeliyiz. Bunlar;
        Sabah kahvaltı yapmadan güne başlamak şişmanlığın oluşmasına zemin hazırlamaktır. Ne kadar az zamanınız olursa olsun ister meyve ile veya 1 dilim ekmek 1 parça peynirle kahvaltı yapmalısınız. Uyandıktan 1 saat sonraya kadar kahvaltı etmeniz metabolizmanızın iyi çalışması için gereklidir.
        Sabah kahvaltıda yiyeceğiniz gıda maddelerinin protein, yağ ve karbonhidrat oranlarına dikkat edilmelidir. Sabah karbonhidratlar (ekmek, yulaf), muhakkak alınmalıdır.
        Kahvaltılarımızda sebze ve meyveye yer verilmeli böylece beynin enerji ihtiyacı olan glikoz daha rahatlıkla salgılanabilsin.
        Öğünlerimizde kimyasal maddelerden özellikle uzak durmalısınız.
        Günlük vitamin ihtiyaçlarınızı eğer besin maddelerinizden alamıyorsanız vitaminleri sabahları kahvaltıdan almayı denemelisiniz.
        Kahvaltılarınızdaki karbonhidrat öğle ve akşam yemeğindeki karbonhidratlar daha fazla olabilir.
        Sabahtan akşam yemeğine doğru karbonhidratlarda azalma olması gerekirken sebzede ise durum daha farklı olarak sabahtan akşama doğru artan bir biçimde alınmalıdır.
        Protein alımı insan vücudu için çok önem taşır. Protein hayvansal ürünlerden alınacağı gibi bitkisel proteinlerden de alınabilir.
        Bitkisel proteinin (mercimek, kuru fasulye vs.) içinde belirli oranda karbonhidrat bulunmaktadır.
        Karbonhidratsız (ekmek, patates, pilav vs.) beslenme şekilleri insanları güçsüz ve mutsuz yapmaktadır. Bunun için günlük karbonhidrat alımları dengeli bir biçimde olmalıdır.
        Vücudun sıvı ihtiyacı su ile karşılanmalıdır.
        Günlük sıvı alımı sabahtan başlayıp akşam yatıncaya kadar düzenli bir şekilde 2 ile 3 litre arasında olmalıdır.
        Günlük gıda maddeleri 20 ile 30 arasında yağlardan oluşması gerekmektedir. Bunların % 10 u hayvansal, % 10 u tekli doymamış yağlardan, % 10 u ise çoklu doymamış yağlardan alınması gereklidir. • Yağsız bir beslenme yöntemi hormonsal sistemi bozmakta, bunun sonucunda da karbonhidrata olan istek giderek artmaktadır.
        Dengeli ve doğru beslenme insanların beyinlerinde oluşmuş yanlış yemek yeme alışkanlıklarından kurtulması ile başlamalıdır. Gıda maddelerinin alımında amaç tokluk hissi olmamalıdır. Tokluk hissi gıda maddelerinin vücuda alınışından 20 dakika sonra beyne ulaşır. Bu zaman içinde alacağınız gıda maddeleri metabolizmanız için fazla olabileceğinden dolayı yanlış beslenme, dolayısıyla sağlıksız bir vücut meydana gelir. Alınacak gıda maddeleri ağır ağır ve çok çiğnenerek yenilmelidir. Sofradan her zaman tokluk hissi duyulmadan kalkılmalıdır. 3 ana ve 2 ara öğün atlanmamalıdır. Doğru beslenme alışkanlıklarını kazanmanız gerekmektedir, doğru ve düzenli beslenmenin yanında bedensel egzersizlere de önem verilmelidir. Her insanın vücut özellikleri farklılık gösterdiği için her insanın beslenme düzeni de farklı olacağından bireysel beslenme programları düzenlenmeli ve bir denge içinde hayat boyu devam edilmelidir. Hayatınızı kısa süreli diyetler ile yaşayacağınıza uzun vadeli doğru ve dengeli programlar seçmeyi denemelisiniz. 
SAĞLIKLI BESLENME İÇİN İPUÇLARI
        Yaşamak için beslenmek şart. Bundan tat ve keyif almak da insanı insan yapan özelliklerin başında geliyor. Ancak sağlıklı bir yaşam için, sağlıklı beslenme en önemli koşul. Bunu başarmak da insanın elinde ve hiç zor değil. Yapılması gereken, bir kaç küçük ama önemli noktayı göz ardı etmemek ve sağlıklı bir yaşama doğru ilk adımı atmak.
        İşte size bazı ipuçları...
        · Besinlerden aldığınız enerji mutlaka dengeli olmalıdır. Bir günde alacağınız enerjinin %50-60’ı karbonhidratlardan (tahıllar), %30’u yağlardan, %10-15’i de proteinlerden (et ve süt ürünleri, kuru baklagiller) karşılanmalıdır.
        · Taze besinler kullanılmadan önce çok iyi yıkanmalı ve kurulanmalıdır.
        · Sebzeler ve meyveler gerekli ise soyulmalı ve mümkün olduğunca kabuklu olarak ve çiğ, ya da az suda hafif pişmiş olarak tüketilmelidir.
        · Yeşil sebzeler pişirilecekleri zaman kesilmeli ve mümkün olduğunca buharda pişirilmelidir. Kök sebzeler hafif tuzlu ve ancak üzerini örtecek kadar az suda pişirilmelidir.
        · Ekmeği kızartmak ya da pastörize sütü kaynatmak, vitamin kaybına ve proteinlerin bozulmasına neden olur.
        · Satın alacağınız ambalajlanmış gıdaların üzerindeki etiketleri mutlaka okuyunuz. Paketin üzerinde; içindekiler, kalori, mineral, vitamin ve besin içerikleri ile üretim ve son kullanma tarihleri yazmayan ürünleri almayınız.
        · Yağlar yaşamak için ihtiyacımız olan 6 temel besin maddesinden biridir. Enerji verirler ve A, D, E, K vitaminlerinin vücudumuza alınarak faydalı olmasını sağlarlar.
        · Yemek yaparken kızartma yerine fırın, ızgara, buğulama ve haşlama gibi yöntemleri tercih ediniz.
        · Kuyruk yağı ve tereyağı gibi , et ve süt ürünlerinde bulunan hayvansal yağlar, doymuş yağlardır ve kandaki kolesterolü yükseltirler.
        · Etlerin görünür yağlarını temizleyiniz. Tavuk ve balığın yağlı olan derisini yemekten kaçınınız.
        · Yemeklerinizde tuz yerine taze doğal otları ve baharatları kullanmaya özen gösteriniz.
        · Ayçiçeği, mısırözü, zeytinyağı gibi bitkisel sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan doymamış yağlar, kandaki kolesterolü düşürürler.
        · Beslenmenizde tereyağı yerine sıvı yağları ve doymamış yağlar açısından zengin margarinleri tercih ediniz. Çünkü, tereyağı kolesterol içerir, margarinler ise içermezler.
        · Yarım yağlı veya yağsız süt ve süt ürünleri kullanınız.
        · Yemeğe salata ya da deniz ürünleri gibi iştah açıcılar ya da sebzeli ve az yağlı, sıcak bir çorba ile başlayabilirsiniz. İçecek olarak su, soda, taze meyve suyu ya da düşük kalorili içecekler tercih ediniz.
        · Porsiyonları mümkün olduğunca küçük tutunuz, az az, sık sık besleniniz. Ekmek olarak mümkünse kepekli buğday ekmeğini tercih ediniz. Çünkü kepek bağırsakların daha düzenli çalışmasına yardımcı olur.
        · Yemeği ağır tatlılar yerine meyve, komposto ya da hafif tatlılar ile tamamlayınız. Tereyağlı ve kremalı tatlıları tercih etmeyiniz.
       · Kahvaltıya taze meyve ya da bir bardak portakal suyu ile başlayınız.
       · Salam, sosis, sucuk gibi hayvansal yağlardan ve kolesterolden zengin gıdalardan kaçınınız.
        · Günde en az 2 litre su içmeye gayret ediniz.
        · Pizza yiyeceğiniz zaman mantarlı, yeşil biberli, soğanlı, domatesli ve peyniri azaltılmış olanları tercih ediniz.
        · Sardalya, ton balığı, somon balığı, uskumru, midye, istiridyeye yengeç gibi deniz ürünleri, doymamış yağlar ve esansiyel yağ asitlerinden zengindir. Karides, kalamar ve ıstakoz ise yüksek oranda kolesterol içerir. Seçiminizi yaparken bunlara dikkat ediniz.
        · Salatalar karbonhidrat, vitamin ve lif açısından zengin besinler olduğu için bol miktarda tüketilmelidir. Tatlandırmak için sos ve krema yerine çok az sıvı yağ, sirke ya da limon kullanınız. 
Sağlıklı Beslenme Proğramı
Kilo alımı
        Alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olmasından dolayı vücut yağ kitlesinin artması sonucu oluşur. Kilo kaybı ise depolanan yağ fazlalıklarından (özellikle şekerli ve yağlı besinlerin gereğinden fazla alınmasından kaynaklanan) ve bazen de vücutta biriken su fazlalıklarından kurtulmak ve buna karşılık hiçbir zaman kas veya asıl dokudan kaybetmemek olmalıdır. Dolayısıyla, kilo kaybını sağlamak amaçlı sağlıklı bir beslenme programı sırasında, vücut dengeniz için gerekli olan besinlerden kendimizi hiçbir zaman yoksun bırakmamalıyız. Çünkü etkin bir şekilde ve uzun bir süre içerisinde zayıflamaz fiziksel ve sinirsel yönden sağlıklı bir biçimde zayıflamaktır.   
        Zayıflamada asıl amaç, sağlığımızı koruyarak vücudumuz için gerekli olan tüm besin gruplarından yeterli ve dengeli beslenmeyi bir yaşam tarzı haline getirebilmektir.    
        Vücudumuz için gerekli besin grupları; günlük beslenme programında muhakkak olmalı, alınacak miktarlar ise kişisel özelliklere göre değişir. 
Besin Grupları
        1- Et ve et ürünleri,
        2- Süt ve süt ürünleri,
        3- Sebze ve meyveler,
        4- Tahıl ve hububatlar,
        5- Yağlar ve şekerler. 
Sağlıklı beslenme programında her gün muhakkak alınması gereken besin grupları
        · Balık veya tavuk veya kırmızı et veya kuru baklagiller veya peynir,
        · Yoğurt veya süt veya ayran,
        · Sebzeler (çiğ veya pişmiş),
        · Meyveler,
        · Ekmek ve tahıllar ( Bu grup içindeki besinlerin miktarı ve beraberinde yenilen soslar v.b. yardımcı besinler, bu besin grubunu zayıflama programı için sakıncalı hale getirebilir. 
Sağlıklı beslenme programımızda büyük ölçüde sınırlandırmamız gereken besin grubu ve besinler
        · Şeker ve şekerli besinler,
        · Kolalı içecekler ve hazır meyve suları,
        · Hamur işleri ve kızartmalar,
        · Sakatatlar,
        · Salam, sosis, sucuk ve pastırma gibi besinler, 
        · Doymuş yağlar, 
        · Alkollü içecekler, 
        · Kuruyemişler. 
 Sağlıklı Beslenmenin 10     Kuralı
1. Tüketilen gıdaların çeşitlilik açısından zengin olması
        · Tek taraflı beslenme yemekte alınan hazzı ortadan kaldırdığı gibi ayrıca yemeğe karşı olumsuzluk geliştirir. Dengeli ve sağlıklı beslenmenin önemli koşulu tek taraflı beslenmemekten geçer. Değişik gıdaların damak tadını yaşamanın ayrıca bir haz verdiğinizde bilmemiz gerekir.
        · Tabiatın bize sunmuş olduğu taze ve çok çeşitliliği ; meyve, sebze, ekmek, süt ve süt ürünlerinin örneğinde olduğu gibi tüketmeniz sizi daha dinç ve dinamik kılacaktır.
        · Meyve ve sebze yemeyi bir alışkanlık haline getiriniz. Ancak her meyveyi ve sebzeyi kendi mevsim ve sezonunda yemek gerekmektedir. Suni şekilde olgunlaştırılan meyve ve konservelerde içinde olması gereken minerali ve vitaminlerden fakir olduğunu bilmemiz gerekmektedir. 
2. Almış olduğunuz enerji/kalorinin miktarı önemlidir. 
       · Gereğinden fazla gıda tükettiğinizde vücut onu yağa dönüştürerek depolayacaktır. Vücudunuzda bulunan tüm yağ depolarının temelinde fazlaca alınan gıdalar yatmaktadır.
        · Vücudun gereksiniminden daha az enerji/gıda aldığınızda ise yaşamınızı sürdürebilmeniz için ilk olarak depo edilmiş olan enerji kaynakları kullanılacaktır. Bu durum ancak gerçek anlamda vücudunuzda yağ depoları varsa anlamlıdır, yoksa bu durum adale erimesini beraberinde getirir. 
3. Toplam gıdanın fazla öğün sayısına bölünerek tüketilmesi anlamlıdır.
        · Olağanüstü açlık hissini daha iyi kontrol altına almak ve bunu bastırmanız için günde en az 5-6 kez az miktarda öğün almanız sağlıklı olacaktır. Ağzınıza almış olduğunuz lokmaları iyi çiğnemeyi alışkanlık haline getiriniz. Çünkü doyma refleksi midede değil beyinde bulunmaktadır. Ne kadar ağır ve iyi çiğnerseniz almış olduğunuz gıdayı bir o kadar sindirmiş olursunuz. Öğün sayısını arttırdığınız içinde mideniz belli aralıklarla iyi çalıştığında doyma refleksi daha erken ortaya çıkacak ve sizde fazla kilo almaktan kurtulacaksınız. 
4. Yeteri kadar protein alınmalıdır. 
        · Kilo başına ortalama olarak 0,9 gr protein almanız gerekmektedir. 60 kg ağırlığında olan bir bayan için bu 54 gr protein demektir. 80 kg olan erkek için ise yaklaşık 72gr protein demektir.
        · Vücudumuz kendi depolarında protein meydana getirecek kabiliyeti yoktur. Onun için proteinin dışarıdan yiyecek yolu ile alınması önemlidir. Ancak alınan miktarın sınırlı olmasında bir o kadar önemlidir. Toplam enerji kaynağımızın %10 protein ile sağlanması sağlıklı beslenme anlamında anlamlı ve önemlidir.
        · Sağlıklı beslenme açısından haftada 2 öğün etli yemek protein açısından yeterli olacaktır.
         · Fazla tüketilen protein hemen yağa dönüşüp depolanacağından fazla yemekten kaçınınız. 
5. Tükettiğiniz yağı sınırda tutunuz. 
        · Gözle görülen yağlardan kendinizi sakınmalısınız. Vb. Kızartma , sos ve sosislerde olduğu gibi.
        · Ancak gözle görülmeyen gizli yağlar karşısında da daha dikkatli olmalısınız. Alış veriş yaptığınız gıdalarda yağsız olanlara öncelik veriniz,katı yağlardan sakınınız. Peynir ve sucuk türlerinden yağsız olanları tercih ediniz. 
6. Her gün taze sebze, meyve ve tahıl ürünleri tüketmeyi alışkanlık haline getiriniz.
        · Vitamin hapları yerine vitamin ihtiyacını; taze sebze ve meyve tüketerek dengeleyiniz.
        · Sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin içinde ayrıca sağlıklı bir yaşam için ihtiyacınız olan mineraller ve posalar yeterli derecede bulunmaktadır. 
7.Maalesef: Tatlılardan uzak durmalısınız.
        · Yemek olarak tükettiğiniz şeker fazlası vücudunuzda hemen yağa dönüşmektedir. Ayrıca tatlılar ve rafine şekerler kalitesiz karbonhidratlardır. Bunların gereksiz yere vücudunuzda yağ olarak depolanmasını istemezsiniz herhalde! 
8. Gıdalara zarar vermeden yemeklerinizi hazırlayın.
        · Yemeğin nasıl hazırlandığı ve pişirildiği önemlidir. Yemekleri fazla kaynatmaktan ve kızartmaktan kaçınınız. Bu işlem sebze ve gıdaların içinde bulunan önemli minerallerin, vitaminlerin yıkılmasına neden olur. Sebzeli yemek yaparken doğrama işini yemek hazırladığınız esnada yapınız. Ufak doğramalarda ve ezmelerde kaçınınız. Meyve içinde aynı durum söz konusudur.
        · Rafine edilmemiş pirinç ve buğday tüketmek önemli ve anlamlıdır. Çünkü bu besinler mineral, vitamin ve posadan zengin gıdalardır.
        · Hazırlamış olduğunuz yemeklerin tazeliği önemlidir. Yiyebileceğiniz kadar yemek hazırlayınız. Tekrar ısıtılan yemeklerde kalori kaybı olmamakta ancak mineral ve vitaminler açısından değerlendirildiğinde oldukça değersiz olmaktadır.
        · Buharla pişen yemekler yiyeceğiniz yemeklerin ağırlık türünü oluşturmalıdır. Yemeklerinizin sularını dökmeyiniz, çünkü pek çok vitamin ve mineral çözünmüş olarak yemeğin suyunda bulunur. 
9. Su: Yaşamak için önemlidir. Soluduğumuz hava kadar hayati önem taşır.
        · Günde en az 2,5- 3 litre su içmeyi alışkanlık haline getiriniz. Sabah kalktığınızda ilk yapmanız gereken görevlerinizin başında iki bardak su içmek olmalıdır.
        · Yemeklerden yarım saat önce su içiniz, yemek esnasında ve yemekten hemen sonra su içmeyiniz. Yemekten en erken yarım saat sonra su içmeniz önemlidir.
        · Sıcak havalarda ve terlediğiniz durumda sıvı alınımını kaybettiğiniz ölçüde takviye ediniz. Dönem saunaya veya hamama giderek terlemek sağlıklıdır. Ancak terleyecekseniz bol su içmeyi ihmal etmeyiniz.
        · Su olarak asıl burada belirtilmesi gereken ve söz konusu olan sıvıdır. Buna dahil olanlar ise; su- ayran- soda-taze meyve ve sebze sularıdır. Suni tatlandırılmış limonata ve nektar suları pek sağlıklı değildir.
        · Aşırı alkol tüketimi boş kalorin olduğundan sağlıksızdır. Alkol tüketmemeniz gerekmektedir. Almış olduğunuz alkol su olarak kabul edilmez.
        · Sağlıklı ve dengeli beslenme anlamında günde en fazla 25 gr saf alkol almak dolaşım sisteminin sağlıklı çalışmasını sağlar. Bu bir bardak şaraba, 300 ml biraya ve bir kadeh viskiye tekabül etmektedir. 
10. Spor ve Egzersiz.
        · Günlük egzersiz yapmak çok önemli ve sağlıklıdır. Ağır yemeklerden sonra en az 20 dakika yürümek sağlıklı bir sindirim ve dolaşım için önemlidir.
        · Sağlıklı beslenme açısından yüzme- yürüyüş- bisiklet sürmek iyidir. Diğer spor türlerini yapma imkanlarınız mevcut ise onlarında yapmanız gerekir. Ancak aşırı efor ve kondisyon gerektiren spor türlerinden jimnastik yaparak ısınmadan aktif spor yapmayınız. Isınma hareketleri yapmayı bir alışkanlık haline getiriniz.
        · Ormanda , temiz havada yürümeyi ve güneşlenmeyi sürekli kılınız.
        · Sigara kullanmaktan uzak durunuz.
SÜT
        Sağlıklı bir yaşam için günde en az 3 bardak süt ya da bunun eşdeğeri sütlü ürün tüketmek gerekiyor. Yaş gruplarına göre, süt ve sütlü ürünlerin tüketimi değişse de, sütün insan yaşamındaki önemi hiç değişmiyor.
         Süt ve sütlü ürünler, insan gelişimi açısından önemli yer tutuyor. Çünkü süt, bütün besin maddelerini, ayrıca yaşamsal işlevler için gerekli olan vitaminleri, enzimleri, antikorları ve daha birçok maddeleri bünyesinde yeter ve dengeli biçimde bulunduran tek gıda maddesi. 
Hayatımızda İlk Tat, İlk Lezzet: Süt
        Hayata başladığımız anda tanıştığımız ilk tat süt, gerçek anlamda yaşamsal bir sıvı. Sütteki temel besin maddeleri protein, yağ, süt şekeri, mineral maddeler ve vitaminlerdir. 1 litre süt, çocuk ve yetişkinlerin günlük mineral madde ihtiyacının tamamını karşılayabilmektedir. Proteinlerin ya da protein karışımlarının beslenme açısından kalitenin ölçütü, aminoasitleri sayıca ve miktarca yeterli düzeyde içermesidir. Bu açılardan süt kusursuz bir gıdadır. Sütün içerisinde bulunan yağ çok zengin bir enerji kaynağıdır ve esansiyel yağ asitleri ile A, D, E, K vitaminlerini de barındırması açısından önemlidir. Ayrıca, süt eksikliği çok görülen B2 vitamini (ribuflerin) ve B12 vitamini için en iyi kaynaktır.
        Sütte bulunan süt şekeri (laktoz) enerji kaynağı olduğu gibi, laktozdaki galaktoz beyin ve sinir dokularının oluşumunda yer alan serobrisidlerin sentezi için gereklidir. Laktoz ayrıca kalsiyum ve potasyumdan yararlanma oranını da artırır. Süt, kemik ve diş oluşumunu kolaylaştıran, bağırsak floresini düzenleyen, kan basıncını düşürme özelliğine sahip süt şekerini ihtiva eden tek gıdadır.
        Sütün içerisinde organizmanın gelişimi açısından gerekli olan tüm mineral maddeler bulunmaktadır. Özellikle kalsiyum, fosfor, magnezyum kemik ve dişlerin oluşumunda önemli rol oynar.
        Süt kalsiyum açısından benzersiz bir gıdadır. Sütün kalsiyumu özellikle çocukların kemik ve diş oluşumlarında önemli rol oynar. Yetersiz kalsiyum alımı, 30-40 yıl sonra Osteoporosiz denilen kemik hacminin kaybına yol açar.
        2 bardak sütteki kalsiyum oranına ulaşmak için 5 kg et, 2.6 ekmek, 6.3 kg patates, 8.5 kg elma, 1.6 kg marul, 1.7 kg havuç veya 0.2 kg peynir tüketilmelidir.
        2 bardak süt vücudun ihtiyaç duyduğu kalsiyumun %75’ini, fosforun %60’ını ve iyotun %25’ini karşılamaktadır.
        Sütteki B grubu vitaminleri özellikle çocukların gelişimi açısından oldukça gereklidir.
        2 bardak süt ile B2 ve B12 vitamin ihtiyacının %77’si karşılanabilmektedir.
        C vitamini süt dışında hiçbir hayvansal gıdada bulunmamaktadır ve 1 litre sütle ihtiyacın %30’u karşılanabilir.
        Aynı şekilde 1 litre sütle vücudun ihtiyaç duyduğu, yağda çözülen A vitamini %46 ve D vitamini de %22 oranında karşılanmaktadır.
        Süt proteinler bakımından zengin bir gıdadır. 1 litre süt 10-12 yaş grubuna kadar bireylerin günlük protein ihtiyacını fazlasıyla, daha yaşlı grupların ihtiyacını ise en azından yarı yarıya karşılayabilmektedir.
        Tüm bu yararlarına rağmen ülkemiz çok az süt tüketen ülkeler arasında yer almaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde içme sütü tüketimi kişi başına yılda 150-200 litre olurken ülkemizde tüketim sadece 25 litredir. Bu miktarın ise yalnızca 5 litresi işlenmiş süt olarak yani pastörize veya sterilize süt olarak tüketilmektedir.
        Yetişkin beslenmesinde yapılan araştırmalar sütün bileşenlerinin (özellikle kalsiyum, vitamin A, riboflavin) sağlık için gerekli olduğunu göstermektedir. Yetişkinlerin, günde en az yarım litre süt içmeleri gerekmektedir.
        Kemiklerin gelişimi 18-20 yaşına kadar devam eder. Her gün içilen, en az 2 bardak süt kalsiyum ihtiyacınızı karşılar. 1-10 yaş arasındaki çocukların ise günde 800 mg’dan daha fazla kalsiyum almaları önerilmektedir. 
YAŞINA GÖRE BESLEN
        Her gün multi vitamin hapları alıyor ve bunun sizi sağlıklı tutacağını, üstelik yaşlanma etkilerini geciktireceğini sanıyorsanız, bir daha düşünün.
        Bilim adamları tıpkı beslenme gibi vitamin ve mineral alımının yaşa göre belirlenmesi gerektiğine inanıyorlar. Üstelik sağlığı giden yol haplardan değil, besinlerden geçiyor. Yaşlanma sürecini yavaşlatmak için yediğiniz besinlerin kalitesine ve besleyici özelliğine son derece dikkat etmeniz gerekiyor. İşte ergenlikten 70'li yaşlara kadar her yaş grubunda kendinizi sağlıklı ve zinde hissetmenizi sağlayacak besinler. 
Çocukluk ve ergenlik 
        Doğru beslenme alışkanlığı mümkün olduğunca erken bir yaşta başlamalı. Çocukluk ve ergenlik yılları boyunca büyüme ve gelişme süreci devam ettiğinden bu dönemde vitamin ve minerallerini ihmal edilmemesi gerekiyor. Kalsiyum, kemiklerin ve dişlerin gelişmesi için esas olduğundan çocuklar ve gençler, süt ürünlerini beslenme listesinden eksik etmemeli. Ayrıca yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde kalp hastalıkları ve Alzheimer riskiyle karşı karşıya kalmak istemeyen gençler şimdiden yüksek oranda yağ içeren besinlerden, özellikle de doymuş yağlardan uzak durmalı. Ergenlik döneminde ki kızlara ise adet periyotlarıyla birlikte demir eksikliği baş gösterdiğinden, genç kızların et, kabuklu deniz ürünleri, patates, eşil yapraklı sebzeler gibi demir açısından zengin bir beslenme programları uygulamaları gerekiyor. 
20'li yaşlar
        İnsan yaşamının bu en verimli ve hareketli döneminde beslenmenize dikkat etmezseniz, ileride ciddi sağlık problemleriyle karşılaşmanız kaçınılmaz olacaktır. Karbonhidratlar, nişastalı besinler, sebze, meyve, süt ürünleri ile proteinlerce zengin balık, yumurta, fındık içeren dengeli bir beslenme uygulayarak ihtiyacınız olan vitamin ve mineralleri de almış olursunuz. 20'li yaşlarda anne-baba olmayı planlayanların ise beslenme listelerinde bazı minerallere özellikle yer vermeleri gerekebilir. Er, balık, süt, yumurta, fındık, soğan ve peynir, üreme sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlayan ve sperm üretimini arttıran çinko açısından zengindir. Magnezyum kasları rahatlatıcı etkisiyle adet döneminde meydana gelen karın kramplarının giderilmesinde yardımcı olur. Soya, baklagiller, balık, et, lifli yeşil sebzeler, muz elma, ve kuru kayısı, bol miktarda magnezyum içerir. 
30'lu yaşlar 
        Bu yaş grubundakilerin büyük bir ölümü (eğer hala yoksa) çocuk sahibi olmak için kendilerini hazır hissederler. Çocuk sahibi olmayı düşünen ya da hamile olan kadınların beslenme listelerine hem hamilelikten önce hem de hamileliğin ilk üç ayında 400mcg folik asit eklemeleri gerekir. Folik asit, bebeğin anne karnında sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi açısından hayati önem taşır. Erkek ve kadın üretkenliğini için bu yaşlarda çinko ve E vitamini önemini korumaya devam eder. Yaşlandıkça iskeletimizdeki kalsiyumu yavaş yavaş kaybetmeye başlarız. Bu durum, her iki cinsi de tehdit etmesine rağmen, menopozla birlikte vücutlarındaki progesteron ve östrojen hormonları azalan kadınları daha çok etkiler. 35 yaşından itibaren kemikler yoğunluğunu kaybetmeye başlar. Kaybedilmiş kemiik yoğunluğunun telafisi olmadığından, kadınlar 30'lu yaşlardan itibaren kemiklerinin yoğunluğunu yüksek düzeyde tutamazlarsa ileride osteoporoz riski ile karşı karşıya kalırlar.
        Bu dönemde kalsiyum açısından zengin bir beslenme uygulanmalı, ağlı süt ile yağsız sütün aynı oranda kalsiyum içerdiği unutulmamalıdır. Magnezyum, fosfor, D,C, B6, K vitaminleri ile karaciğer, yumurta, balık ve fındıkta bulunan biyotin, yine bu dönemde ihmal edilmemesi gereken önemli vitamin ve minerallerdir. 
YEME BOZUKLUKLARI
        Yeme bozuklukları ülkemizde de rastlanan bir rahatsızlık şeklidir. Anoreksia nervoza, bulimia nervosa ve obezite gibi üç ana türü vardır. İlk ikisinde, birey zayıflamak için aşırı derecede ve sağlıksız yöntemlerle uğraş vermektedir. Sonuncusunda ise depresyonla yakın ilişkili bir aşırı yeme söz konusudur.
        Obezite genellikle depresyon başlığı altında ele alınır ve ona göre tedavi edilir. Burada da yeme bozukluklarından söz ederken, daha çok anoreksia nervoza ve bulimia nervoza üzerinde duracağız.
        Günümüzün modası daha çok bayanlarda dış görünüşle ilgili kaygılar yaratmaktadır. Bu nedenle yeme bozuklukları da bayanlarda sıkça görülmektedir.
        Anoreksia nervoza kişinin normal veya normalin üstünde bir ağırlıkta olmayı reddetmesidir.
       Kişi zayıf olsa bile, kilo almak veya şişman olmakla ilgili yoğun korkusu vardır.
       Bireyin kendi kilosunu ve beden ölçülerini algılamada ciddi bozukluklar bulunur. Beden ağırlığı veya şekli kişinin kendini insan olarak değerlendirmesinde ana ölçüt haline gelir. Veya kişi normal ağırlığının çok altında olduğunda durumunun ciddiyetini algılamada güçlük yaşar.
        Bu rahatsızlık, bayanlarda daha çok, adet öncesi ergenlik döneminde rastlanmaktadır. İleri yaşlarda ise, birey üç ay üst üste adet görmediğinde anoreksia nervozanın varlığından söz edilebilir.
        Anoreksia nervozanın iki türü vardır: Birincisinde kişi yemek yemeyerek kilosunu kontrol etmeye çalışır. İkincisinde ise zaman zaman kontrolsüz yemek yer ve onun üzerine birtakım ilaçlarla, yediklerini bedeninden atar.
        Bulimia Nervozada ise aşırı yeme ve yediklerini çıkarma vardır.
        Aşırı yeme, yoğun bir kontrol kaybetme hissiyle birlikte, kısa sürede, birçok insanın yiyemeyeceği miktarda yemek tüketmektedir.
        Aşırı yemeği “telafi edici uygunsuz davranışlar” izler. Bunlar, kendini kusturma; laksatif, diüterik, vb. ilaçlarların aşırı kullanımı; kendini aç bırakma; veya aşırı egzersiz gibi sağlıksız yöntemlerdir.
        Yukarıda tanımlanan aşırı yeme ve onu izleyen telafi edici uygunsuz davranışlar, bulimiklerde ortalama olarak, üç ay süresince haftada en az iki kere görülür.
        Anoreksikler gibi bulimikler de kendilerini kilolarını ve beden şekillerine göre değerlendirirler.
        Bulimia nervozanın da genel olarak iki türü vardır: Birinde kişi düzenli olarak kendini kusturma; laksatif, diüterik ilaçlar veya lavman kullanımı gibi telafi edici uygunsuz davranışlar içinde bulunur. Diğerinde ise kişi kendini aç bırakır veya aşırı egzersiz yapar ama kendini kusturma veya ilaç kullanma yöntemlerine başvurmaz.
        Yukarıda genel olarak anlatılan anoreksia nervoza ve bulimia nervozanın çerçevesine sığmayan ve çok ender karşılaşılan yeme bozuklukları da vardır.
       Yeme bozuklukları bu şekilde adlandırılmasa da her zaman varolmuştur. Ancak, son dönemde, moda dünyası tarafından zayıflığın empoze edilmesinden ötürü, bu rahatsızlık gençler arasında daha sık görülür olmuştur. Klinisyenler gitgide daha çok yeme bozukluğu vak’asıyla karşılaştıkça araştırmacılar da bu konu üzerine yoğun bir şekilde eğilmiştir.
        Yeme bozuklukları her ne kadar Kuzey Amerika ve Batı Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde daha çok görülse de ülkemizde de ne yazık ki bu rahatsızlıktan şikayetçi olanların sayısı giderek artmaktadır. 
YUMURTA
        Yumurta önemli ve komple bir gıdadır. Çeşitli vitaminleri, demiri ve proteini ile herkese çok faydalıdır.
        Herkes yumurta yiyebilir. Sadece miktar değişiktir.
        Biyolojik değeri yüksektir ve bilhassa çocuklara ve büyüme çağındaki gençlere çok faydalıdır. 2-2,5 yumurta, 100 g etin terini tutar.
        Yumurtadan tam istifade edebilmek için ustalıkla pişirmek gerekir: yumurtanın beyazı çiğ yenirse hazmolunamaz ve çıkar gider. Buna karşılık, sarısı çiğ yenirse, çok yararlı olur. Bu hale göre; yumurta ya tüm katılaşmamış rafadan olmalıdır. (akı pişmiş sarısı duru) veya sirkeli sıcak suya kırılarak, beyazı dağılmadan pişirilmelidir. Beyazı katılaşınca, sarısı tam katılaşmadan sudan kaşıkla alınmalıdır.patlatmadan bu şekilde hazırlanan yumurtaya tuz, kekik, karabiber, kuşdili vs. Baharat ekerek yenilmelidir.
        Bazı kimselerde yumurta alerji yapar ve onların karaciğerlerine dokunur. Karaciğeri ve safra yolları rahatsız olanlarla, yumurtanın alerji yaptığı kimseler, yumurtayı az ve seyrek yemelidirler.
        Bazı kimselerde rafadan, bazı kimselerde ise yağda yumurta zararlı olabilir. Herkes kendine dokunmayan şekli bilmelidir.
        Aynı öğünde, et, balık, yumurta, beyin gibi ağır yiyecekler birlikte yenilmemelidir. Bu bakımdan sucuklu veya pastırmalı, kıymalı yumurta bilhassa hasta kimselerce yenilmemelidir. Hazımları zor olur ve dokunur.
        Günde en fazla 1 yumurta yenilmelidir. Fazla yenirse zararlı olur.
        Herkes az veya normal miktarda yumurtayı, kendine yararlı şekilde hazırlayıp yemelidir. Zira yumurta yeri doldurulamaz bir gıdadır ve faydalı maddelere havidir.
        Sağlıklı şahıslar ve çocuklar haftada 5-6, yaşlılar 2-3’den fazla yumurta yememelidir.
        Zayıflamak isteyenler, diğer yiyeceklerin yanında günde 1 yumurta yerlerse sarsılmadan zayıflayabilirler.
        Yenilecek yumurta en az 3 gün beklemiş olmalıdır. Günlük yumurta iç kısmı tam olgunlaşmamıştır ve dinlenmesi lazımdır.
        Tabii yemle, çiftlikte beslenen tavuk yumurtaları daha iyidir. Bayat et, balık unları, kan ile beslenen tavukların yumurtası zararlı maddeleri insana nakleder. Bilhassa damar sertliği, böbrek rahatsızlığı, karaciğer-safra yolları hasta ve kolesterolü yüksek olanlara bu yumurtalar çok dokunur.
       Yumurtaların tazelik muayenesi: 1 litre suda 120 gr. Tuz eritilir ve yumurta bu suya konur. Eğer yumurta tam dibe dalarsa 2-3 günlüktür. Ortada durursa 3-5 günlük, su yüzüne yakın durursa 15,20 günlük veya bayattır.
       Yumurta kırılınca sarısı dağılmazsa, o yumurta tazedir, sarısı dağılırsa bayattır.
       Hindi ve ördek yumurtaları pek yenmez; bunlar pasta vb. Yerlerde kullanılır ve bunlar bazen zehirlenmelere yol açarlar.
       Yumurta buzdolabında veya kireçli suya batırılarak birkaç hafta saklanabilir. 

Kaynak Bilgiler www.diyetuzmani.com adresinden alınmıştır. Siteye göre bilgiler T.C.Sağlık Bakanlığınca tavsiye edilmiştir. Ahmet ATEŞ


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam42
Toplam Ziyaret1797757
Hava Durumu

ATEŞ’TEN SÖZLER

AHMET ATEŞ (KENDİSİNE LAYIK GÖRMEDİĞİNİ DOSTLARINADA LAYIK GÖRMEYEN ...). İSTER KULAK VERİN İSTER VERMEYİN. İSTERSENİZ AHMET ATEŞ DE KİM OLUYOR DEYİN. DOĞRU YOLU GÖSTERMEK BİZDEN YÜRÜYÜP YÜRÜMEMEK SİZDEN. Ateş

BU MİLLET ŞUNU İYİ BİLSİN Kİ; TAŞLANMAMAK İÇİN DE OLSA, ASLA MEYVESİZ AĞAÇ OLMAYACAĞIM. Ateş

ATEŞ' İ SEVMEYEBİLİRSİNİZ, SEVMEK ZORUNDA DA DEĞİLSİNİZ. UNUTMAYINIZ Kİ DÜŞMANINIZDAN BİLE ÖĞRENECEĞİNİZ ÇOK BİLGİ VARDIR. Ateş

İNSANIN KENDİ KENDİNE YAPTIĞI KÖTÜLÜĞÜ, BÜTÜN DÜŞMANLARI BİR ARAYA GELSE YAPAMAZ. Ateş

ATEŞ, DÜNKÜ ATEŞ DEĞİL. YARINDA, BUGÜNKÜ ATEŞ OLMAYACAK. Ateş

DEĞİL DOKUZ KÖYDEN KOVULMAK; ONDOKUZ KÖYDEN DE KOVULSAM, DOĞRUYU SÖYLEMEKDEN, DOĞRU OLANI SAVUNMAKDAN VAZGEÇEMEM. Ateş

İNSANLARI GÖRÜNÜŞLERİ İLE YARGILAMAYINIZ, ÇOĞUNLUKLA ALDANIRSINIZ. GÖRÜNÜŞLER İNSANLARI GENELDE ALDATIR. YAKINDAN TANIMADIĞINIZ İNSANLAR HAKKINDA İYİ VEYA KÖTÜ DİYE HÜKÜM VERMEYİNİZ. GÜN GELİR İYİ DEDİĞİNİZ İNSANLAR KÖTÜ, KÖTÜ DEDİĞİNİZ İNSANLAR ÇOK İYİ ÇIKABİLİR. TERCİHLER SİZE AİT AMA SİZ DIŞ GÜZELLİKDEN ZİYADE İÇ GÜZELLİĞE ÖNEM VERİNİZ. Ateş

DOST DOĞRU SÖYLER, YÜZE SÖYLER, SEVİLMEZ. DÜŞMAN ARKADAN SÖYLER, YÜZE GÜLER. BAŞ TACI EDİLİR. BAŞ TACI OLMAK İÇİNDE OLSA; YÜZE GÜLENLERDEN, ARKADAN KONUŞANLARDAN OLAMAM. Ateş

DEĞER VERDİĞİNİZ İNSANLAR SİZ DEĞER VERDİĞİNİZ İÇİN DEĞERLİDİR. OYSA ONLAR KENDİLERİNİ BİR ŞEY SANIRLAR. SİZ DEĞER VERMEZSENİZ BİR HİÇTİRLER AMA BUNU AKILLARINA BİLE GETİRMEZLER. "ŞAİRİN DEDİĞİ GİBİ GÜZELLİKLERİ ON PARA ETMEZ BİZDEKİ AŞK OLMAZSA" Ateş

KIRK GÜN TAVUK GİBİ YAŞAMAKTANSA BİR GÜN HOROZ GİBİ YAŞARIM. Ateş

BU DÜNYA HERKESE YETER. YETERKİ ADAM GİBİ YAŞAMASINI BİLELİM. Ateş

TOPLUMDA KENDİNİ ŞEREFLİ GÖSTEREN ŞEREFSİZLER DÜNYA DÖNDÜKCE VAR OLACAK VE MİDE BULANDIRACAKLARDIR. Ateş

"HER ASALAK BİR SALAĞIN SIRTINDAN GEÇİNİR" İNSAN OLAN NE SALAK NE DE OLUR ASALAK. Ateş

HIRSIZLIK SADECE PARA ÇALMA İLE OLMAZ. ZAMAN PARADAN YERİNE GÖRE DAHA ÖNEMLİDİR. DAKİKALARI PARA İLE ÖLÇEMEZSİNİZ. GASP EDİLEN DAKİKALARIN HESABINI VEREMEZSİNİZ. MİLLET OLARAK BOŞA HARCANACAK NE VAKTİMİZ NE DE BOŞ ZAMANIMIZ VAR. Ateş

"KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM KÜL GİBİ KARARIP SOLDUM EYVAH EYVAH" TÜRKÜSÜNÜ ÇALMAMAK İÇİN SİZE DEĞER VEREN DOSTLARINIZA, SİZİ SEVENLERE KULAK VERİNİZ. Ateş

TREN KALKAR GARDAN, KAÇARSA HABER GELMEZ NAZLI YARDAN. TRENDEKİ BİR GÜN AĞLAR, KAÇIRAN HER GÜN AĞLAR. EN İYİSİ TRENİ KAÇIRMAMAK. Ateş

"ZORLA YENEN AŞ YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ". NE YİYEN NEDE YEDİREN ŞİFA BULUR ARKADAŞ. Ateş

GÜZEL HER ZAMAN GÜZELDİR. ÇİRKİNLİK İSE BENİM İŞİM DEĞİLDİR. Ateş

DOST DOSTUN AYNASI OLMALI. AYNA KADAR DOĞRU OLAMIYORSA DOSTUNUM DİYE GEZMEMELİ. Ateş

OTOBÜS KAÇIYOR DEMİŞTİM DİNLEMEDİN. SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ DEMİŞTİM TINLAMADIN. NE DEDİMSE İLTİFAT DEĞİL, GERÇEK DİYE, HOŞUNA GİTMEDİ. ANLARSIN BİR GÜN DEDİM, DALGA GEÇTİN. İŞ İŞTEN GEÇTİKDEN SONRA ANLARSIN DA, ONU DA BEN ANLAYAMAM. "GEÇER BORUN PAZARI ANCA GİDERSİN NİĞDE'YE." SÖYLEYECEK BİR SÖZÜN OLAMAZ BU DELİYE. Ateş

SEVDİĞİM BİRİSİ "BENİ SENİN KADAR AŞAĞILAYAN HİÇ KİMSE OLMADI" DEMİŞTİ. BIRAKIN AŞAĞILAMAYI İNCİLTMEK AKLIMIN KÖŞESİNDEN BİLE GEÇMEMİŞTİ. OYSA BU KİŞİ DEĞER VERDİĞİM SEVDİĞİM KİŞİLERİN BAŞINDA GELEN BİRİ. DEMEK Kİ DEV AYNASI OLMAMAK SUÇ OLUYOR. BEN SENİN DÜŞMANIN DEĞİLİM Kİ SENİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTEREYİM. BİR GÜN SANA GEREĞİNDEN FAZLA İLTİFAT EDERSEM BİL Kİ O GÜN DÜŞMANIN OLDUĞUM GÜNDÜR. Ateş

"GÜLÜ SEVEN DİKENİNE KATLANIR" KATLANIR DA ÖNEMLİ OLAN DİKENE KATLANIP, GÜLE KAVUŞABİLMEK. Ateş

İSTER ARKADAŞINIZ, İSTER SEVGİLİNİZ, İSTER AÇIK İSTER GİZLİ AŞKINIZ, İSTER DOSTUNUZ, İSTER SIRDAŞINIZ, İSTER ANNE BABANIZ, DEĞER VERDİĞİNİZ KİM OLURSA OLSUN GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEYİNİZ. KENDİ DEĞERİNİZDEN KAYBEDERSİNİZ. Ateş

HER YÜZÜNE GÜLENİ, BOLCA İLTİFAT EDENİ DOST BELLEME. DOST, SEVİLMEME RİSKİNE RAĞMEN; DOĞRU NE İSE ONU SÖYLER, KALPTEN SEVER. ASIL DOST KENDİSİNE REVA GÖRMEDİĞİNİ KARŞIDAKİNE REVA GÖRMEYENDİR. Ateş

GERÇEK SÖZLERDEN KAÇANLAR, GÜZEL, SAHTE VE HOŞ SÖZLERE KANANLAR. ASLA ACI GERÇEKLERDEN KAÇAMAZLAR. Ateş

BENİM İÇİN SIFATINIZ NE OLURSA OLSUN. SİZİ KAYBETMEMEK UĞRUNA ASLA YALANA BAŞVURAMAM. SİZLERİ KAZANMAK İÇİN SAHTEKARLIK YAPAMAM. BENİ SEVEN DÜRÜST OLDUĞUM İÇİN SEVSİN SAHTE İLTİFATLAR İÇİN DEĞİL. SAHTE DOSTLAR VE SAHTEKARLIK BENDEN UZAK OLSUN. Ateş

SEVDİKLERİNİZİ YARGILARKEN OLAYLARA KENDİ CEPHENİZDEN BAKMAYINIZ. ALDANIRSINIZ. KARŞIDAKİNİN YERİNE KENDİNİZİ KOYABİLDİĞİNİZ SÜRECE DOĞRU YARGILAMA YAPABİLİRSİNİZ. Ateş

SİZ, SİZ OLUN, OLMAZ ÖYLE ŞEY DEMEYİN. BİR GÜN OLUR, OLUYORMUŞ DEMEK ZORUNDA KALIRSINIZ. ASLA BİRİNİ KINAMAYINIZ. KINADIĞINIZ OLAYIN, BİR GÜN BAŞINIZA GELDİĞİNİ, GÖRMENİZ HİÇ DE UZUN SÜRMEZ. ALLAH ISLAH ETSİN DEYİP GEÇİN. YOKSA, KINADIĞINIZ OLAYLA KENDİNİZ ISLAH EDİLİRSİNİZ. Ateş

"İLTİFAT; YALANIN SÜSLENMİŞ, KILIF GİYDİRİLMİŞ HALİDİR" İLTİFAT ETMEYİ BİLMİYORUM. ÇÜNKÜ YALAN SÖYLEMEYİ BECEREMİYORUM. Ateş

GERÇEKLER DOĞRU VE ACI OLUR. İLTİFATLAR SAHTE VE YALAN. GERÇEKLERDEN KAÇANLAR, İLTİFATLARA SIĞINANLAR, ACI SONDAN KAÇAMAZLAR. KURTULUŞ GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEKDEN, İLTİFATLARDAN UZAK DURMAKDAN GEÇER. Ateş

AŞIRI MAKYAJ GÜZELİ ÇİRKİNLEŞTİRİR ÇİRKİNİ GÜZELLEŞTİRİR. Ateş

DOĞRULAR VE GÜZELLİKLER MALINIZ, ÇİRKİNLİKLER VE KÖTÜLÜKLER ÇÖPÜNÜZ OLSUN. Ateş

SİGARA

OĞUZLAR Mayıs 1994

SİGARA

Ahmet ATEŞ Oğuzlar Gazetesi yazı İşleri Müdürü

İçerken güldürür

Sinsi, sinsi öldürür

İçene kendini kahraman sandırır

Şeytani bir zehri andırır

İnsana kendi kendini yandırır

Sigara içmek suç değil

Bıçak taşımakta suç değil

Fakat bıçak ve tabanca

Bir başkasına zarar verince suç

Peki, sigara bir başkasına zarar verince neden suç sayılmaz? Şimdi sormak gerek aklı ve fikri olan herkese. Hangi insanın bir başka insanı zehirlemeye hakkı var? Sigara içme özgürlüğünü savunan vatandaşlara demezler mi ki içenin içme özgürlüğü varda içmeyenin sigara içmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyenin sigara içene bir zararı yok. Peki sigara içenin içmeyene neden zararı olsun. Bir resmi daire veya aile düşünün aynı odayı on kişi paylaşıyor. Bunun beşi sigara içiyor diğer beşi içmiyor. Beş kişinin sigara içme özgürlüğü varda diğer beş kişinin sigara içmeme, zehirlenmeme özgürlüğü yok mu? Sigara içmeyen beş kişinin sigara içen beş kişiye zararı yok da, sigara içen beş kişi niye diğer beş kişiyi zehirlesin.

Sigara içenler içmeyenleri zehirleme hakkını kimden ve nereden alıyorlar?

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Anti parantez kimse özgürlükten bahsetmesin özgürlüklerde sınırsız değil sınırlıdır. Çünkü bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter. Bitmiyorsa tecavüz olur. Suç teşekkül eder, cezayı gerektirir.

Birde en çok şundan söz edilir. Yahu sigara içen akciğer kanseri, verem ve diğer hastalıklara yakalanıyor da içmeyen yakalanmıyor mu?

Yakalanıyor: Tabiî ki siz sigara içenlerin sayesinde bir ailede bir kişi sigara içiyorsa diğerlerinin ben sigara içmiyorum demesi gerçek anlamda yalan ve yanlış olur. Sigara içen kişi sadece kendisini zehirlemez evdeki hanımını çocuklarını ve diğer fertlerin hepsini zehirlenmeye mahkum eder, onların yanında sigara içtiği sürece.

Şimdi sorarım size hangi babanın kızını, hangi ananın oğlunu, hangi dedenin torununu,hangi tiryakinin tiryaki olmayanı zehirleme hakkı var?

Medeniyet deyince bazıları çıplaklık sanır, asla. Medeniyet bu ve benzeri durumlarda kendini gösterir. Medeni insan başkalarına ve kendisine saygı duyan insandır. Başkalarının haklarını gasp etmeyen temiz insandır. Hoş görülü insandır. Kendi özgürlüğüne sahip çıktığı kadar başkalarının özgürlüğüne sahip çıkan ona saygı duyan insandır.

Bir düşünür medeniyeti şöyle tarif eder. "Medeni insan karanlık da esnerken sol elinin tersi ile ağzını kapayan insandır" der. Tabiî ki bizde olduğu gibi esnerken küçük dilini karşısındakine gösteren değil.

"Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az"

Kimsenin kimseyi zehirlemeyeceği, kişilerin birbirlerine saygılı olacağı,toplum menfaatlerinin ön plana çıkacağı bencilliğin arka planda kalacağı, hoş görülü medeni toplumlara doğru.

Saygı ve sevgilerimle bir sonraki sayıda buluşmak üzere.

Sevgili okurlar Makalenin yayın tarihine bakarsanız bu günkü sigara ile ilgili kanun konusunun alt yapısını görürsünüz o tarihlerde bu yazıyı kaleme almak yürek, bilek ve cesaret isterdi. İlk sigara kanunu bile (Kanun Numarası : 4207 Kabul Tarihi : 7/11/1996 Yayımlandığı R.Gazete: Tarihi:26/11/1996 Sayı: 22829) bu makaleden 2 Yıl 6 Ay sonra çıkmıştır. O gün dile getirdik iki yıl sonra kısmen bugünse tamamına yakını kanuna konmuştur. Eh sağlık olsun 12 yıl sonrada olsa birşeyler değişmiştir. O gün dalga geçenlere duyrulur.

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.171234.3081
Euro37.456737.6068
Takvim